Marina Outtavi - Mervan el Maşer

Ortadoğu, Arap devrimleri bağlamında bir krallıktan diğerine farklılık gösterse de krallıklara da zaman zaman sıçrayan, onu etkileyen halk protestolarına tanık oluyor. Bahreyn Krallığı, Arap Baharı ülkelerinde (Mısır, Tunus, Libya, Yemen ve Suriye) yaşananlara benzer şekilde geniş çaplı protestolara tanık olurken Ürdün, Suudi Arabistan gibi ülkeler Bahreyn’dekine benzer çapta geniş tabanlı protestolardan etkilenmedi.

Öte yandan Fas, Umman, Kuveyt gibi ülkelerdeki gösterilerin genişliği ve çapı birinden diğerine farklılık arz ederken, Katar, BAE gibi krallıkla yönetilen ülkeler, hiçbir gösteriye tanık olmamıştır. Bunun nedeni, bir çok krallığın vatandaşlarına maddi bir takım imkanlar sunarak onları razı etmesi, dar kapsamlı reformları hayata geçirmesidir.

Arap krallık yönetimlerinin halkların protestolarına maruz kalması noktasında diğer Arap ülkelerinden farklılık arz etmesini masaya yatıran Uluslar arası Carnegy Barış Kurumu, geçtiğimiz Kasım ayında Marina Ottawi ve Mervan el Maşer’in hazırladığı “Arap Krallık Rejimleri: Reform fırsatı” adlı bir çalışma sundu.

Çalışmada, üç temel ve önemli değerlendirme yer alıyor. Birincisi: Bölge ülkelerinin önemli bir bölümünü kapsayan halk devrimlerinin nedenlerini ele alan Arap ülkelerine ait bir çalışma olmamasına nazaran bu çalışmanın konusunun yeni olması. İkincisi: Çalışma, krallık rejimlerinin bulunduğu ülkelerdeki gösterileri ve ona yönelik devlet tepkisini inceleyen kapsamlı bir bakış açısı sunmaktadır. Üçüncüsü: Çalışma bu gösterilen geleceğini ele alırken, Bahreyn, Suudi Arabistan, Katar, Umman,  BAE, Kuveyt’in yanı sıra Fas ve Ürdün’ün de içinde bulunduğu toplam sekiz krallığı kapsamaktadır.

Protestoların patlak vermesinin nedenleri:

Çalışma, protestoların her ne kadar birinden diğerine farklılık arz etse de her ülkenin kendi iktisadi, siyasi ve toplumsal şartları çerçevesinde neden Arap krallık rejimlerinde meydana geldiğini ayrı ayrı ele almakta, nedenlerin üç kategoriye ayırarak bunları şu sıralamayla ele almaktadır: 

  1. Ekonomik boyut: Ekonomi, krallık rejimlerinin bir çoğunda baş gösteren protesto gösterilerinde en önemli boyut olarak gösterilmektedir. Gösterilerin yayılma nedeni, işsizlik oranlarının artışı, büyüme oranlarının düşüşü, zenginlerle fakirler arasındaki uçurumun giderek artmasıdır. Örneğin Ürdün’de protestocular, salt bir avuç zenginin yararına yapılan ekonomik reformlar yerine, toplumsal adalet ve eşitlik istemişler, bütçe açıklarını eleştirmişlerdir. Halbuki, Bahreyn’deki protestocular daha fazla konut ve iş fırsatı istemektedirler. Çalışma, işsizliğin Fas, Bahreyn ve Ürdün’deki halk hareketlerinin ortak paydası olduğunu göstermektedir.
  2. Siyasi boyut: Bu boyut, anayasal reformlarla, siyasi reformları ve siyasi yolsuzlukla mücadele stratejisini kapsamaktadır. Ürdün’de siyasi talepler, yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler dengesini sağlanmasını isterken, talepler içerisinde başbakanın seçilme biçimi, ayrıca istihbarat teşkilatının siyasi işlere karışmaması yer almaktadır. Bahreyn’e gelince, talepler şu şekilde sıralanmaktadır: Etkin bir demokrasi, siyasi tutukluların salıverilmesi, Başbakan’ın azli. Bahreyn’deki gösterilerin temel karakteristiği mezhep temelli olmasıdır, nitekim Şiiler, ekonomik ve toplumsal haklarını talep etmiş, ülkede halkın çoğunluğunu Şiiler oluştururken iktidara Sünni bir azınlığın hakim olmasını eleştirmişlerdir. Umman’da ise protestocular, Halk Meclisi’nin (Meclisu’ş Şura) yetkilerinin genişletilmesini talep etmiştir. Suudi Arabistan Krallığında ise Kutayf kentindeki birkaç yüz Şii, haklarının verilmesini isteyen gösteriler yapmışlardır.  Aynı şekilde siyasi mücadele nedeniyle Kuveyt’te çıkan karışıklıklar da benzeri nedenlere dayanmaktadır.
  3. Anayasal boyut: Bahreyn’de protestocular, gerçek bir meşrutiyet (anayasal monarşi) düzeni talep ederken, başka krallık rejimlerindeki göstericilerin talepleri bu dereceye ulaşmamıştır.

