Orada, yani Doğu ve Güneydoğu'da kim var? Siyasi zemin olarak kim var?

“Kürt eksenli” siyaset yapan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk'e göre;

“Bölgede büyük rakip AKP. Ama gerçekten demokratik bir seçim olursa AKP'yi geriletebilecek tek parti biziz. Kimse bize baskı yapılınca oylar MHP'ye, CHP'ye dağılır sanmasın. Bize gelmeyen oy mutlaka AKP'ye gider.”

Ahmet Türk'ün sözleri, biraz “ulusalcı operatörler”e gönderilen mesaj niteliği taşıyor. Yani “Eğer niyetiniz AKP'yi geriletmekse, bunu bizim yolumuzu açarak yapın. yoksa bölgede MHP ve CHP'ye rol biçerek bir şey elde edemezsiniz.”

“Ulusalcı operatörler” bu mesajı alır mı almaz mı, bilinmez. Bazı kulislerde, o cenahın, sırf AKP'yi geriletmek için “Kürt kartı”nı bile kullanabileceği ifade edilmiyor değil. Eğer öyleyse, Ahmet Türk'ün sözleri, tam onlara ulaşmayı hedefliyor.

Burada tabii, başka bir şey daha var.

Ahmet Türk'ün ifadesiyle Doğu – Güneydoğu'da, yani Kürt nüfusun en ağırlıklı olarak yaşadığı coğrafyada Kürt eksenli politikanın siyasi mekanizması olan DTP'nin yanındaki gerçeklik AKP gerçekliğidir.

Yani Doğu – Güneydoğu'da Kürt eksenli politika yapmadığı halde o insanlardan oy alan bir merkez partisi... Hadi biraz daha detaylandıralım, İslam'la daha etkin bağlantısı olduğu vurgulanan parti... AKP...

Yine Ahmet Türk'e ait bir açıklama var... Türk bunu daha önce yapmıştı. Ve DTP'nin Kürt oyları üzerindeki etkinliğinin yüzde 25 olduğunu söylemişti.

Demek ki geride yüzde 75'lik bir topluluk var.

Onlar kime oy veriyor?

Her partinin ulaştığı bir kesim var muhakkak ama, şu sıralar hem bölgede hem de Türkiye'ye dağılmış Kürt menşe'li oylarda AKP'nin DTP'den daha çok pay aldığı biliniyor.

Ne yapmalı bu gerçekliği?

Bir yanda AKP, diğer yanda DTP...

Her ikisi de sistemik güçler tarafından “tehlike” olarak sayılıyor ve saf dışı bırakılmak isteniyor.

Aslında, yüzde 10 baraj sebebiyle DTP'nin Meclis dışı bırakılmış olması bile hem demokratik yapı açısından hem de sosyal barış açısından büyük sorun olarak telakki ediliyordu.

Bir de bölgenin en etkin siyasi gücü olan AKP'nin dışlandığını düşündüğümüzde ortaya nasıl bir siyasi dışlanmışlık hissi çıkacağını tahmin etmek zor değil.

Bölgede etkinlik sahibi iki siyasi kadroyu dışladığınızda, geriye bölge ile iletişim için sadece “güç” kalıyor.

-Sizin iradeniz önemli değil, biz size sıkı yöneticiler verelim!

Ondan sonra gelsin on yıllar sürecek sancı, çatışma...

Böyle bir çatışma ikliminin, tam da ana – baba gününe dönmüş bir Ortadoğu arenasında, nasıl travmalar doğuracağını aklı olan anlar, gözü olan görür.

Bir yanda seçim var, bir yanda süren askeri harekat ve sınır ötesi operasyon ihtimali var, bir yanda içerde siyasi operasyon ihtimali var, bir yanda siyasetsizlik, bir yanda siyasi güdümleme tehditleri var....

Olumsuzluk için her şey var.

Böyle bir ortamda, bölge insanının, etnik vurgular yapan bir siyasi hareketten daha çok tüm Türkiye için politika yapan bir siyasi kadroya sempati duyması, belki de en sağlıklı olgudur.

Ama gelin de anlatın bunu, Türkiye gerçeğini görmemekte direnen statükonun şampiyonlarına...

Ne demiş şair, zamanın padişahına:

“Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi.

Gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor”