Son yılların en keskin tartışmaları NATO bünyesinde yapılıyor. Bu tartışmalardan birisi, NATO'nun genişlemesiyle ilgili.

1999'da Polonya ve 2004'te de Baltık ülkeleri, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya ile genişleyen NATO, o yıllarda Rusya'nın kısmen gönlünü almış ve Rusya eski etki alanını ABD liderliğindeki güvenlik mekanizmasına teslim etmek zorunda kalmıştı. Söz konusu yıllarda Rusya'nın direnme kapasitesinin bulunmadığı da hatırlatılmalı. Ancak aradan geçen altı yılda Rusya'nın değiştiğini ve ekonomik kapasitesini askeri kapasite artırımına dönüştürdüğünü belirtmek gerekiyor. Giderek güçlenen Rusya, artık NATO ile ilgili konularda itiraz gücünü ortaya döküyor.

Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya Balkanlar'da, Azerbaycan da Güney Kafkasya'da aday ülke durumunda. 2006 Riga zirvesinde de Gürcistan ve Ukrayna'nın adaylıkları ele alınmıştı. Rusya açısından Balkanlar'daki genişleme, kendisinin geleneksel 'sıcak denizlere' inme yolunun ABD tarafından kesilmesi anlamına geliyor. ABD'nin hoyrat ve sert politikaları karşısında bıçaklarını bilemek zorunda kaldığını açıklayan Putin yönetimi, tam da bu nedenle Kosova'nın bağımsızlığına itiraz ediyor, dolayısıyla Balkanları tümüyle NATO'ya terk etmeyeceğini ifade ediyor. Öte yandan Azerbaycan, Gürcistan ve Ukrayna söz konusu olduğunda Rusya'nın daha da sertleştiği söylenebilir. Özellikle Gürcistan ve Ukrayna'nın üyelik durumlarını kendisine yönelik tehdit olarak kabul eden Rusya, bu iki ülkedeki ayrılıkçı tüm eğilimleri destekleyeceğini açıklıyor. Ayrıca sınırlarının dibine yerleştirilecek NATO savunma sistemlerine karşı, Rusya'nın da her türlü silahlı mücadeleye hazır olacağı duyuruluyor. Bu arada, Ukraynalılar'ın bir kısmı, Gürcüler'in çoğu, Azeriler'in ve diğerlerinin de büyük bir çoğunluğu NATO üyeliğini istiyor görünüyor. Bununla birlikte, sırf bu istekleri yüzünden ülkelerinin bölünmesinden de korkuyor ve üyeliğin hemen olmasını arzu ediyorlar.

Tam bu noktada NATO ile ilgili ikinci tartışma ortaya çıkıyor. Tartışmanın konusu NATO'nun hedefinin ne olduğuyla ilgili. ABD'ye göre NATO'nun tehditleri, uluslararası terörizm, iç savaşlar, şiddet içeren istikrarsızlıklar; Rusya'ya göre ise kendisi. NATO'nun Avrupalı müttefiklerinin ise kafası karışık. Bir yandan ABD'nin NATO'yu kendi silah makinesine dönüştürdüğünü ve gereksiz yere AB'nin en önemli ekonomik ortağı Rusya ile ilişkileri bozacak işler yaptığı düşünülüyor. Öte yandan ise, ABD'nin tek taraflı askeri müdahalelerine engel olmanın tek aracı olarak da NATO görülüyor. Yani, örneğin Gürcistan ya da Ukrayna üyeliğini veto etseler, ABD'nin bu iki ülkeyle tek taraflı stratejik-askeri anlaşmalar yapabileceğini biliyorlar. Bu arada Avrupa, Balkanlar'daki NATO genişlemesine hiç itiraz etmezken diğerlerinde ikircikli davranıyor.

Gelinen nokta, NATO üyesi Avrupa devletlerinin bir seçim yapmaya zorlanması anlamına geliyor ki, Rusya ile ilişkileri bozmak istemeyen ülkeler için zor bir karar. Hem Rusya ile ilişkileri bozmama, hem Gürcistan ve Ukrayna'yı küstürmeme hem de ABD'yi sıçratmama arayışı söz konusu. Bu durumun daha birkaç NATO zirvesine konu olacağı düşünülebilir, kararların hemen alınması gerekmiyor. Ancak, geçen zaman ülkelerin tercihlerini hemen yapmalarına yol açacak olumsuz gelişmelere de gebe olabilir.
 
 
Kaynak: Star