Şubattaki seçimden sonra Pakistan şaşırtıcı derecede umut veriyor. Ordu bu kez siyasete karışmayacak gibi duruyor, İslamcılar da seçimde başarısız oldu. ABD, ülkenin demokrasisi ve istikrarı için daha da çok yardım etmeli

Pakistan'dan son yıllarda öylesine kötü haberler geldi ki, buradaki mevcut ruh halini 'umutlu' diye tarif etmek aldatıcı görünebilir. Fakat, Amerikan medyası tarafından sık sık 'dünyanın en tehlikeli yeri' diye nitelenen bu ülkenin bir ziyaretçiye verdiği izlenim böyle.

Yeni ruh halinin ana nedeni, hareketli bir demokratik sürecin dönüşü ve geniş bir biçimde inanıldığı gibi, 10 yıllık askeri yönetimin son bulması. Benazir Butto'nun öldürülmesinden iki aydan kısa bir süre sonra, lideri olduğu Pakistan Halk Partisi ve önde gelen rakibi eski başbakan Navaz Şerif'in partisi, dürüstçe yapıldığı çoğunluk tarafından kabul edilen genel seçimlerde büyük zafer elde etti. İki parti, Pakistan Halk Partisi'nin liderliğinde bir büyük koalisyonun Pakistan versiyonunu kurdu.

Aşiret bölgesi kilit önemde
Yaygın halk desteğine sahip olan bu iki partinin zaferi hikâyenin sadece yarısı. Diğer yarısı da eşit derecede önemli: Ordu, Devlet Başkanı Pervez Müşerref'in partisinin yeni seçilen ulusal meclisteki koltukların yüzde 20'sinden azını kazanması sonrası, en azından geçici olarak siyasetten çekilmiş görünüyor. Müşerref gerçek gücünü genelkurmay başkanı olmasından aldığı için, geçen yıl 'üniformasını çıkardığında', başkanlık koltuğunda kalan gücü çoğunlukla simgesel bir hal aldı -hevesli bir yeni milletvekilinin sözlerinden alıntı yaparsak, 'İngiltere Kraliçesi gibi". Yeni Genelkurmay Başkanı Eşfak Kiyani de ordunun siyasetten uzak durması gerektiğini söyledi. Kiyani ve meslektaşları samimiyse, 1947'deki kuruluşundan beri ordunun siyasi sürece talihsiz bir düzenlilikle karıştığı bir ülkede, bu haberlerin en büyüğü olabilir. Ordunun ülke güvenliği açısından merkezi bir rolü var ama aynı şey siyaset için geçerli değil.
Bir başka olumlu gelişme de, açıkça dindar olan partilerin şubattaki seçimlerde toplam oyların sadece yüzde 4'ünü almasıydı. Afgan sınırı yakınında bulunan ve Taliban'la Kaide'nin Afganistan'daki NATO operasyonlarından gizlendiği istikrarsız aşiret bölgelerinde Müslüman partiler seçime girmedi.
Bu tabii ki, sınır bölgesinin teröristlerden temizlendiği anlamına gelmiyor; batı Pakistan'ın vadi ve köylerinin derinliklerine sığınan teröristler, Afganistan'da savaşan Amerikan ve NATO askerlerine ciddi bir tehdit yöneltiyor. Onlarla uğraşmak, şu an yılda 150 milyon dolarlık Amerikan yardımına dayalı mevcut planın epey ötesine geçen dev bir güvenlik ve kalkınma programı gerektirecek. Sınır bölgelerini bu hafta ziyaret ettikten sonra, inanıyorum ki Amerika'nın Afganistan'daki savaşının doğu cephesi, kesinlikle yılda 150 milyon dolardan daha fazlasına değer.
Aşiret bölgelerinde Müşerref rejimi tarafından son derece büyük hatalar yapıldı. Müşerref bile, hükümetinin Taliban'la 2006'da yaptığı barış anlaşmasının bir felaket olduğunu itiraf ediyor -bu anlaşma, Taliban'a Pakistan'ın aşiret bölgelerinde büyük avantaj sağlamış ve NATO'nun Afganistan'daki çabalarını büyük ölçüde zayıflatmıştı. (Açıklanamaz bir biçimde ABD de, belki de genellikle Müşerref yanlısı politikalarının bir parçası olarak anlaşmayı açıkça desteklemişti).
Fakat, aşiret bölgelerindeki militanları Pakistan'ın geri kalanına bir tehdit olarak görmek büyük bir abartı gibi görünüyor. Pakistan'ın terörizm de dahil olmak üzere sorunları muazzam derecede büyük ve ülkenin geleceği de belirsiz. (Son yıllardaki iyi bir gelişme, Hindistan'la sessizce düzelen ilişkileri oldu.) Ancak dünyanın ikinci en büyük Müslüman ulusu olan Pakistan fazlasıyla büyük. Ve, derin kökleri bulunan siyasi partileri, özgür basını, hareketli ve göze çarpan avukatları, hükümete bağlı olmayan binlerce kurumu, devasa iş dünyası ve ılımlı Müslümün liderleriyle, ülkenin sivil toplumu 'dünyanın en tehlikeli ulusu'na dönüşmek için fazlasıyla geniş kapsamlı.


ABD artık tutarlı davranmalı
Eğitimli Pakistanlılar da kendi adlarına, Amerikan başkanlık seçimi kampanyasını dikkatle izliyor. Kim seçilirse seçilsin, Washington'ı yakından izlemeye devam edecekler. (Bir örnek: Butto'nun kocası ve Pakistan Halk Partisi'nin eşbaşkanı Asıf Ali Zerdari, kadın bir meclis başkanı seçerken, eşinin (ABD Temsilciler Meclisi'nin kadın başkanı) Nancy Pelosi'yle dostluğundan derinden etkilendiğini söyledi bana.)
On yıllar boyunca, Washington Pakistan'a karmaşık sinyaller yolladı. Bu kez mesaj açık ve tutarlı olmalı: Demokrasi, uzlaşma, ordunun siyasetten uzak durması, aşiret bölgeleri için yeni bir siyaset -ve daha fazla demokrasi.

Kaynak: Radikal