Tahran, tüm istihbarat birimlerinin nükleer silah elde etmeyi amaçladığına inandığı nükleer programına son vermezse, varlığını tehdit altında gören İsrail İran'ı dört-altı ay içinde vuracak. Bu saldırı da İran'ın programını durduramazsa, bölgede nükleer bir savaş bile çıkabilir

İsrail'in gelecek dört ila yedi ay içinde İran'ın nükleer tesislerine saldıracağı neredeyse kesin -ve Washington ve hatta Tahran'daki liderler bile bu saldırının İran'ın nükleer programının tümüyle yok etmese de, en azından üretim takviminde gecikmeye yol açacak kadar başarılı olmasını umut etmeli. Çünkü saldırı başarısız olursa, Ortadoğu neredeyse kesin bir biçimde (ya sonradan İsrail tarafından düzenlenecek önleyici bir nükleer saldırı yoluyla ya da İran'ın nükleer bomba elde etmesinden kısa süre sonra karşılıklı nükleer bir çatışmayla) nükleer bir savaşla karşı karşıya kalacak.
İran'ın nükleer bir saldırıyla vurulması ya da hem İran'ın hem İsrail'in akıbetinin bu yönde olması, ne İran'ın ne de ABD'nin (bu sebepten ötürü de dünyanın kalanının) çıkarına. Zira ardından ne geleceğini biliyoruz: Ortadoğu'nun travmatik bir biçimde istikrarsızlaşmasının yanı sıra bunun siyasi ve askeri sonuçlarının dünya genelinde yankılanması,
Batı'nın petrol tedariğinin ciddi yara alması, atmosfer ve suda radyoaktif kirlilik.

