Mohamad Radytio - Endonezya

Son birkaç yılda İslam’a ve Müslümanlara karşı nefret söylemi giderek artmakta, özellikle de Müslümanların azınlıkta kaldığı ülkelerde bu durumun çok daha vahim bir hâl aldığını gözlemliyoruz. Bu durum tüm dünyada aşikâr olsa da ülkeden ülkeye düşmanlığın seviyesi değişiyor.

İnsanlar genelde Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ni örnek gösterseler de Müslümanlara karşı yapılan etnik düşmanlık Budistlerin çoğunlukta olduğu Asya ülkelerinde de görülüyor. Myanmar, Tayland, Sri Lanka gibi Budist rahiplerin başını çektiği Müslümanlara karşı baskı, ayrımcılık, soykırım ve sistematik zulüm artık herkesin kanıksadığı bir hâl aldı. Buna karşı olarak, Müslümanların çoğunlukta olduğu Malezya, Endonezya ve Brunei’deki Budist azınlık herhangi bir misilleme saldırısına maruz kalmadı.

Budistlerin çoğunlukta olduğu ülkelerde Müslümanlara yapılanlar beni Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu ülkelerdeki Budist azınlığa nasıl davranıldığına ilişkin araştırma yapmaya itti. Ortaya çıkan sonuç, Müslüman ülkelerdeki Budist azınlığın din özgürlüğünden yararlanarak normal bir hayat sürdükleri ve kendi hayat tarzlarını muhafaza edebildikleri yönünde.

Malezya’da Müslümanları gölgede bırakan çok sayıda iş adamı ve siyasetçi mevcut. Hatta iş hayatı ve ekonomi açısından önemli bir bölge olan Penang’ı Budistler yönetiyor. Hem hükümette halihazırda görev yapan bakanlardan hem de muhalefet liderlerinden Budistler var. Budist azınlık ülkenin medyasında gerek editörler gerek de köşe yazarları açısından oldukça iyi bir şekilde temsil ediliyor.

Ayrıca ülkenin özel sektöründe de Budistleri aktif bir şekilde görüyoruz. Kendilerine karşı herhangi bir ayrımcılık söz konusu olduğunda bunu medyada kolay bir şekilde duyurma imkanına sahipler, zaten medya da bu minvaldeki haberleri öne çıkarmak ve hükümete iyileştirici önlemler alması için baskı yapmak konusunda istekli. Hindistan’ın Tamil dili yanında, Çince de hukuki olarak tanınan dillerden; pek çok radyo ve televizyon kanalı Çince yayın yapıyor. Çoğu Çin kökenli olan Malezya’daki Budistler kendi okulları ile diğer kültürel ve dini kurumlarını kurmakta özgürler. Budistler ülkede sadece dillerini kullanmak konusunda bir serbestiyet içerisinde değiller, Budist kültürel etkinlikleri aynı zamanda ulusal çapta da kutlanıyor. Öyle ki Budistler için önemli olan bazı günler ulusal ya da eyalet tatili olarak kabul edilmiş. Malezya’da İslam’ı devlet dini olarak kabul eden anayasaya ve pek çok konuda İslam Konseyi’nin fikrine bağlı kalan hükümete rağmen tüm bu olumlu durumlar gerçekleşiyor.

Komşu ülke olan Endonezya’da Budist azınlık için daha iyi koşullar mevcut. Dünyada Müslümanların en yoğun olarak yaşadığı ülke olmasına ve Malezya’ya göre Müslüman nüfusu daha fazla olmasına rağmen, Endonezya hükümeti tarafından altı din, resmiyette devlet dini olarak tanınmış. Bu altı din, yalnızca hükümet korumasından yararlanmakla kalmıyor, aynı zamanda hepsinin kutsal bayramları ulusal bayram olarak kabul ediliyor. Valinin İslami koalisyon üyesi olduğu Jakarta’da Budizm şehrin kültürünü zenginleştiren bir öğe olarak görülüyor ve Budist televizyon ağı olan Daai TV Kuzey Jakarta’daki merkezinden yayın yapıyor. İslam kültürünün kalbinin attığı yer olan Doğu Java’daki Mojokerto ilçesinde Budist azınlık geçtiğimiz günlerde uyuyan Buda heykeli inşa etti. Günay Asya’daki en büyük uyuyan Buda heykeli olan bu heykel, Bangkok ve Myanmar’daki Buda heykelleriyle yarışıyor. Ayrıca, yüzde 87.2’si Müslüman,  yüzde 2’si Budist olan 250 milyonluk nüfusa sahip olan Endonezya’da ekonomi geneli Budist olan Çinliler tarafından yönlendiriliyor. Hatta Murdaya Poo ismindeki bir iş adamı Endonezya’nın en zengin 10 insanı arasında gösteriliyor ve yıllık kazancı 2 milyar dolar. Murdaya Poo’nun eşi Hartati Murdaya da Budist çalışmalarında eğitim görmüş birisi. Müslümanların art niyetli bir şekilde terörizm ve hoşgörüsüzlükle suçlandığı bir zamanda yüz milyonlarca Müslüman bulunun bir ülkede bir Budist’in milyar dolarlık bir iş imparatorluğu kurması, Müslümanların hakikatte ne kadar hoşgörülü ve barışçıl olduğunun bir kanıtı.

