Anketlere göre, ABD Başkanı Barack Obama İsraillilerin sadece yüzde 6 ila yüzde 10'undan destek alıyor; Obama'nın dünya çapında en düşük desteği aldığı ülke İsrail olabilir. Başkanın danışmanlarının, İsrail kamuoyuna Obama'nın dostluğu ve İsrail'in güvenliğine mutlak bağlılığı konusunda güvence vermenin yollarını aradığı söyleniyor. İsrail'deki anket sonuçlarına rağmen, Obama'nın dostluğu ve İsrail'e bağlılığı hakiki. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton İsrail ziyaretinde bu mesajı güçlendirmeye çalıştı. ABD'nin Ortadoğu Elçisi George Mitchell'dan da, Kudüs'e ziyaretlerinde bu tür çabalara girişmesinin istendiği söyleniyor.
Mitchell'ı tarafsız diye istemediler
Beyaz Saray, bir Amerikan başkanının İsrail'e ve ABD'deki Yahudi kuruluşlarına gönderdiği rahatlatma mesajları alanında yeni bir rekor kırmak üzere. Başkanın Kudüs'e bir ziyaret gerçekleştirmesine yönelik planlar da tartışılıyor. Başkanın yardımcıları, İsraillilerin Obama'ya yönelik düşmanlığının barış çabalarına zarar verebileceğinden endişe duyuyor. Bu kesinlikle doğru.
Fakat ABD başkanını İsrail kamuoyuna sevdirmeyi amaçlayan bir Beyaz Saray kampanyası çok daha fazla zarar verebilir; zira İsraillilerin bir ABD başkanına yönelik bu görülmemiş düşmanlığı, Obama'nın Batı Şeria ve Gazze'deki İsrail işgaline son verme konusunda ciddi olduğuna dair bir korkudan kaynaklanıyor.
İsraillilerin Obama'nın başrış çabalarına karşı çıkmasının sebebi onu sevmemeleri değil; onu, barış çabaları yüzünden sevmiyorlar. Obama onların sevgisini ancak bu çabalardan vazgeçtiğinde yeniden kazanacaktır.
İsrail hükümeti ve halkı, 1967 sınırlarına dönüş çağrısı yapıp bu sınırlarda tek taraflı değişiklikleri reddeden uluslararası hukuka ve BM kararlarına uyulması temelindeki bir barış anlaşması yönünde yapılan bütün dış baskılara böyle yanıt verir.
İsrail'in hükümeti gibi halkı da, anketçilere sürekli barış arzu ettiklerini ve iki devletli bir çözümü desteklediklerini söyler. Anketlerin rapor etmediği şeyse şu: İki devletli çözüme verilen bu destek, barışın şartlarını, toprak üzerindeki yansımalarını ve bir Filistin devletinin egemenliğine dayatılacak sınırlamaları İsrail'in tanımlamasına dayanır.
Arap dünyasına seslenip barış meselesini adil ve tarafsız biçimde ele alma sözü veren bir ABD başkanı, İsrailliler tarafından derhal İsrail karşıtı olarak görülür. Amerika'nın önde gelen Yahudi kuruluşlarından birinin başkanı, Senatör Mitchell'ın Obama'nın barış elçisi olarak atanmasına karşı çıktı; zira ona göre, Mitchell'ın nesnelliği ve tarafsızlığı onu bu görev için yetersiz kılıyordu.
İsraillilerin barış sağlama yönündeki ciddi çabalara verdiği tepki hastalıklı; bu tepki, Yahudi halkının 2 bin yıl boyunca güçsüz ve mağdur bir durumda olmasının ardından tarihe kendi devletleriyle yeniden girişlerine ayak uydurmayı başaramamasından kaynaklanıyor.
Suikasta uğrayan eski İsrail başbakanı İzak Rabin 1992'deki yemin töreninde, İsraillilere ülkelerinin askeri açıdan güçlü olduğunu, yalnız veya risk altında olmadığını söylemişti. Dolayısıyla kurban psikolojisiyle düşünmeye ve davranmaya son vermeliydiler. Fakat maalesef, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun bütün dünyanın İsrail'e karşı olduğuna ve İsraillilerin bir başka Holokost riski altında bulunduğuna dair mesajı hâlâ çok sayıda İsrailli açısından daha rahatlatıcı. Netanyahu eylülde BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Yargıç Richard Gold-stone'un Gazze raporunu karalamak için bu korkuyu tekrar tekrar hatırlatmıştı.
Gündemleri İsrail'deki sağ kanatın siyasi ve ideolojik görüşleriyle örtüşen Amerikan Yahudi kuruluşları da bu hastalığa yardımcı oldu ve cesaret verdi. Söz konusu kuruluşlar, başkanlık seçimlerinde yüzde 80'i Obama'ya oy vermiş olan Amerikan Yahudilerinin çoğunun görüşlerini yansıtmıyor.
Geçmişteki bütün ABD yönetimlerinin bir İsrail-Filistin barış anlaşmasından kaçınmasının sebebi, böyle bir anlaşmanın başarılı olması için uygun bir formül tasarlayamamaları değildi; herkes o formülün, başkan Bill Clinton tarafından 2000'de önerilen temel unsurlarından uzun zamandır haberdar.
Başarırsa minnettar olacaklar
İhtilafın devam etmesinin sebebi ABD başkanlarının ve daha büyük ölçüde, iki yılda bir topladıkları seçim bağışlarına bağımlı olan Kongre üyelerinin bu hastalığın devam etmesine izin vermesi. Bu hastalığı sadece, hem İsraillilerin hoşnutsuzluğunu, hem de Amerika'daki İsrail yanlısı lobinin mantığa veya ahlaka ne kadar aykırı davransa da dönemin İsrail hükümetinin politikalarını refleks olarak destekleyen kısmından gelecek eleştirileri göze alacak kadar cesur sahip bir ABD başkanı iyileştirebilir.
Eğer Obama İsrail'in 40 yıllık işgalini sonlandırma, iki devletli çözümü getirme, İsrail'in bir Yahudi devleti ve demokratik bir devlet olarak hayatta kalmasını güvence altına alma ve Amerika'nın bölgedeki hayati ulusal çıkarlarını koruma yönündeki sözlerinde ciddiyse, bu hoşnutsuzluğu göze alması gerekecek. ABD başkanı sözünü tutarsa, İsrailliler sonsuza dek ona minnettar olacaktır. (Amerikan Yahudi Kongresi'nin eski yöneticilerinden, ABD-Ortadoğu Projesi'nin yöneticisi, 2 Kasım 2009)
Kaynak: Radikal