Son şans! Barack Obama ve Mitt Romney Pazartesi günü dış politikayla ilgili olarak meydana çıkacaklar. Son tartışma ve Başkan Obama’nın Amerikalı seçmenlerin bir dört yıl daha vermeye ikna etmesi için son büyük fırsat olacak bu.
Sıkıntılı bir zaman olacak. Obama’nın Irak Savaşı, Afganistan, Guantanamo ve gözaltına alma kurallarıyla ilgili 2008’deki ilkeli duruşu, Demokratik tabanın motive olmasını sağlamış ve kesin bir zaferle Beyaz Saraya göndermişti onu. Fakat bu, o zamanlardı. Bugün Obama’nın aldığı onaylar hem ülke içinde hem de ülke dışında aşağı düştü ki birinci başkanlık dönemlerinde alınan ortalamanın da altındadır.
Büyüklü küçüklü bazı başarılara rağmen, Obama’nın dış politikası ilk başlarda ona destek verenleri hayal kırıklığına uğrattı. 2009 Kahire konuşmasındaki Ortadoğu inisiyatifleri boş çıktı veya hiç başlamadı; Ortadoğu bugün geçmişe nispetle daha istikrarsız. Suriye’de artan şiddete tepkisi hiçbir şey yapmadan kaygıyla beklemek oldu. İsrailliler ve Filistinliler bize ateş püskürüyorlar. Obama, kendi Afganistan stratejisine olan inancını yitirdi: Yeterli kaynak tahsisi için savaş vermedi ve şimdi Afganlıları müzmin bir iç savaşa mahkûm etmeden çekip gitmenin yollarını arıyoruz. Pakistan’a yıllarca ayni ve nakdi asker yardım gönderilmesi işbirliğini ve sevgisini kazanmaya yetmedi.
Ruslar reseti de resetlemek istiyorlar. Çinliler veya her hangi bir kimse “Asya’ya eksen değiştirmenin” gerçekte ne anlama geldiğini kestirebilmiş değil; Latin Amerika ve Afrika ve de iklim değişikliği gibi küresel meseleler halen ihmal ediliyor. Bu arada, yönetimin insansız hava uçaklarıyla yürüttüğü saldırılar terörle mücadele stratejisinin mesnedini kaybettiğini telkin ediyor. Kimi ve niçin öldürmemiz gerektiğini açıkça göremiyoruz.
Obama daha iyisini yapabilir miydi?
Hayatta olduğu gibi dış politikada da zırva işler olur; kimsenin tahmin etmediği kötü şeyler de olur. Ancak Başkan Obama, belirli bir yere kadar, donuk dış politikasının müellifidir. Vizyoner bir adaydı fakat başkan olarak müstesna derecede işlevsiz ve vizyon yoksunu, krizden krize sürüklenir gibi görünen ve birkaç hafta sonra olacakların ötesini göremeyen ulusal güvenlik mimârisine başkanlık etti. Ulusal güvenlik kadrosunun morali bozuk ve atışıp duruyor; üst düzey Beyaz Saray yetkilileri politika duyurularında iyiyse de bu politikaları icra edecek mekanizmalar üzücü derecede kifayetsizdir.
Bu şekilde olmak zorunda değil. Obama, bozulmuş dış politika makinesini onarmak istiyorsa bunu yapabilir fakat yönetimdeki pek çok isimle yaptığım sohbetlere ve kendi tecrübeme dayanarak söylemeliyim ki yeni politika inisiyatifleri kadar strateji, yapı, süreç, yönetim ve personele de odaklanmalıdır.
Pek seksi durmuyor biliyorum. Fakat nasıl ki yeni kurulmuş bir şirket birkaç iyi fikri ve fiyakalı power point sunumu olan kurucu girişimciden daha fazlasını ister, ABD de laftan ve alicenap emellerden fazlasına ihtiyaç duymaktadır. Obama şunları yapabilir:
Bir strateji edin
Büyük veya küçük, bir stratejimiz var gibi görünmüyor. “Uzun savaşımız” var ama uzun bir oyunumuz yok gibi duruyor. Strateji yerine emellerimiz var (istikrarlı bir Ortadoğu istiyoruz); upuzun listemiz var (2010 Ulusal Güvenlik Stratejisine bakın). Fakat daha önceki yazımda belirttiğim üzere dış politikamızı neyin harekete geçirdiği hakkında açık bir kavrayışımız yok. Dünyaya dair açık bir stratejik vizyonumuz olmadığında farklı inisiyatiflerin başarısını veya başarısızlığını değerlendirmenin yolu yoktur; önemli olanı önemsiz olandan ayırmanın yolu yoktur.
