Kolay unutacağımı sanmadığım bir seçim fiyaskosu olayını Washington'da yaşamıştım...Yıl 1992, ABD'de seçim var ve kampanya kıyasıya bir mücadeleyle geçmekte. ABD seçiminin sonucu Türkiye'de de merakla bekleniyor. İki başkan adayından ilki, Körfez Savaşı'nda Turgut Özal ile çok yakınlaşmış olan George Bush; Baba Bush... İkincisi, sadece Türkiye'de değil dünyada da pek tanınmayan küçük bir eyaletin yöneticisi: Bill Clinton... Ankara'dan bakıldığında, ibre, başkanlıkta ilk dönemini 'Irak zaferi' ile tamamlamış Başkan Bush'tan yana görünüyor...
Seçimden üç gün önce yolum düştüğünde ABD'deki ibrenin Clinton'a daha yakın durduğunu keşfetmem fazla uzun sürmedi. Savaş bizdeki kadar efsunlamamıştı Amerikalıların gözlerini ve Clinton'un gençliği kendisine muazzam bir üstünlük sağlıyordu. Televizyon tartışmalarında ekranın Bush'u yaşlı, Clinton'u sevimli gösterdiği de açıktı.
Dahası, uluslararası etkin çevreler "Bush" değil, "Clinton" diyorlardı.
Üç günlük bir izlenimle "Clinton kazanır" noktasına gelmiş yazarınız, Washington'daki büyükelçiliğimize uğradığında bambaşka bir tabloyla karşılaşmıştı: Büyükelçilik Cumhuriyetçi Parti adayı Baba Bush'un yeniden seçileceğine fena halde kilitlenmişti ve o gece kazanması beklenen Cumhuriyetçi aday onuruna düzenlenecek partilerden birini de Büyükelçi Nüzhet Kandemir verecekti...
Ben o gece, bir başka Türk'ün, Sahir Erozan'ın, sahibi olduğu Cities Restoran'daki davete katıldım. Demokrat Partililer ile içli-dışlılığını şimdi de sürdüren Erozan, siyaset çevrelerinde tanınması gereken herkesi tanıyordu ve Bill Clinton'un seçimi kazanacağına emindi. Clinton zaferinin Washington'da kutlandığı gece, Cities, yeni dönemde önemli görevlere gelecek dişli politikacılarla dolup taştı.
Büyükelçilik'teki parti iptal edilmiş, Büyükelçi Kandemir de bir ara Cities'e uğramıştı o gece...
Ömer Taşpınar'ın Sabah'ta çıkan ABD seçimiyle ilgili uyarı yazısını okurken zihnim 16 yıl önceki bu olaya seyahat ediverdi. Türkiye kendisini Bush'a o kadar hazırlamıştı ki, Clinton seçilince bir süre ilişkiler patinaj yaptı. Neden sonra ve zorlanarak Clinton'lu yaşamaya alıştı Ankara...
Politikacılarımız Cumhuriyetçi Parti'yi ve başkanlarını nedense daha fazla tercih ediyor. Eskiden olsa bunun sebebini anlamak kolaydı: Cumhuriyetçi Washington için Ankara'da nasıl bir iktidar olduğu hiç önemli değildi; yeter ki 'Amerikancı' olsun, diktatörlerle bile iyi ilişki kurar ve geçinir Cumhuriyetçi başkanlar...
12 Eylül darbesinin lideri Kenan Evren Kıta Avrupası'nda hüsn-ü kabul görmezken, Cumhuriyetçi Ronald Reagan'ın başkan olduğu dönemde Washington'u ziyaret etti ve kral gibi ağırlandı. 1989 gezisini izleyen meslektaşlar bana hak verecektir: O gün bugündür cumhurbaşkanlarının ABD gezilerini izlerim, ABD yönetimi hiçbir sivil cumhurbaşkanına Evren'e yaptığı türden bir kabulle mukabele etmemiştir.
Beyaz Saray bahçesinde bir saatten fazla süren bir resmi karşılama töreni... Törende, ABD iç savaşından miras -bizim Mehter Takımı'na benzer- tarihî giysili siyahi bir bando-mızıka takımının milli marşları çalması... Kalburüstü tabakanın davetli olduğu, son derece protokollü, Beyaz Saray'da verilen bir yemekli balo...
Darbeyi "Bizim çocukların işi" olarak gördüğünü bildiğimiz ABD, Kenan Evren'i, bir büyük törenle karşılayıp uğurladı.
Oğul Bush'un yakın arkadaşı Cumhuriyetçi John McCain mi Demokrat Partili Barack Obama mı kazanmalı başkanlık seçimini? Türkiye için hangisi daha iyidir?
Ömer Taşpınar "Obama daha iyi" diyor ve gerekçelerini sıralıyor. Benim ise tek bir gerekçem var: Türkiye artık eski Türkiye değil; bugünün daha özgürlükçü ortamında, dünyaya kendisini açmış olan bir Türkiye'nin, Demokrat Partili başkandan çekinmesi için tek bir sebep yok...
Demokratlar, muhatap ülkelerde belli bir demokratik standart ararlar; o standart Türkiye'de var bugün...
Bildiğim kadarıyla, Ankara da Obama'nın kazanmasına fazla ters bakmıyor. Bir ara, özellikle Gürcistan'da meydana gelen gelişmeler üzerine McCain öne geçmişken bile, Ankara Obama'yı hesapları içerisine dahil eden öngörüde bulunuyordu. Bush-McCain ikilisi ekonomik krizle çuvallayıp Obama öne geçtiğinde, öngörünün sevkiyle yapılan Obama yatırımının doğruluğu da ortaya çıktı.
Sabah yazarının McCain ile Obama'nın kriz ânındaki davranışlarını mukayese eden satırları çok bilgilendirici. Bir hafta içerisinde destek tabanı 11 puan artarak McCain'in hayli önüne önüne geçti Obama.
Taşpınar "Ankara Obama'ya sıcak bakmalı" diyor ya, ben hissimi kayda geçireyim: 1992 hatasının benzeri bu seçimde söz konusu olmaz...
Kaynak: Yeni Şafak