İran'ın nükleer programı ile ilgili gelişmeler başlıca şu ana kulvarlarda yürüyor, gelişiyor: Diplomatik, askerî, ekonomik, psikolojik, siberalem ve gizli ya da örtülü savaş kulvarları bunlar.

Diplomatik kulvarda bugünlerde yeni ve genel bir gelişme yok; sadece Rusya'nın İran ile birlikte önereceği yeni bir görüşme raundundan söz ediliyor, o kadar.

Askerî kulvardaki gelişmeler ise bugünlerde yeniden gündeme gelen İran'ın nükleer tesislerini hava saldırıları ile imha etme ile ilgili planları, hazırlıkları kapsıyor. Bunda da başı yıllardır 'askerî tercih dâhil her türlü tercih masadadır' diyerek askerî tercihin ihtimal dışında olmadığını söyleyen Amerika ve İsrail çekiyor. Ancak, ilgili planlar ve hazırlıkların ne mahiyeti, ne kapsamı ne de takvimi konusunda bir şey söylemek mümkün değil; çünkü bunlar askerî sır.

Diplomatik kulvar ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi müeyyide kararları ve ayrıca bazı ülkelerin kendi müeyyide kararları ile yürütülen ekonomik baskı kulvarı. Bunda bugünlerde yeni gelişmeler söz konusu. Her ne kadar 5. BM müeyyide kararının alınması şimdilik mümkün görülmezken bazı ülkelerin münferit, tek yanlı yeni müeyyidelere başvurmaları ihtimali de güçleniyor. Kısacası diplomatik kulvar ile ekonomik kulvar aynı kanalda yürüyor.

Siberalem kulvarında da yeni gelişmeler var. Geçen yıl bir İsrail-Amerikan girişimi olduğu kuvvetle muhtemel Stuxnet adlı virüs saldırısı sonucu Natanz ve başka yerlerdeki nükleer tesislerinin zarar görmesinden sonra İran bugünlerde Duku denen başka bir virüs saldırısı ile karşı karşıya bulunuyor. Bunu da açıklayan İran Sivil Savunma Başkanı General Gulamrıza Celali. Bu virüsün bilgisayar sistemlerinde tespit edildiğini; ancak çalışmalar sonucu etkisiz hale getirildiğini söylüyor.

Bütün bunlar söz konusu iken, örtülü savaş kulvarında da çeşitli eylemler olduğuna hiç şüphe yok. Bunlar elbette açıklanmıyor; kamuoyu tarafından pek bilinmiyorlar. Ancak son günlerde meydana gelen bazı olaylar da bu konuyu ister istemez gündeme getiriyor; şüpheleri güçlendiriyor.

Bunlardan sonuncusu, geçen cumartesi Tahran'a yaklaşık 50 km uzakta bulunan Devrim Muhafızları'na (Pasdaran) ait bir cephanelik ya da depoda vuku bulan muazzam bir patlama. 17 Pasdaran mensubunun hayatını kaybettiği bu patlama o kadar şiddetliymiş ki sesi Tahran'dan bile duyulmuş. Bazı kaynaklara göre, hem cephanelik ve hem de balistik füze deposu olan, Müderris Garnizonu olarak bilinen bu tesisteki patlamada İran'ın çok seçkin ve değerli bir şahsiyeti de hayatını kaybetmiş bulunuyor. Bu şahıs Tümgeneral Hasan Mukaddem. Aslen mühendis olan Mukaddem'in balistik teknoloji konusunda Çin ve Kuzey Kore'de eğitim aldığı ve sonra Pasdaran'ın balistik füze ve topçu kuvvetini kurup bugünlere getirdiği söyleniyor. Nitekim, bu hususu Pasdaran Komutan Yardımcısı Hüseyin Selami, cenazesinin ardından söylediği şu sözlerle teyit ediyor: 'Şehit Mukaddem, Pasdaran'ın top, havan ve füze kuvvetinin mimarıydı.'

Cenazesine bizzat Rehber Hamaney'in katıldığı Mukaddem'in beklenmeyen vefatı İran'ın balistik programı bakımından elbette büyük bir kayıp. Patlamanın ise kaza mı, yoksa sabotaj mı olduğu konusunda bugün hâlâ spekülasyonlar devam ediyor. İran patlamanın kaza olduğunda ısrarlı; ama başkaları sabotajdan şüpheleniyorlar. Gerçek ne, söylemesi çok zor ve belki de hiçbir zaman bilinmeyecek de.

Bu patlamaya ilaveten bir de çok şüpheli bir ölüm vakası var. Bu da, Pasdaran'ın eski komutanlarından Muhsin Rızai'nin oğlu 31 yaşındaki Ahmet Rızai'nin Dubai'deki Gloria Otel'deki odasında ölü olarak bulunması. İran haber ajansı Ahmet Rızai'nin şüpheli şartlarda öldüğünü söylüyor, soruşturma açıldığını bildiriyor. Merhum Rızai'in babası bugün İran'ın en önemli kurumlarından birisi olan Maslahat Şûrası'nın sekreteri. Konunun bir de bu tarafı var. Bu olay da patlama olayı gibi şüphe uyandırıyor ister istemez. Hatırlanacağı gibi, Hamas yetkilisi Mahmut el Mahbub 19 Ocak 2010'da Dubai'de MOSSAD ajanları tarafından yatağında boğularak öldürülmüştü. Merhum Rızai'nin ölümü ise tabii sebepler mi, yoksa suikast sonucu mu meydana gelmiş bulunuyor, bilinmez.

Bugün aşağı yukarı bildiğimiz şu: İran çok boyutları olan bir örtülü savaş ile yıllardır karşı karşıya. Bu savaşın psikolojik kulvarı da anlattığımız diğer kulvarların bileşkesi elbette. Bu bileşkeyle İran'ın direnci kırılmaya çalışılıyor kısacası.

Zaman