Dünle beraber İsrail’in Ortadoğu’da saldırgan askeri güç gösterimi hakkında meşum haberler geldi. İsrail 1967’den beri birkaç istisna hariç (Osirak bunlardan biri) yakın komşuları üzerinde hâkimiyeti elinde tutup uzaktaki devletlerin işlerine burnunu sokmamaktan hoşnuttu. Fakat Netanyahu’nun İsrail gücünü yakın çevrenin çok ötesine taşıma ve İran’ı saldırıyla tehdit politikası sayesinde eski konfor alanının çok ötesine adım atmaya hazır ve istekli bir İsrail var.

Netanyahu’nun saldırgan yaklaşımının tesadüfî olmadığını gösteren UPI haberine göre İsrail, görünüşte doğalgaz arama çalışmalarını korumak amacıyla Güney Kıbrıs’a hava üssü kurmak için müzakereler yürütüyor. İsrail açık denizlerdeki doğalgaz yataklarını ve buralardaki tesisleri korumak için güvenlik hazırlıklarına çoktan girişti. Bunların arasında füzelerin yerleştirildiği devriye araçları, insansız uçaklarla keşif ve gözetleme çalışmaları ve diğer donanma müfrezeleri var ve öncelikli amaç, enerji bölgelerini Lübnan’daki İran destekli Hizbullah saldırılarından korumak.

Bu bölgede Lübnan da hak iddia ediyor. Türkiye de Kuzey Kıbrıs adına ihtilafın tarafı. İsrail hamlesinin bir sebebi de kesin olarak bu.

Fakat uzun vadede en önemli olanı, İsrail’in Türkiye’yi güçle karşılamasıdır. Çok çıplak bir hamledir bu. Türkiye’nin nüfuz alanının alenen işgaldir ve Türk tepkisini çekmesi muhakkaktır. Türkiye’nin tepkisi ise muhtemelen İsrail’in nüfuz alanından gelecektir. Ah evet, mesela Gazze. Ortaya çıkan bu çekişmeye ve nereye varacağını (veya nerede sonlanacağını) sakin kafayla düşünmelidir.

Kıbrıs’taki doğalgaz sahaları üzerinde yaşanana benzer ihtilafları çözmenin tek yolu müzakeredir. İsrail ise müzakereye inanmıyor. Askeri güç gösterime inanıyor. Kıbrıs’taki bir İsrail üssü, Diego Garcia’daki Amerikan üssü gibi (bu üs şu an İran’ı tehdit etmektedir ve Irak-Afganistan işgallerinde de kullanılmıştır) Ortadoğu’da güç gösterimi olacaktır.

ABD’nin dünyanın jandarması gibi davranması ve asla ayak basmaması gereken yerlerde başını belaya sokması yeterince berbattır. Peki savaşlarla ve dipsiz kan banyosuyla dolu bir tarihi olan, sırf Filistinlilerle değil Hizbullah gibi militan Arap gruplarla da ihtilaf yaşayan İsrail’in Türkiye gibi gerçek bir bölgesel güçle karşı karşıya gelmesini biz istiyor muyuz? Türkiye’nin Yunanistan’la asırlık rekabetini, bunun tarihi bir çatışmaya yol açtığını da unutmayalım. Şimdi ise İsrail, Yunanistan’la ayak oyunlarına giriyor ve Avrupa’nın yardıma muhtaç yoksulunun en iyi dostu oluyor. Yunanistan, İsrail’in gücünü kazanıp bunun avantajını kullanmaktan olsa olsa büyük bir mutluluk duyar.

İsrail’in bu şekilde ateşle oynamasını gerçekten istiyor muyuz? Bunun yalnız ve yalnız kötü bir şekilde sona ereceğinden korkuyorum.

Beni kaygılandıran bir diğer konu, bu yeni bulunan petrol yataklarının İsrail’e, ki dünyada zengin-fakir uçurumun en geniş olduğu bir ülkedir,  işaret ettiği talih kuşudur. Yeni doğalgaz ve petrol anlaşmaları İsrail seçkinlerini daha da zenginleştirmeyi vaad ediyor. İsrailli politikacılara ve (Meir Dagan gibi) yeni şirketlere danışmanlık için üşüşecek generallere gizli milyarlar akıtacaktır. Zenginliğin akmayacağı yerlerden biri de İsrail’de ona en çok ihtiyaç duyanlar olacak: Fakirler, mahrumlar. Haredi ve Filistinli fakirler, fakir kalacaklar. İhtiyaç sahiplerine dağıtım programı olacaksa şayet o da çok az kişiye nasip olacak. Herşeyden önce, Milton Friedman’ın müridi olan Netanyahu, iktisadi Hobbesçudur. Likud dünyası, kurtlar sofrasıdır.  Netanyahu ve ahbap çavuşları gözetilsin de başka hiçbir şey sorun değildir.

Doğrusu, iktidarda kim olursa olsun, yaşanacak şey yine buydu. Farklı olan tek şey, bundan kazanç sağlayanların isim ve yüzleri olacaktı. Ehud Barak iktidar dışındayken kucak dolusu servet sağladığı danışmanlık işlerinden haberdar herkesin bileceği üzere İşçi Partisi ve Kadima daha iyi olmayacaktı. Liberal siyonist rüyalara ve Bağımsızlık Bildirgesine yani İsrail’in kardeşlik, insan haysiyeti ve hoşgörü vizyonunu gerçekleştirme amaçlı bir ulus olduğuna inananlar, yaklaşan petrol patlaması sizi hayal kırıklığına uğratacak. Fakat liberal bir Siyonist iseniz, Tim Hardin’in dediği gibi “inanmak için hala bir neden arayabilirsiniz” şüphesiz.

Kaynak: Tikun Olam

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı