Nijerya, Afrika'nın batısında yaklaşık 150 milyonluk büyük bir ülke. Halkın yine yaklaşık yüzde 60 kadarı Sünni Müslüman, geri kalanı Hıristiyan ve yerel inanç gruplarına dahil. Eski bir İngiliz sömürgesi olan ülkede Hıristiyanlar Lagos ve kıyı eyaletlerinde, verimli, zengin güney bölgesinde yaşıyorlar. Nijer nehrinin neredeyse ikiye böldüğü ülkenin kuzeyinde Çad ve Nijer'le komşu yoksul eyaletler bulunuyor. Bölgeler arası gelir eşitsizliğinin ciddi ölçülerde olduğu, 250 etnik grup bulunan, halkın yaklaşık yüzde 35'inin okuma yazma bilmediği ülkede başta petrol ve doğalgaz olmak üzere yer altı kaynakları bakımından hatırı sayılır bir zenginlik bulunuyor.
1960'daki bağımsızlık ilanından 1994 yılına kadar 'erken kalkanın darbe yaptığı' bir ülke oldu Nijerya. Bu tarihten itibaren sivil yönetime geçildiyse de askeri yönetim sivil yaşamın peşini hiçbir zaman tam olarak bırakmadı. Bitmek bilmeyen darbeler sırasında çok sayıda insan öldü, göçler yaşandı; sivil yaşama geçildikten sonra da Hıristiyan azınlığın Müslüman çoğunluğu yönetmedeki ısrarı yeni istikrarsızlık konusu haline geldi. Dini liderler tutuklandı, yargılandı ve ülkenin kuzeyindeki gruplar İslam cumhuriyeti kurma girişimiyle ve dolayısıyla bölücülükle suçlandı.
Bugün kuzey eyaletlerindeki bu hareketler ciddi bir siyasal eyleme dönüşmüş durumda. 2000'li yıllara gelene kadar İslam devleti kurup Nijerya'nın güneyinden ayrılmayı isteyenlerin sayıları yüzlerle ifade bulurken artık önemli bir kitle hareketi söz konusu ve bu hareket terör faaliyetleri de sürdürüyor. Geçtiğimiz pazar günü Bauchi eyaletinde bir polis karakoluna yapılan saldırı sonucunda çıkan olaylar büyüdü, diğer eyaletlere yayıldı ve üç günde güvenlik güçleriyle İslami hareket taraftarları denen kesimler arasındaki çatışmalarda 250'den fazla insan öldü.
Radikal İslami hareketin merkezi, ülkenin en kuzeyindeki Borno Eyaletinin başkenti Maiduguri ve genel olarak bu bölge Türkiye'nin Güneydoğu'su gibi muamele görmüş. Aslında 18. yüzyıldan beri hem yerel devletlere hem de Portekiz ve İngilizlere karşı mücadele veren ve bağımsız bir İslam devleti kurmayı isteyen gruplar olmuş Nijerya'da. Sayıları az olsa bile merkezi güçlerle mücadele etme geleneği geçmişten gelen bu gruplar, genel olarak zengin bölgelerin dışına itilmiş olmanın ve siyasal karar mekanizmalarında yer almamanın mücadelesini vermişler. En önemli faaliyetlerinden biri, ülkenin İslam Konferansı Örgütü'ne üye olmasını istemeyen yönetime karşı verilen mücadele olmuş. Bugün farklı olan ise, bu hareketin Taliban modelini benimsemiş olması ve Afganistan'ı terk eden Taliban güçleri ile dünyanın dört yanına dağılmış 'El-Kaide' militanlarının bölgede faaliyet gösteriyor olmaları.
Her yerde olduğu gibi Nijerya'da da sistemin dışına itilenlerin yuvarlanan kartopunun büyümesi gibi çoğaldığı, etkinleştiği ve uluslararası güç dengelerinden yararlanır hale geldiğini görmek mümkün. Tarih boyunca bunca örnek varken yönetimler neden öğrenme güçlüğü çekerler bilinmez, ama Nijerya örneği yok sayılanın kendini var kılacak çabaları nereye kadar tırmandıracağını bir kez daha göstermesi bakımından önemli. Ayrıca anlaşılan o ki, ABD'nin Afganistan ve Pakistan'daki mücadelesiyle kendisine yeni mekanlar arayan radikal gruplar giderek Afrika'da yer ediniyorlar.
Diğer bir ifadeyle, kendi vatandaşlarına sahip çıkmayan ülkelerin topraklarına ve insanlarına mutlaka sahip çıkacak birileri bulunuyor; sisteme dahil olma şansı olmadığına inananlar kendi sistemlerini kurmaktan vazgeçmiyorlar ve şiddet sadece sorunların büyümesine yol açıyor.
Kaynak: Star