Krallıkla yönetilen ülkelerde devrimlerin olmamasının nedeni:

Çalışma, Mısır, Libya ve Tunus gibi ülkelerde meydana gelen devrimlerin benzerinin Arap krallık rejimlerinde olmamasını beş nedene dayandırmaktadır:

  1. Arap krallık rejimlerindeki protesto hareketlerinin zayıflığı: Fas’ta 20 Şubat hareketi siyasi faaliyetler göstermesi ve krallık rejiminin meşruiyetini tanımamasına rağmen gösterilere katılmayı reddetmiştir. 
  2. Partisel sistemin etkin olmayışı: Burada Ürdün örneği ön plana çıkmaktadır, zira kanunlar gerçek anlamda siyasi partilerin ortaya çıkışını engellemektedir.
  3. Halkın rejime olan desteği: Ürdün ve Umman gibi ülkelerde krallık rejimleri halk desteğine sahiptir. Göstericiler sadece, kralın önderliğinde bazı sınırlı reformlar talep etmişlerdir.
  4. Siyasi kültür: Kültürel faktörün etkisi, Suudi Arabistan halkının gösterilere olumsuz bakışıyla ortaya çıkmıştır. Nitekim, bazı Suudi gençlerinin “Öfke Günü”ne katılma çağrıları karşılıksız kalmıştır.  
  5. Ekonomik refah: BAE, Katar ve Suudi Arabistan gibi ekonomik refah seviyesi oldukça yüksek ülkelerde ciddi hiçbir protestoya raslanmamıştır.

Protesto gösterilerine karşı icraatlar:

Çalışma, Krallık rejimlerinin gösterilere karşı muhtelif önlemler aldığını göstermektedir. Bunlardan bazıları:

  1. Siyasi reform: Bir çok krallık, Arap sokaklarında baş gösteren gösterilerin dayandığı temeli geçersiz kılmak için siyasi reformlar gerçekleştirmişlerdir. Bu uygulamalar şunlardır:

Anayasa değişiklikleri: Bir çok krallık rejimi, gösterilerin önüne geçmek için anayasa değişiklikleri yapmışlardır. Fas’ta, 20 Şubat Hareketi’nin başlattığı gösteriler, tepeden tırnağa değişim öngören ancak sınırlı reformlar içeren bir program benimsemiştir. Kral, kendisinin atayacağı uzmanlardan oluşan bir kurulun hazırladığı anayasa oluşturulacağını ilan etmiştir. Anayasal değişiklikler, kralın yetkilerinin kısıtlanmasını öngörürken, bu yetkiler, çoğunluk oyları kazanan partiyi hükümeti kurmakla görevlendirmesiyle sınırlandırılmıştır. Ancak bununla birlikte kralın din, güvenlik ve stratejik siyasi kararlarla ilgili olarak yetkisi korunmuştur. Ürdün’de Kral, geçtiğimiz 27 Nisan tarihinde anayasa değişikliği yapılması önerisini getirmiş, bu değişikler şu noktaları kapsamıştır: Anayasa mahkemesi kurulması, görevi seçimleri düzenlemek olan bir seçim kurulu oluşturmak, sivil hakların iyileştirilmesi, işkencenin bütün şekilleriyle durdurulması, hükümetin parlamento dışında yasa çıkartma yetkisinin elinden alınması. Hükümet istifa etmedikçe Parlamentonun feshedilememesi, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin yetki alanının daraltılması.  