Başkan Obama, ABD’ye karşı bir veya iki en vahim tehdit olarak neleri görmektedir? Bir veya iki en büyük fırsat nelerdir? Terör, ABD’ye karşı varoluşsal bir tehdit midir yoksa iklim değişikliği, bulaşıcı hastalıklar ve son derece manipülatif küresel finans sisteminin gölgesinin üzerine düştüğü marjinal bir tehdit midir? Asya’yla bağları geliştirmeye mi odaklanmalıyız yoksa Orta ve Güney Amerika’daki komşularımıza mı odaklanmalıyız? ABD, diğer devletler pahasına küresel üstünlüğü korumaya mı çalışıyor yoksa ABD’nin hepsinin sağlam kanun ve kurumlarla kısıtlanmış güçlü ülkelerden biri olduğu küresel bir düzen kurmaya mı çalışıyoruz?
Obama açık bir stratejik dış politika vizyonundan mahrumsa eğer, bunun nedeni kısmen de Beyaz Saray’ın Ulusal Güvenlik Kadrosu (UGK) ve dışişleri bakanlığındaki strateji planlama dairelerinin marjinalleştirilip güçten düşürülmelerinden dolayıdır. UGK’daki Stratejik Planlama Müdürlüğü konuşma metni hazırlama atölyesine döndü; uzun vadeli stratejik tartışmalar yapmaları için üst düzey yetkilileri masaya getirme gücü yok. Dışişleri bakanlığındaki Politika Planlama Ofisi – bir zamanlar efsâne George Kennan ve Paul Nitze yönetmiştir – Anne Marie Slaughter’ın ayrılmasından sonra genç bir hukukçuya devredildi; bu kişinin liyâkatnâmesinde Clinton’ın adaylık kampanyasında çalışıp zekâsını göstermek var fakat dış politika tecrübesi yoktur.
Eğer Obama 6 Kasım’da at başı bir zafer elde edecekse stratejik bir teneffüs vermelidir. Strateji planlama dairelerine nüfuzlu ve muteber kişileri atamalı ve üst düzey yetkililerin ABD dış politikasına ve ulusal güvenlik kararlarına yol gösterecek açık, mücmel ve kolayca anlaşılabilir bir strateji geliştirme sürecine katılmalarında ısrar etmelidir.
Doğru düzgün yöneticiler bul
Kuruluşlararası süreç kalıcı kriz halinde. Üst düzey yetkililerin programları Vekiller Komitesi’nin hazırlıksız yakalayan ani toplantıları yüzünden sürekli olarak kesintiye uğruyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon söylendiğine göre 700’den fazla Vekiller Komitesi toplantısı, 200 civarında Asli Komite toplantısı düzenlemiş. Toplantılar her gün, her hafta, öncelik gözetmeden ve bitkin çalışanları yıpratarak gerçekleşiyor (Yıpranmış çalışanlar bir veya iki yıl sonra işten çıktıklarında kurumsal hafıza da olumsuz etkilenmektedir.) Sürekli yapılan toplantılar semeresizdir.
Ulusal Güvenlik Kadrosu başlıca siyaset membaı olamayacak kadar personel ve derinlikli tecrübe ve uzmanlık yoksunu olsa da UGK fikir ve uzmanlık kaynağı değil de Beyaz Saray politikalarının icracısı olarak kabine düzeyinde bölüm ve birimlere sahip görünüyor. Sonuç olarak da üst düzey tartışmalar için program takvimi ve gündem, dar bir UGK kadrosunca yönlendiriliyor ve diğer meseleler, bakış açıları gün yüzüne çıkamıyor.
Bu şekilde olmak zorunda değil. Başkan Obama UGK’ya yön verecek doğru düzgün yöneticiler; dinleme, öncelik belirleme, yetki devretme ve hesap sorma kabiliyeti olan dürüst kişiler bulmalıdır.