 

Budist azınlığın güvenlik güçleri ile de herhangi bir sıkıntıları yok. Nadiren toplumsal bir sıkıntıya sebebiyet veren bir olay yaşandığında Endonezya güvenlik güçleri Budist azınlığı korumakta hiçbir zaman başarısız olmuyor. Hatta Budist kişiler ordu hizmetinde de üst düzey görevler alabiliyorlar. Gatot Subroto, sadece inançlı bir Budist değil, aynı zamanda Endonezya Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Yardımcısı olmuş bir halk kahramanı. Kurmay başkanı yardımcılığı görevinden önce de Merkez Java’nın askeri yöneticisi olarak görev yapmaktaydı. Bunun dışında Budist azınlık medyada da çok etkin bir şekilde rol alıyor ve ülkenin en önemli medya grubu olan Kompas Gramedya Grup’ta önemli pozisyonlarda görev yapıyor. Endonezyalılar Myanmar’daki Müslüman soykırımı ile ilgili sözde çift yanlı raporları ve hatta Myanmar devletinin kendisini güçlü bir şekilde savunmasını medyada takip etmişlerdir. Karşılaştırma olarak, herhangi bir Myanmar yerel medyasının Rohingya meselesinde Türk rolünü savunması ya da Emine Erdoğan’ın insani yardım amaçlı Rohingya’daki mülteci kamplarını ziyaretini haberleştirmesi düşünülemez.

Brunei’deki küçük monarşide dahi Budist azınlık dinini özgür bir şekilde yaşıyor ve en ufak bir baskı ya da zulüm olayı kayıtlara geçmiyor. yüzde 67’si Müslüman,  yüzde 13’ü Budist olan 400 bin kişilik Brunei’de Budizm en büyük ikinci din. Güney Asya ülkesi Bangladeş’ten Rohingya meselesinin yerel siyasette kullanıldığına ve Budist azınlığa karşı az sayıda saldırının gerçekleştiğine dair haberler geliyor ancak Bangladeş hükümeti ve güvenlik güçleri durumu etkili bir şekilde ele alarak herhangi bir ayrımcılığa sebebiyet vermeden kontrolü sağlıyor.

Bazıları UNESCO ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi tarafından restore edilmeye başlanmasına rağmen, 2001 yılında Afganistan’da Taliban tarafından bin yıllık Buda heykelinin yıkılmasının Budistler arasında Müslüman karşıtı hisleri artırdığını savunmakta. Bu argümana göre, Myanmar’daki Müslüman soykırımı ve pek çok caminin yıkılması da tüm dünyada ve Budistlerin azınlıkta olduğu Müslüman ülkelerdeki Müslümanların zihinlerinde Budizm karşıtı hisler yaratmalıydı.

Uluslararası medyada sunulan çarpıtılmış resme karşılık Malezya, Endonezya, Brunei ve Bangladeş’teki Müslümanlar, Budistlerin çoğunlukta olduğu ülkelerde Budist rahipler ve güvenlik güçleri tarafından başı çekilen zulmün had safhaya ulaştığı bir dönemde Müslümanların dünya üzerindeki en hoşgörülü topluluk olduğunu ortaya koydular. Budist Myanmar, Tayland ve Sri Lanka’daki katliamlara karşı Müslümanların hoşgörülü tutumlarının örnek bir durum teşkil ettiğini söylemek kafidir. Şimdi ortaya çıkan soru, Budizm'in, özellikle de Budistlerin etnik azınlıklara karşı tutumlarıyla aşikâr hâle gelen paradoksları ile birlikte, “Barış Dini” olarak tanınmasının hakkaniyetli olup olmadığıdır.