Azerbaycan Devlet Petrol şirketi önümüzdeki günlerde Şah-Deniz doğalgaz kaynağından imal edilecek gazın Avrupa'ya taşınacak muhtemel güzergahlar konusunda açıklama yapması bekleniyor. Şu anda çeşitli güzergahlar üzerinde duruluyor ve tercih edilecek muhtemel proje henüz netleşmiş değil. Bu konuda tahmin yapmak da zorlaşıyor. Ancak kesin olarak bilinen gerçeklik Nabucco projesinin saf dışı bırakılacağı. Bu konudaki haberler Devlet Başkanlık Birimi tarafından kurulan Bakinskiy Raboçiy (Bakü işçisi) gazetesinde yer aldı.

Batı basın organlarında son dönemde Azerbaycan konusunda eleştiri yazılarının yayınlanması dikkat çekiyor. Özellikle Almanya'nın Spiegel ve BR gazetelerinde bu tür yayınlara rastlamak mümkün. Yayınların Doğu Avrupa ve Güney Kafkasya enerji haritasında yaşanan değişime paralel bir şekilde gündeme taşınması önemli bir gelişme. Daha açık bir ifadeyle Nabucco projesinin gerçekleşme şansının azalmasına paralel olarak Avrupa medyası Azerbaycan ve diğer ülkeleri sert bir dille eleştirmeye başladı. Yaşanan gelişmeler nasıl okunmalı?

Hatırlanacağı üzere Nabucco, doğalgaz projesi olarak gündeme taşındı. Projeye göre Avrupa ülkelerinin Orta Asya gaz kaynaklarına girişi sağlanmış olacaktı. Destek kaynak olarak Irak gaz kaynakları gösterilmekteydi. Ancak Azerbaycan'ın Şah-Deniz kaynağının ikinci aşamada kullanımı daha gerçekçi görünüyordu. Azerbaycan yetkilileri Avrupa ülkeleri tarafından sunulan projelerin tamamını göz önünde tutmaya hazır olduğunu belirtmişti. Bu gibi projeler Azeri gazının AB ülkelerine taşınmasını öngörmekteydi. Ancak bunun yanı sıra Azerbaycan temsilcileri projelerin sadece milli çıkarlar doğrultusunda inceleneceğini ve çıkarlarına en uygun olanının kabul edileceğini defalarca belirtmişti.

Nabucco 2002 yılında gündeme taşınmasına rağmen henüz net bir proje ortaya konulamadı. Değerinin 8 milyar Euro olacağı tahmin edilen boru hattının kim tarafından inşa edileceği de bilinmemekteydi. BP şirketi hattın maliyetinin çok daha yüksek çıkarak 14 milyar euro olacağını ifade ediyor.

Bununla beraber Nabucco projesi için gaz kaynağı bulma ve mali destek bulma konusu sürekli gündemde tutulmaktaydı. Toplam maliyetin yarısının Avrupa bankaları tarafından sağlanması düşünülmekteydi. Ancak bankalar enerji kaynaklarının netleşmesinden sonra bunu yapabileceklerini göstermekteydi. Gaz kaynağı konusunda da sorunlar yaşanmaktaydı. Orta Asya doğalgazının Hazar ve Azerbaycan üzerinden taşınma projesinin gerçekleşmesi için sadece Avrupa ülkelerinin istekleri yeterli değildi. Aynı zamanda Azerbaycan ve Türkmenistan da siyasi güvenlik konusunda adım atılmasını talep etmekteydi.

Netice itibariyle daha önce proje içerisinde yer alacağını açıklayan Alman şirketi RWE maliyetin yüksek olacağını açıklayarak projeden çekilebileceğini duyurdu. The Wall Street Journal Deutschland'a açıklama yapan şirketin yönetim kurulu başkanı Yurgen Grossman RWE şirketinin hedefinin maliyeti daha az olan gaz kaynağına ulaşmak olduğunu bildirdi. Grossman'ın açıklaması Nabucco kurucularından birisinin en önemli söylemi olarak analiz edildi. Böylece Avrupa ülkelerinin Hazar kaynaklarını kullanarak Rus gazından bağımlılığını azaltma düşüncesi de ertelenmiş oldu.

Mamafih Azerbaycan gazının AB sınırlarına ulaştırılabilmesi için 26 Aralık 2011 yılında Türkiye ile Anadolu (TANAP) boru hattının inşa edilmesine dair anlaşma imzalandı. Hattın maliyetinin 7 milyar dolar olacağı ve yıllık 16 milyar metreküp gaz taşıyabileceği tahmin ediliyor. TANAP Şah-Deniz kaynağının kullanılmasının ikinci aşamasından sonra inşa edilebilir. Projenin yüzde 80 hissesi Azerbaycan Devlet Petrol Şirketine ait olacak. BOTAŞ Türk şirketi ise yüzde 20 hisseye sahip olacak. Hattın yıllık 24 milyar metreküp gaz taşıyabilmesi için de çalışmaların yapılabileceği ifade edildi.

Avrupa ülkeleri TANAP'ın inşasını Nabucco'nun sonu olarak analiz etti. Bu analizlerin hayretle karşılanmaması gerekiyor. Batı ülkelerinde, özellikle projeyi aktif bir şekilde destekleyen Almanya'da bu gelişmenin rahatsızlıkla karşılandığı biliniyor. Alman basınında Azerbaycan aleyhinde yayınlar yapılmaya başlandı bile.

Yaşanan gelişmeler Azerbaycan Devlet Başkanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezinin bölüm başkanı Rövşen İbrahimov tarafından şu şekilde değerlendirildi: "Nabucco projesi sadece ticari bir proje olarak görülmekte ve hükümet desteği almaya sıcak bakılmamaktaydı. Doğal olarak projeyi jeopolitik bir proje olarak gören Azerbaycan ve Türkmenistan devlet yetkilileri ile görüşmelerde sonuç elde edilemedi. Bu ülkeler Hazar'da kendi çıkarlarını savunan Rusya ve İran'ın baskısını göz önünde tutarak projeye sıcak bakmadı. Nabucco projesini ortaya atanlar çelişkili bir şekilde hattın inşasının Azerbaycan ve Türkmenistan tarafından karşılanmasını teklif etti." Benzer teklifler şu anda da yapılıyor ve bölge devletleri tarafından olumlu karşılanmıyor.

Projenin şirketler tarafından değerlendirilmesinden ziyade onun algılanması önemli. Proje jeopolitik bir proje ve bölgelerdeki güç dengesine göre şekilleniyor. Hatırlanacağı üzere ABD'nin açık siyasi desteği sonucunda Bakü-Tiflis-Ceyhan projesi Rusya ve İran'ın karşı gelmesine rağmen gerçekleşebilmişti. ABD Nabucco'yu açık bir şekilde desteklemedi. Geç de olsa ABD'nin yerini Avrupa Komisyonu almaya çalıştı. 2011 yılının Ocak ayında Avrupa Komisyonu başkanı Joze Mauel Barrozu Bakü ve Aşkabat'ı ziyaret etti. Ziyaret sırasında AB'nin bölgesel aktör olduğuna dair hükümetleri ikna etmeye çalıştı. Ancak bu açıklamalar sonuç doğurmadı.

Dış politika ve enerji politikası AB üyesi ülkelerin ilişkilerini belirlemiyor. Burada hükümetler arası ilişkiler öne çıkıyor. Üye ülkelerin ulusal çıkarları AB çıkarlarının üzerinde tutuluyor. Almanya, Nabucco'ya karşı olan Rusya ile yakın ilişkiler kurmuş. Taraflar 'Kuzey Akımı' gaz projesinin gerçekleşmesi için işbirliği yapıyor. Almanya bu yüzden Nabucco içerisinde aktif bir şekilde yer almayı düşünmüyor. Buna paralel olarak Azerbaycan'a da baskı yaparak siyasi ve mali sorumluluğun Bakü yetkililerine ait olduğunu göstermeğe çalışıyor.

Şu anda Nabucco projesinin gerçekleşmesi imkansız görünüyor. Belirtilen nedenlerden başka Anadolu hattını inşa etmeye çalışan Azerbaycan ve Türkiye hükümetlerinin de tutumları kilit rol oynayacak.