Suud yönetimi, Yolsuzlukla mücadele Mahkemeleri kurulması kararı alırken, bir taraftan da yargı erkinin gücünü iyileştirme çalışmalarında da bulunmuştur. BAE’de hükümet, rolü sadece istişare ile sınırlı olan Federal Meclis’teki üyelerin sayılarının artırılması talimatını vermiş, Katar’da ise Prens Hamd bin Halife, 2013 seçimlerinde ilk kez parlamentonun üçte ikilik bölümünün siyasi rekabete açıldığını ilan etmiştir.

Parlamentonun feshi ve hükümetin azli: Bu durum net bir şekilde Kuveyt’te görülmüş,

Kuveyt yönetiminin göstericileri teskin etmek amacıyla aldığı karar muvacehesinde Başbakan Şeyh Nasır el Muhammed es Sabah azledilmiştir. 

Muhalefetin yönetime ortak edilmesi: Fas’ta kral, “gözetleme mekanizması”adı verilen bir kurulun kurulması talimatını vermiştir. Bu kurul, anayasayı oluşturanlarla parti ve sendikalar arasındaki kilit bağlantı noktasıdır. Katılımlar, anayasa taslaklarının sunulması, belirli önerilerin yapılmasıyla sınırlı kalmış ve bu noktada durmuştur.

 

Seçim kurallarının düzenlenmesi: Fas’ta Kral, parlamento seçimlerinin erken  yapılmasını emretmiş, Ürdün’de ise Kral, seçim sistemini yeniden düzenleyecek bir kurul oluşturulmasına öncülük etmiştir. BAE’de hükümet, oy verecek vatandaşlarının sayısının artırılmasına onay vermiştir.

Kadınlara bazı haklarının verilmesi: Suudi Arabistan’da kadına oy verme, 2015 yılında yapılacak yerel seçimlerde aday olma hakkı tanınmıştır.

  1. Ekonomik reformlar: Bütün krallık rejimleri, gösterileri durdurmak ve sokağın öfkesini dindirmek için maddi ödenekler tahsis etme yoluna gitmiştir. Bahreyn Kralı, göstericilere ücret ödemeyi teklif etmiş, ancak göstericileri sakinleştirme noktasında başarısız olmuştur çünkü halkın talepleri ekonomik olmaktan çok siyasiydi.  Suudi Arabistan’da kral ekonomik önlemler de almayı ihmal etmedi, yönetim maaşların artırılması ve konut avantajlarından daha fazla yararlandırma yoluna gitmiştir. BAE yönetimi, daha fakir olan kuzey bölgelerindeki yaşam koşullarını iyileştirme üzerinde yoğunlaşmıştır.
  1. Dış Müdahale: Bunun farklı biçimleri, Bahreyn hükümetinin Mayıs ayında halk protestolarının bastırmak için yabancı ülke güçlerinin ülkeye davet etmesi şeklinde ortaya çıktı. Bahreyn, devrimlere tanık olan Arap ülkeleri içerisinde protestoların bastırılması için askeri müdahalenin yapıldığı tek ülke olma özelliğini korumaktadır. Körfez İşbirliği Konseyi’ne bağlı çoğu Suudi Arabistan ve BAE’den olmak üzere 2000 kişilik askeri gücün ülkeye girişi sağlandı. ABD, bölgedeki çıkarlarını korumak için ülkedeki sorunların çözümünün görüşmeler ve diyalog yoluyla halledilmesi çağrısında bulundu.

          4. Dine dönüş: Bu durum, Suudi Arabistan hükümetinin siyasi gösterileri engellemek için dini       daha fazla kullanma yoluna gitmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. Fas’ta da kral, iktidarını ve meşruiyetini desteklemek için “Emirül Müminin” sıfatını kullanmaktadır.

Bazı krallık rejimlerinin Arap devrimlerine yönelik tutumu:

Çalışma, krallık rejimlerinin Arap Baharı’na yönelik bakışını ele almış, bu noktada daha çok Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri merkeze koyarken, bir çok Arap ülkesinde değişim ve servet ilişkisi üzerine yoğunlaşmıştır. 

Suudi Arabistan Krallığının tutumuyla ilgili olarak bu çalışma, bu ülkenin Ali Abdullah Salih’in ülke dışına çıkmasını kolaylaştırdığına işaretle Libya’da Kaddafi yönetimini devirmek için yapılan yabancı askeri müdahaleyi desteklediğini ifade etmiştir. Suriye’deki olaylarla ilgili olarak Suudi Arabistan, Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmasına olumlu oy verirken, Bahreyn’deki ayaklanmaları ise İran destekli olduğu gerekçesiyle görmezden gelmiştir. Bu yüzden yaklaşık olarak 1200 askeri bu ülkeye göndermekten çekinmemiştir.

Öte yandan, Katar, Arap baharı’nda son derece merkezi bir rol oynamış, Suriye ve Yemen’de hükümetle protestocular arasında arabuluculuk yapmak için çaba göstermiş, aynı şekilde Aralık ayında Suriye’nin Arap Birliğinden atılması için en çok çaba gösteren ülke olmuştur. Katar ayrıca Mısır’daki geçiş sürecini desteklemek için bu ülkeye 500 milyon dolar yardımda bulunmuştur. Ve son olarak Katar, ayaklanmanın başlangıcında Libyalı muhaliflere para ve silah desteği sağlamıştır.

Krallık rejimlerinde protesto gösterilerinin geleceği

Son olarak çalışma, krallık rejimlerinde gösterilerin geleceğine ışık tutmuştur. Ürdün’de zaman zaman protestoların patlak vermesi beklenmekte, hükümetin ise siyasi reformlar için kapsamlı bir plana ihtiyaç duyduğunu ifade etmektedir. Bu yüzden toplumdaki bütün ana güçlerle ortak paydada buluşmak gerektiğinin altını çizmektedir.

Bahreyn’deki protestolarla ilgili olarak çalışma, Kral’ın kontrol altında tutmasının oldukça zor olduğu bir noktaya gelebileceği belirtilirken, İran’ın buradaki halk hareketlerine olan desteğine ve muhalefetin yönetime ortak edilmemesine dikkat çekilmektedir. 

Umman krallığındaki gösterilerin geleceğiyle ilgili olarak çalışma, her ne kadar yer yer bazı gösteriler olsa da bu ülkenin halen istikrar içinde olduğu ifade edilmektedir. Suudi Arabistan’da gösterilerin sınırlı yapısına rağmen, hükümet, gösterilerin diğer Arap Baharı ülkeleri düzeyine ulaşmasından endişe duymaktadır. Katar ve BAE’ye gelince, şu ana kadar hiçbir tehlikeyle karşı karşıya kalmadığından bu iki ülke yönetiminin geleceğe ilişkin herhangi bir kaygı duymasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Kuveyt’e gelince, net bir siyasi tutuma ilişkin yaşanan belirsizlik nedeniyle, parlamento ile hanedan arasındaki mücadele sürmektedir.

Marina Outtavi: Uluslararası Karneci Barış Kurumu Baş Araştırmacısı
Mervan el Maşer: Uluslararası Karneci Barış Kurumu Başkan Yardımcısı

 

Dünya Bülteni için es Siyase ed Devliye dergisinden tercüme eden: Faruk İbrahimoğlu