Bir nükleer silahın üç ana unsur vardır: Parçalanabilir malzeme, misilin kendisi ve parçalanabilir malzemenin misil için silah haline getirilmesi. Bu hafta yayınlanan Amerikan Ulusal Güvenlik Bürosu'nun İran'ın nükleer programına ilişkin Değerlendirme Raporu, İran'ın bu ana unsurlardan üçüncüsü üzerinde yürütülen çalışmaları durdurmuş olduğunu öne sürüyor.  
  
Fakat İran halen diğer iki unsur üzerindeki çalışmalarını devam ettirmekte, özellikle de görünürde hiçbir sivil uygulaması olmayan fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun durdurma taleplerine rağmen nükleer bir silah için parçalanabilir malzeme üretebilecek zenginleştirme programını...

İran'ın liderleri bu durumu, İran halkını haklarından mahsun bırakmak isteyen uluslararası topluluk ile bir ikilem olarak resmetmeye çalışıyor. Bu doğru değil. İran'ın nükleer enerjinin faydalarından yararlanmasını engellemeye çalışmıyoruz, aksine sivil nükleer enerji sanayiilerini geliştirmek için yardım teklifinde bile bulunduk. Bizi asıl endişelendiren İran'ın hassas faaliyetleri, özellikle de zenginleştirme programını, yaygınlaştırma çabasıdır. Ülkenin buna ihtiyacı yoktur. İran'ın tek planlı nükleer enerji santralı Buşehr için yakıt garantisi Rusya'dan ve tesisin gelecekteki nükleer yakıtı için gereken diğer garanti ise AB3 artı üç ülkelerinden (Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, ABD, Rusya, Çin) verilmiştir. Uluslararası toplumun güveni daha da zedelenmeye devam etmektedir; çünkü İran bu programının belirli yönlerini neredeyse yirmi yıl boyunca gizli tutmuştur ve UAEK müfettişlerine hâlâ gereken erişim verilmemektedir. İran geçmişteki faaliyetlerine ilişkin birtakım konuları çözümleyinceye ve zenginleştirme programını durduruncaya kadar da bu güven eksikliği durumu devam edecektir. Eylül ayında, AB3 (İngiltere, Fransa, Almanya) artı üç (ABD, Rusya, Çin) ülkelerinin dışişleri bakanları, İran ile UAEK arasında ve Avrupa Birliği'nin dış politikasından sorumlu başkanı Javier Solana ile yürütülen görüşmelerden kasım ayına kadar olumlu bir sonuç alınamazsa, Güvenlik Konseyi'nin ileri bir adım atması için gereken baskıyı sürdüreceğimiz yönünde bir karar almışlardı. Şu anda görüşmelerin raporları elimizde. UAEK "Kurumun İran'ın mevcut nükleer programı hakkındaki bilgisinin gitgide azaldığını" ekleyerek İran'dan bir kez daha tüm zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını istiyor. Dr. Solana ise İran ile yaptığı görüşmelerin "hayal kırıcı" olduğunu belirtti.

Güvenlik Konseyi, İran'a uluslararası kurallara uyması çağrısında bulunan üç karar çıkartmıştır. Bunlardan ikisi çağrıya uymaması halinde İran'a birtakım yaptırımlar uygulanmasını öngörmüştü. Bundan sonraki baskılarımızı daha ileri yaptırımlar öngören bir kararın çıkması yönünde yoğunlaştıracağız. Dişli bir diplomasiden korkmayız. Alternatiflerin hepsi daha da kötü. Bir meydan okuma peşinde değiliz. 2002 yılından bu yana uluslararası toplum İran ile farklılıklarımızı diplomatik yollardan çözmek için büyük çabalar sarf etmekte. Politik ve ekonomik faydaların yanı sıra sivil bir nükleer programa verilecek yardım desteği de dahil ekonomik ve politik işbirliği önerilerinde bulunduk. İran hükümeti bu teklifleri tekrar tekrar reddetti. Aynı zamanda, Irak'ta asilere ve Afganistan'da Taliban'a yardım etmeyi sürdürdü. Ayrıca hükümet, insan haklarına ve politik özgürlüklere saygı göstermeyerek kendi halkına da ihanet ediyor.

Neden İran'ın liderleri bir meydan okumayı tercih edip uluslararası toplumla ortaklığı reddediyor? Bu onların cevaplaması gereken bir soru ama bizlerin amaçlarının düşmanca olduğu yönünde bir algılamaya dayanıyorsa, o zaman İranlıların bunun doğru olmadığını bilmesini isterim. Bizim amacımız rejimin değil, politikanın değiştirilmesi. İran hükümetini İran halkı dışında kimsenin seçme hakkı yok. Bizler İran'ın güvenli ve refah bir ülke olmasını; uluslararası toplum ile işbirliği yapmasını ve toplumdan saygı görmesini istiyoruz. Biz İran'ın, bölgedeki stratejik konumu ve tarihi rolü ölçüsünde Ortadoğu'da nüfuzunu ve liderliğini kullanmasını istiyoruz. Fakat İran'ın uluslararası toplumun kararlılığını ve birliğini görmesi gerekiyor. Hiçbir ülke, çok taraflı sistemin otoritesine karşı koymak ya da Ortadoğu'daki istikrarı bozmak konusunda iddialı olmayı göze alamaz. İşte bu yüzden üçüncü bir Güvenlik Konseyi kararı ve çok daha sert AB yaptırımları çıkarttırmak için uğraşıyoruz.

İran, dünyanın en büyük uluslarından birisi olma potansiyeline sahiptir. Çok büyük avantajları olan bir ülke ve halkının, ülkelerine uluslararası bir sürgün gibi davranıldığını izlemek yerine tüm bu avantajların faydalarından tam anlamıyla yararlanıyor olmaları gerekir. Bir yanda, Amerika da dahil uluslararası toplumla değişen ilişkinin ülkeye sağlayacağı politik, ekonomik ve teknojik faydalar öte yanda ise daha da soyutlanma var. Hiç kimse bu seçimi İran'ın liderleri adına yapamaz fakat umuyorum ki İran'ın liderleri daha azını hak etmeyen halkları için doğru olanı seçebilecek öngörü ve ilhama sahip olsunlar.
 
Kaynak: Zaman