Gerçekten bir şeyler bilen insanlar olsun çevrende
Başkan Obama, yönetimde şeffaflık ve liyâkat vaad etmişti ancak genelde adam kayırma, liyâkatin önüne geçiyor. Genç ve denenmemiş seçim kampanyası çalışanlarına hayati portföyler veriliyor ( isimleri sayabilirim ancak merhametli takılıp saymayacağım o da bana bir içecek ısmarlamazsanız); derin uzmanlığı olanlar ise kendilerini kenara fırlatılmış buluyorlar.
Beyaz Saray toplantılarına kimin katılacağı belirlenirken de ahbap-çavuş kayırmacılığı başı çekiyor; üst düzey UGK yetkililerinin katılımcı isim talep ettiklerini söylüyor içeridekiler; ikame veya artı bir isme müsaade edilmiyor. Sonuç olarak da kıymetli bilgi ve feraset sahibi uzmanların yanısıra muhalif sesler de susturuluyor. Netice? İçi boş tartışmalar ve zayıf kararlar.
Obama işe yarar değişimleri kolayca gerçekleştirebilir. Kilit mevkilerde iş tanımı geliştirmek için geçmiş yönetimlerde çalışmış tecrübeli eski yetkiler ile şimdiki yetkililerden oluşan bir komisyon niçin kurmamalı ve orta-üst düzey yetkililerin atamalarının komisyondan geçmesinde niçin ısrar etmemeli? Başkan ve diğer üst düzey yetkililerin tanıdıkları ve güvendikleri kişilere görev vermelerini engellemez bu fakat atanan kişilerin asgari ehliyete sahip olduğunu garanti altına alır. Başkan Obama, kliklerin lisede kaldığını, Beyaz Saray’da olmayacağını açıkça iletmelidir kadrosuna. Üst düzey yetkililerin her hangi bir kişiyi dışlayıp toplantılara tuttukları kişileri çağırmalarına müsaade etmek, bilgisizce düşünmeyi garantiler.
Fanustan çık
Ulusal Güvenlik Kadrosu küçük bir derebeylik gibi işliyor. UGK müdürlerinin pek çoğu Tom Donilon’u yılda bir veya iki kez gördüklerini söylüyorlar. Donilon ve Ulusal Güvenlik Danışmanları Denis McDonough ve Ben Rhodes kapı tutuyor ve kabine düzeyindeki yetkililer bile başkana doğrudan ulaşmak için mücadele ediyorlar. Kapı tutmak bazen gereklidir ancak bu başkan, George W.Bush gibi yankı odasında yaşamaktadır. Başkan Obama’nın basınla daha nadir temas kurmasını ve Kongre üyeleriyle nadir toplantılarını da buna ekleyin 3 Kasım’daki tartışma performansını elde edersiniz; başkan alenen meydan okunması karşısında afallamış ve sinirleri bozulmuştu.
Bu fanustan dışarı çıkmak Obama’ya doğal gelmeyecektir. Center for American Progress başkanı Neera Tandem’in boşta bulunup “gerçek şu ki Obama kimseyi aramaz ve neredeyse hiç kimseye yakın değildir. Politikada olması şaşırtıcıdır çünkü gerçekte insanlardan hazzetmiyor” demişti. (Editörün notu: Tanden daha sonra twitter’da sözlerine açıklık getirdi: “Büyük bir hayranlık beslediğim Başkan Obama özel bir kişidir demek istedim;böyle ifade ettiğimden dolayı müteessirim.Özür Dilerim.”)
Başkan Obama samimi ve iyi geribildirimler istiyorsa, daha çok insanla uğraşmak durumundadır. Basın toplantılarının, Kongre üyeleriyle yaptığı resmi ve gayri-resmi toplantıların sayısını artırmalı ve ulusal güvenlik kadrosuyla belediye binalarındaki gibi toplantılar düzenlemelidir ve davetliler klüpte, dışişleri bakanlığında, savunma bakanlığında ve yaverler arasında olup olmadıklarına bakılmaksızın seçilmelidirler. Üst düzey yetkililerin önerdiği politik yaklaşımların tehlike ve kusurlarına dikkat çekecek bir “kırmızı ekip” de kurmalı ve kadrosuna yönetimin gündemlerini tekrarlamak yerine eleştirileri dinlemeyi ve cevap vermeyi şart koşmalıdır.
