Atatürkçülüğü dine dönüştüren Türk ordusu, cumhurbaşkanının eşinin kıyafetine karışarak halkla arasındaki anlaşmazlığı artırdı
İstanbul'daki laik kalabalıklar, sokakları doldurabilir ancak minarelerle dolu gökyüzünü örtemezler. Zira 2 bin caminin bulunduğu İstanbul laik cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün çıkmazıydı, başkenti bu yüzden Ankara'ya taşıdı. Bu kalabalıklar demokratik sistemde şanslarının olmadığını çok iyi biliyor. Erken seçim yapılırsa, AKP kamuoyu anketlerinin de altını çizdiği gibi önceki seçimden daha fazla oy alacak.
Bu kalabalığın bütün istediği, askeri laik otokrasiyi iktidara taşıyacak bir darbedir. Her ne kadar 'Ne şeriat ne darbe tam demokratik bir Türkiye' sloganını atsalar da durum böyle.
Bu göstericilerin laiklik ve demokrasiyle ilgisi yok. Onlar 'Atatürkçülük mezhebi' yandaşları içindeki tutucu köktenciler. Bütün dertleri Köşk'e girecek örtülü bir bayan. Laiklik, kilisenin din ve dünyaya hükmettiği Batı tarihinin ürünü; Fransız ihtilalinde 2 bin ahip öldürülmüştü. İslam'daysa aslında din adamları sınıfı yoktur. Allah'la ilişki için aracılara ihtiyaç duyulmaz. Atatürk de, iktidarda din adamları değil ve cami yerine sarayda oturan sivil bir padişah bulmuştu.
Genelkurmay, Papa gibi
Atatürk'ün davranışı, İslami çevrelerin tasvir ettiği kadar kötü değildi. Osmanlı hilafetinin çöküşü sonrası Türkiye'yi birleştirdi ve modern bir devlet kurdu. Onun sorunu tanrılaştırılması, sevenlerinin ona kulluk etmesiydi.
Öğretileri Kuran haline geldi. Bir lokantada sözlerinin Fatiha süresi gibi duvarları süslediğini görürseniz şaşırmayın.
Hatta askerler, laik Fransa'nın eski cumhurbaşkanı Mitterand'ın öğretilerinden farklılık arz etmeyen Atatürk öğretilerini 'hiçbir yanlışlık bulaşmamış kutsal bir mezhebin öğretileri'ne çevirdi. Genelkurmay başkanı, öğretileri yorumlayan Papa'ya dönüştü. Bu saygıdeğer mezhebi somutlaştırmak için Anıtkabir türbe oldu. Bugün Atatürk Türkiye'yi mezarından yönetiyor.
Kim generallere kabirdekinin öğretilerine dayanarak gelecek cumhurbaşkanının eşinin kıyafetine müdahale izni verir? Ortaçağda yaşanmayan bu olay bugün Türkiye'de yaşanıyor. Bir subay olmayan Gül, mevkisine en önemli dünya finans kurumlarından İslam Kalkınma Bankası'nda çalışması sonrası geldi. Dahası oyların çoğunluğunu elde etti. Başörtüsü takmak da eşinin hakkı. 'Patrik erkânı'nın müdahalede bulunması ayıp.
Gül'ün eşinin başını örten bir parça kumaş, sadece Türkiye'de değil, tüm İslam dünyasında askerle halk arasındaki anlaşmazlığı örtemez. Dünya tekerleği yeniden keşfetmiyor. Sandıklar karar yeri. İsteyenler barışçıl baskı yapsın ama laiklik mezhebinin fanatikleri, adaylık döneminde veya sonrasında cumhurbaşkanının eşinin başörtüsüne müdahale haklarının olmadığını bilmeli.
AB ordudan siyasete karışmamasını isterken İslam dünyasına mesaj veriyordu. Türkiye'nin AB üyeliğini engelleyen İslamcılar değil, laik ordudur.
Ordunun Kürt sorununu ele alış biçimi de Türkiye'nin AB üyeliğinin felce uğramasına yol açtı. Bu durum aslında sadece Türkiye'ye özgü değil. Mısır güvenlik güçleri Müslüman Kardeşler hareketinden iki vekili tutuklayınca da dünyaya, 'Hâlâ askerin yönettiği bir devletiz ve modern devlet istemiyoruz' deniyor.