Irak'taki gelişmeler Türkiye'nin bu kez çok daha iyi hazırlanmasını gerektiriyor. Bu nedenle, ABD'nin 2011'in sonuna kadar Irak'tan tümüyle çekilme programına sadece PKK'ya karşı sınır operasyonlarının geleceği açısından bakmak işi basite indirgemektir. Ancak bu konuda yine de şunu söyleyebiliriz:
Kuzey Irak'taki hava sahasının kontrolü 1 Ocak'tan itibaren ister Bağdat'a, ister Erbil'e geçsin, bölge kaynaklı PKK saldırıları sürdükçe, Ankara, askeri gücü ve yetenekleri ölçüsünde, tek taraflı olarak gerekeni yapacaktır.
Bağdat ile Erbil'in de bunun farkında olduklarını varsayabiliriz. Ancak, bunun askeri ve sivil yetkililerimizce tercih edilmeyen bir senaryo olduğunu da biliyoruz. Zira uluslararası ilişkilerde yasal zemin Ankara açısından her zaman önemli olmuştur.
Bağdat ile Washington arasındaki "Güçlerin Statüsü Anlaşması"nın (SOFA) daha Irak meclisince onaylanması gerekiyor. Bu arada her iki ülkede anlaşmaya karşı olanlar var. Özetle, "oyunbozanlar" için Irak hâlâ bir "fırsatlar dünyası." 

Kürt politikasının 'sivilleşmesi'
Fakat anlaşmaya uyulması halinde Ankara'nın da yükselmekte olan bölgesel profiliyle uyumlu davranması gerekeceği, bunun da Türkiye'ye önemli sorumluluklar yükleyeceği kesin. "Kürt fobisi"nden sıyrılarak, "büyük görüntü"yü gözeten "kapsamlı" yaklaşımlar getirememesi halindeyse, Türkiye tekrar "oyun dışı" kalacaktır.
Mart 2003'ten bu yana yaşananlar, Irak'taki gelişmelerin vehimlerimize ve tek taraflı arzularımıza göre şekillenmediğini zaten herkese göstermiş olmalı. Türkiye bu yüzden, Bağdat ve Washington ile olduğu kadar, Erbil ile de çok yakın bir çalışma içine girmek zorundadır artık.
Başka bir ifadeyle, "Yeni Irak"ın oluşumundaki en önemli iki unsurdan biri olan Kürtleri küçümsemek ve aşağılamakla bir yere gidilemeyeceği bu aşamada malum olmalı. Aslında Kuzey Irak politikamızda sessizce meydana gelen önemli bir gelişme sayesinde bunun için gerekli zemin de var zaten.
Burada, söz konusu politikamızın, Genelkurmay'ın da oluruyla, kademeli olarak "sivilleştirilmesinden" söz ediyoruz. Bu değişim sayesinde bugün Ankara ile Erbil arasında çok daha olumlu bir havanın estiğini herkes görüyor.

Kürtler Türkiye'ye muhtaç
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, tam da bu gelişmelerin yaşandığı bir sırada, Türkiye-Irak-ABD arasındaki ilk üçlü güvenlik görüşmelerine katılmak için dün Bağdat'a gitmesi bu yüzden önemlidir.
Yeni bir döneme hazırlanan Irak'taki kilit oyuncularla -ki bulara Kürtler de dahil- bazı temel ilkeler üzerinde ne kadar erken anlaşılabilirse, bunun bölge istikrarı için o kadar iyi olacağı ortada.
Kürtlere gelince, ABD'nin askeri olarak Kuzey Irak'a yerleşmesinin bir dizi nedenden dolayı zor olduğunu artık görüyorlar. Amerikan güçlerinin Irak'tan ayrılmasından sonra tehlikeli bölgesel dinamiklerle karşı karşıya kalacaklarının da farkındalar.
Kerkük'te de işler zaten istedikleri gibi gitmedi ve bundan sonra gitmesi zor. Özetle, Iraklı Kürtler de Türkiye ile iyi ilişkilere muhtaç olduklarını artık gizlemiyorlar. Tüm bu faktörleri iyi değerlendirebilen bir Türkiye, kendisine olduğu kadar, bölgeye de hizmet etmiş olacaktır.

Gündüz Aktan'ın ardından
Uzun yıllar tanıdığım MHP İstanbul Milletvekili, emekli büyükelçi Gündüz Aktan'ın zamansız ölümüyle sarsıldık dün. Diplomasi muhabirliği yaptığım yıllarda kendisiyle Dışişleri'nde kurduğum güven ve saygıya dayanan ilişkimiz sonuna kadar sürdü. Siyasi görüşlerimizdeki zıtlık ise karşılıklı sevgimizden hiçbir şey götürmedi. Uygar insanlar arasında olması gereken de budur. Ailesine başsağlığı ve sabır dilerim. Huzur içinde yatsın.

 

Kaynak: Milliyet