ABD'nin şu an eli kolu bağlı
Ancak İsrail'in konvansiyonel saldırısı İran'ın nükleer programına kayda değer zarar veremez ya da programı durdurmak hususunda başarısız olursa, bunu ağır ağır nükleer seviyeye ilerleyen bir İran-İsrail çatışmasının izleyeceği kuvvetle muhtemel. Dünyadaki istihbarat kurumlarının her biri İran programının nükleer enerjiyi barışçıl bir biçimde kullanma değil, silah yapma yönünde ilerlediğine inanıyor. Ve halihazırda ilave ekonomik yaptırımların konuşulmasına rağmen, herkes bu tür önlemlerin hiçbir işe yaramadığını ve bu yaptırımların Rusya ve Çin'in inatçılığının yanı sıra Batı Avrupa (ve Amerika'nın) söylemde olmasa da eylemdeki tutarsızlıkları göz önüne alındığında, İran'ın canını gerçekten yakacak kapsamda uygulanma ihtimali olmadığını biliyor. Batılı istihbarat kuruluşları İran'ın bir ila dört yılda nükleer silah üretmek için gereken kapasiteyi elde ederek 'dönüşü olmayan nokta'ya ulaşacağında hemfikir.
Dünya, İran'ın nükleer silahlanmaya doğru ilerlemesini durdurmak istiyorsa geriye tek bir seçenek kalıyor: ABD ya da İsrail'in düzenleyeceği hava saldırısı, yani askeri seçenek. Şüphesiz Amerika, (İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıların ardından İran hava savunmasına karşı uzun süreli hava saldırısı düzenlenmesini gerektirecek olan) bu işi yapacak konvansiyonel askeri kapasiteye sahip. Ancak Irak karışıklığının ve Afganistan'da da durumun pek farklı seyretmemesinin sonucu olarak, Amerikan kamuoyunun İslam topraklarında girişilecek savaşlara karşı hevesi epey düşük. Bu durum da Beyaz Saray'ın çoğu Amerikalı için hayati ulusal çıkar olarak görülmeyen bir hedefe yönelik yeni bir büyük askeri kampanyaya girişme kabiliyetini kısıtlıyor.
Geriye sadece neredeyse her gün İran'ın liderlerince yok edilmekle tehdit edilen ülke, yani İsrail kalıyor. Nitekim son bilgiler de İsrail'in İran'a saldırma planları ve hazırlıkları yaptığı yönünde (5 Kasım'dan 19 Ocak'a kadar olan dönem en iyisi görünüyor, böylece Batı'ya diplomatik yolu denemek üzere yarım yıl süre tanırken İsrail'in topal ördek konumundaki Beyaz Saray'dan destek alması da sağlanacak.)
Sorun, İsrail'in askeri kapasitesinin ABD'ninkinden çok daha küçük olması ve İran'ın nükleer tesislerinin geniş ölçüde dağınık ve yeraltında bulundukları gerçeğiyle İsrail'in yetersiz istihbaratı göz önüne alındığında, Ürdün ve Irak hava sahalarının (ve belki ABD?onayıyla Irak uçuş pistlerinin de) kullanılmasına izin verilse bile, İsrail'in konvansiyonel güçlerinin İran'ın nükleer projesini yok edebilmesi ya da geciktirmesinin muhtemel olmaması.
Yine de İsrail varlığının tehlikede olduğu inancıyla (siyasi yelpazede İsraillilerin çoğunun paylaştığı bir duygu bu) kesinlikle bu çabaya girişecek. Başta Başbakan Ehud Olmert olmak üzere İsrail liderlerinin hepsi, İran nükleer bombasının İsrail'in yok edilmesi anlamına geldiğini, İran'ın nükleer bomba elde etmesine izin verilmeyeceğini açıkça beyan etti.
En iyi sonuç, bir İsrail konvansiyonel saldırısının, başarılı olsun ya da olmasın
-ve Tahran rejiminin totaliter tavrı nedeniyle İsrail'in saldırısının ne kadar zarara yol açacağının hemen netlik kazanamayacağı göz önüne alındığında- İranlıları nükleer programlarını durdurmaya veya en azından Batılı güçlerin İran üzerindeki diplomatik ve ekonomik baskıyı önemli ölçüde artırmaya ikna etmesi olacaktır.
Ama daha büyük ihtimalle sonuç, uluslararası toplumun etkili bir şey yapmamaya devam etmesi ve İran'ın İsrail'i yok edebilecek bomba üretme çabalarını hızlandırması yönünde olacak. İranlılar aynı zamanda İsrail kentlerine balistik füzelerle (muhtemelen kimyasal veya biyolojik savaş başlığına sahip olan) saldırarak, maşaları Hizbullah ve Hamas'ı kendi cephaneliklerini İsrail'e karşı kullanmaları için teşvik ederek ve dünya çapında İsrail ve Yahudi -ve muhtemelen Amerikalı- hedeflere yönelik (her ne kadar İranlılar son anda Amerikan askeri müdahalesini kışkırtmaktan çekinebilecek olsalar da) uluslararası Müslüman terörist şebekeleri harekete geçirerek misilleme yapacaktır.
Böyle bir durum İsrailli liderleri iki sıkıntılı seçenekle karşı karşıya bırakır. Biri İranlıların bomba elde etmelerine izin vermek ve en iyisini dilemek -yani İran'ın her iki taraf için de kesin yıkım ihtimalini göz önüne alıp nükleer silah kullanmasını önleyecek bir tür nükleer saldırmazlık. Diğeri, İran'ın karşı saldırılarını daha saldırgan bir tavır sergilemek için bahane olarak kullanmak ve İran'ın nükleer projesini gerçekten yok edebilecek tek aracı kullanmak: İsrail'in kendi nükleer cephaneliğini.

İsrail caydırıcılığa güvenemez
İran'ı yöneten mollaların köktenci, kendi kendini kurban eden kafa yapısı hesaba katıldığında, İsrail caydırıcılığın Soğuk Savaş döneminde Kremlin ve Beyaz Saray'ı yöneten nispeten rasyonel adamlar zamanındaki gibi işe yaramayacağını biliyor. Muhtemelen İranlılar yaptıkları her bombayı hem ideoloji hem de İsrail'in nükleer önceliği korkusuyla kullanır. Bu yüzden İranlıları nükleer bomba elde etmek için son adımları atmaktan alıkoyacak bir İsrail nükleer saldırısı makul. Alternatifi Tahran'ın nükleer bombaya sahip olmasına izin vermek. Her iki durumda da bir Ortadoğu nükleer holokostu yaşanması muhtemel.
İran'ın liderlerinin oynadıkları kumar üzerine yeniden düşünmeleri ve nükleer programlarını durdurmaları iyi olacaktır. Bunu yapmazlarsa umut edebilecekleri en iyi şey, İsrail'in konvansiyonel hava saldırısının nükleer tesislerini yok edecek olması. Bunun binlerce İranlı'nın ölümü ve uluslararası alanda küçük düşmek anlamına geleceği muhakkak. Ancak alternatifi nükleer bir hayalet ülkeye dönmüş bir İran'dır. Bazı İranlılar, İsrail'in ölümüyle sonuçlanacaksa, bunun zahmete değer bir kumar olduğuna inanıyor olabilir. Ama İranlıların çoğu muhtemelen inanmıyor.

Kaynak: Radikal