"Kardeş" Pakistan, büyük bir acı yaşıyor.
Babası idam edilmiş bir politikacı, bir eski başbakan, bir kadın, bir anne, sürgünden yeni dönmüş, ülkesine dönüşte 156 kişinin hayatını kaybettiği suikasttan kıl payı kurtulmuş bir insan yine bir suikastla hayatını kaybediyor.
Neresinden bakılırsa bakılsın dehşet verici bir olay bu.
Bu kanlı suikastın Pakistan'a ödettiği – ödeteceği bedel ise bir başka facia anlamı taşıyor.
Siyasi suikast kime karşı yapılırsa yapılsın, toplumun ana sütunlarını deprem geçirmişcesine sarsar.
Pakistan ise, neredeyse bağımsızlığını kazandığı günlerden bu güne istikrara hasret bir ülke.
Hem 160 milyon nüfusuyla, Asya'nın göbeğindeki stratejik mevki ile, yetişmiş insan unsuru ile büyük potansiyele sahip...
Hem de bu stratejik mevkiin bedelini ağır ödeyen bir İslam ülkesi...
Amerika'nın Sovyetler'e karşı geliştirdiği Yeşil kuşak teorisi onun üzerinden yürüdü, 11 Eylül sonrası Amerika'nın küresel çapta başlattığı terörle mücadelenin ilk hedefinde Pakistan'daki dini oluşumlar vardı.
Pakistan Müslüman bir ülkeydi ve Amerika'nın hedefinde islami oluşumların bir şekilde kontrol altında tutulması vardı.
Pakistan, nükleer güce sahip bir ülkeydi ve Amerika'nın hedefinde, Pakistan'ın nükleer gücünün, güvenilir iktidarların denetiminde olması vardı. Bunun diğer anlamı, nükleer gücün kontrol dışı islami oluşumların eline geçmemesi arzusu idi.
Pakistan, geleceğin devi Çin'e komşu, Çin ile ilişkileri oldukça iyi bir ülkeydi ve Amerika'nın gelecekte Çin'i kuşatma hedefinde Pakistan ihmal edilmez durumdaydı.
Pakistan'ın, Sovyetler'in dağılmasından sonra zaaf geçiren Rusya'nın yeniden emperyal hedefler peşinde koştuğu bir süreçte, Rusya'ya karşı kalkan misyonu kaybolmuş değildi.
Pakistan, Hindistan'la komşu ama bağımsızlığını kazandığından bu yana Hindistan'la derin problemleri bulunan bir ülkeydi. Amerika, Sovyetler'in kontrolünden çıktığından bu yana Hindistan'la da iyi ilişkiler kurmaya yönelmişti. Böyle bir durumda Amerika'nın hedefinde, Pakistan'la Hindistan arasında bir denge oluşturmak vardı.
Bütün bunlar, Amerika'nın önüne Pakistan'ı kontrol gibi bir sorunu koymaktaydı.
Ama Pakistan, kolay kontrol edilebilir bir ülke de değildi.
Çünkü toplumdaki derin islami zemin, Amerika'nın 11 Eylül sonrasında ortaya koyduğu tavrı düşmanca bulmaktaydı.
Afganistan'ın işgali başlı başına bir gerilim sebebiydi.
Irak'ın işgali, tüm İslam dünyası için olduğu gibi Pakistan Müslümanları için de bir başka hassasiyet oluşturmaktaydı.
Pervez Müşerref yönetimi sorunlu bir yönetimdi.
Ve ardından gelen seçim süreci, Amerika'nın kontrolünde geliştiği adeta tellal çağırılırcasına ilan edilen bir süreçti.
İşte Benazir Butto bu fırtınalı zeminde girdi Pakistan'ın hayatına yeniden...
Herkes diyor ki:
-Beklenen oldu!
Daha Karaçi'ye indiğinde yapılan suikast girişiminde kendisi kurtulmuş ama 150 civarında insan hayatını kaybetmişti.
Bunun arkası gelecekti, geldi.
Çok kanlı geldi.
Bundan sonra ne olacak?
Pakistan'ın işi zor.
Göz gözü görmez bir vasat oluşmuş durumda...
Farklı etnik aidiyetler var, farklı mezhep mensubiyetleri var ve farklı cemaatleşmeler var.
Bunların tümü, kolaylıkla kanatılabilecek fay hatları niteliğinde...
Bunun adına İslam'ın dilinde fitne denir.
Yürekler savrulur bu fitnenin içinde. Bir ateş ki, herkesin içini tutuşturur ve göz gözü görmez olur. Hukuk kaybolur. Fitne katilden de beterdir. Pakistan'ın bu fitneden kurtulması lazımdır.
Pakistan bizim için dosttan öte, bir "kardeş ülke"dir.
Orada bizim geçmişte yaşadığımız acıları en iyi anlayan Müslümanlar var olmuştur.
İçlerinden Muhammed İkbal gibi, büyük bir yürek ve çağları aydınlatacak bir ses çıkmıştır.
Nasıl fısıldamalı o sesi yeniden Pakistan'ın kulağına...
"Ey gonce-i hubide çu nerkis negiran hızy.
Kaşane-i ma reft be taracı gamman hıyz.
Ez hab-ı giran hab-ı giran hab-ı giran hıyz.
Zi hab-ı giran hıyz.
Derin uykuya dalan gonca uyan uyan kalk.
Safa sarayımızı keder talan etti bak.
Kuşlar ötüyor uyan!
Bu ateşli feryadlar
Her tarafı kavurdu, her tarafta bir figan
Uyan derin uykudan, derin uykudan uyan.
Derin uykudan uyan!"
Derin uykudan uyanmanın bugünkü anlamı, İslam dünyası için, sanırım, fitneye karşı yüreklerimizi tahkim etmektir.
Kardeşliğimizi hatırlamaktır.
Öfkelerimizi yenmektir.
Sevgilerimizi çoğaltmaktır.
Birbirimiz için dua etmektir.
Türkiye'nin kurtuluş savaşında Pakistanlılar duaya durmuşlardı.
Bugün de kalplerimizin, Pakistan için duaya duracağı zamandır. Dileriz bu yarayı tez sararlar, dileriz bu kış çabuk geçer ve bu kardeş ülke bahara erişir.