Omurgalı ol
Başkan Obama’nın sağlam manevi duyguları var ancak ilk direniş karşısında onlardan geri adım atıyor. Salahiyetle ve Kongrenin her iki kanadının desteğiyle Beyaz Saray’a yerleşti. İlk aylarda biraz siyasi sermaye kullanmaya – ve Hill’de birkaç kolu burkmaya - istekli olsaydı, Guantanamo’yu kapatsaydı, ABD bugün ulusal güvenlik bütçesine tutarlı bir yaklaşım sergiliyor olurdu. Başkan bu ve diğer meselelerde Kongre’nin ilk direnişi karşısında geri adım attı (muhtemelen kampanya yaverlerinin tavsiyesiyle; ulusal güvenlik kadrosunda da şimdi onlar var).Belli ki bunların kaybedilecek meseleler olduğu düşünülmüş.
Kendi kendini gerçekleştiren kehanetti bu elbette. Meseleler Beyaz Saray onlardan sarf-ı nazar ettiği için kaybeder. Kongre, dişli bir adamı zayıf bulmaya başladı. Netice itibariyle de Kongre her meselede geriye itti: Sağlık sistemi, ekonomi teşvik paketi, finans piyasalarının düzenlemesi. Obama sulandırılmış bir yasamayla yaşamaya zorlandı.
Obama ikinci kez seçildiği takdirde mirâsı üzerinde düşünmeli ki ilkeleri için savaşmayı gerektirecektir yoksa onlardan sarf-ı nazar etmeyi değil. Savaşsa bile her cephede kazanmayacaktır ama savaşmazsa hiçbir şey kazanamayacaktır.
Obama, seçim kampanyasında “pisliklere hayır” diyen bir görüntü vermişti; kadrosu ise iç çatışma olmayışı ve oynadıkları dramayla efsâneviydi. Ancak ulusal Güvenlik kadrosunu birbirleriyle geçinemeyen kişilerle doldurmayı başardı. İçeridekilerin söylediklerine göre McDonough ve Donilon birbirlerine tahammül etmekte zorlanıyor, kamu önünde birbirleriyle o kadar çok çatışma içine düşüyorlar ki başkan adına kimin konuştuğundan emin olunamıyor. İş arkadaşlarına karşı her ikisinin de kaba oldukları meşhur; ya o ya da diğerinin fırçasını yememiş hiç kimse yok. Huysuzlukları herkesin moralini bozuyor ve kabalığın, iç çatışmanın kabul edilebilir olduğu mesajını gönderiyor. Kamuoyu önünde deri yüzme veya arkadan bıçaklama meraklısı olmayanlar uzaklaşıyor ve evet efendimcilere kalıyor meydan. Obama yine “pisliklere hayır” demeli, üst düzey yetkilileri medeni davranış standartlarına tâbi tutmalı ve kendini değiştirmeyecek olanlardan kurtulmalıdır. İmkânsız değil: Pentagon, Robert Gates döneminde oldukça medeniydi. Askerler bilir, komuta iklimi önemlidir. UGK’nın komuta iklimi, kabalığın müsamaha gördüğü bir iklimdir. Böyle olmamalı.
Başkan Obama, kendi ekibinin, Amerikan halkının ve de dünyanın büyük bir iyi niyet desteğiyle Beyaz Saray’a yerleşti. Fakat mücbir sebebi olmayan hatalarından dolayı iyi niyetin çoğunu kaybetti. Yaptığı hatalar bir yere kadar tecrübesizliğin ürünüydü: Obama strateji, yapı, süreç ve personel meselelerine az bedel biçti kısacası. Daha önce devlet yönetimi (veya yönetim tecrübesi) olmayan ilk dönem başkanlar için anlaşılır bir durumdur. Fakat ikinci kez seçildiği takdirde böylesi hatalar bağışlanabilir olmaktan çıkacaktır. Amerikalı seçmenler Obama’ya bir dört yıl daha verirlerse, dış politika “reset” düğmesine basmalıdır.
Yazar hakkında: Georgetown Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi.
Kaynak: Foreign Policy
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı