Türkiye'de "Müslümanlığın köylülüğü" meselesi çokça altı çizilen bir husustur. Genel görüntüye bakıldığında bu yargı yanlış da sayılmaz. Mesela dinle ilişkisi babaannesinin çocukluğunda elinden tutup götürdüğü türbe ziyaretinden ibaret "beyaz Türkler", yeri geldiğinde neden ezanın musikiden uzak okunduğundan, din adamlarının kültür eksikliğinden ve de her köşede yükselen estetik yoksunu camilerden şikayet ederler. Haksız da sayılmazlar...

Ne var ki mesele bu kadar basit değil... Türkiye'deki İslam'ın bizzat "medeniyet yoksunluğu" üzerine kurulu olduğuna kadar götürerek meseleye teorik katkıda bulunmak isteyen aydınlar da çıkmaktadır ara sıra. Bu genel geçer yaklaşım tarzı o kadar çok dillendirilir ki... Süleymaniye'yi inşa eden bir medeniyetin mirasçısı olan Müslümanların bu topraklarda estetikten, şehir kültüründen uzak olduğu tespitini yapanlar; mevcut Müslümanlığın tezahürlerinden yola çıkarak İslam'a dair önyargılarına pekiştirici bir tatmin hissi verirken aynı zamanda da aşağılanmayı hak eden bu "alt kültür" mensuplarına dayak atmak gibi çifte haklılık duygusunun tadını çıkarırlar. DEVAMI>>>