Mısır'da Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler'e karşı karalama kampanyası başlatanlar, bu adamın veya cemaatinin ülkede diktatör bir rejimi isteseler bile hiçbir şekilde elde edemeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Otuz yıldır ülkenin damarlarını sökmeye çalışan Hüsnü Mübarek'i ve adamlarını devirmeyi başaran halk, yeni rejimi -ömrü ne kadar olursa olsun-düşüreceklerini de çok iyi biliyor. Ancak bu kampanyayı yürütenler, yeni rejimin geçici olduğunu ve hatta iktidardaki dört senesini bile doldurmadan sona ereceğini düşünerek hareket ediyorlar.

Buradaki çelişki, ne devrim taraftarlarının ne de eski rejimin kucağında Ahmet Şefik, Muhammed Baradey veya Amr Musa'nın renkleriyle boyananların, Mısır'ın yeni liderinin atacağı adımlara psikolojik olarak hazır olmaması. Tabi buna başkana iktidarı boyunca çalışmalarını görmek ve üzerinde hiçbir komplo olmadan sistemini kurması için fırsat vermek isteyen ve seslerini doğru çıkaran dürüst insanları katmıyoruz.

İhvana karşı duranlar, dünyanın dışından başka bir gezegenden Mısır'a düşmüş de devrimi çalıp tüm iktidarı ele geçirmiş muamelesi yapıyorlar. Bununla birlikte, uzak yakın herkes yine bu cemaatin mübarek rejiminden en çok baskı gören, hapishanelerde en çok işkenceye uğrayan hareket olduğunu biliyor. Devrimi başlatanlar Müslüman Kardeşler değil, ama onlar ilk gününden beri devrimin destekçisi olmakla beraber, güçlü ve etkin bir şekilde meydanlara indiler. Sonra onu koruyarak (deve olaylarındaki gayretlerinde samimi insanların itiraf ettiği gibi) zafer alanına taşımayı başardılar. Tüm bunlara rağmen, bazıları İhvan'ı zafere ulaşmak için üzerinden geçilmesi gereken köprü olarak görüyorlar. Çünkü bu yaşlı aptallar, iktidar için uygun değiller ve ülke idaresini asıl sahiplerine ve yöneticilerine teslim etmeliler!

Muhammed Mursi kararlarını şiddetli bir karalama kampanyası altında aldı. Devrik rejimin mirası olan yozlaşmış yargı anlayışı (özellikle de anayasa mahkemesi) gece gündüz pusuya yatarak ve tüm gücüyle, Mursi'yi bertaraf etmeye çalışıyor. Çünkü Başkan, Hüsnü Mübarek tarafından belirlenen anayasa mahkemesinin kanunları hazırladığını, ancak kararlarının anayasa hazırlık komisyonuna ve şura meclisine saldırma amacı taşıdığını öğrendiğinde, ülkesinin şiddetli bir krize ve anayasal bir boşluğa düşmemesi için müdahale etmesi gerektiğini anladı ve harekete geçti.

Mursi'yi diktatör olarak nitelemekten çok memnun olanlar, onun kendi yetkilerini sınırlayacağını bildiği halde anayasa taslağının bir an önce bitmesi için gösterdiği çabayı ve yasama görevini ele alması için yeni parlamentoyu kurduğunu unutuyorlar. Ama bu insanlar, onu küçük görmeyi ve kendisiyle iş birliği yapanlarda orta vadede kaybedecekleri hissini uyandırmaya çalışmayı unutmuyorlar. Ne de olsa Muhammed Mursi geçici bir lider, fazlası değil. Ne de olsa olaylar yatıştıktan sonra yay ustasına, gemi de kaptanına geri verilecek!

Yeni anayasa çalışması için kurulan komisyon tüm taraflarını temsil etme amacı taşıyordu. Ama birçokları komisyona girmeyi reddetti, katılanlar ise daha sonra geçici rejimle işbirliği yapmalarının doğru olmayacağını düşünerek komisyondan ayrıldılar. Dünya üzerinde diğer tüm hukuki öğeleri atlayarak tek tarafa dayanarak oy birliğiyle hazırlanan bir anayasa modeli var mı? Özellikle de etnik, mezhebi, ideolojik, hizbi ve fikri açıdan birçok çelişkileri barındıran Mısır'da böyle bir anayasa modeli geçerli olur mu? Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Demokrasinin alfabesinde, yeni parlamentonun kanun ve kararları uygulamalıdır ama o aksine tüm kanunları baltalıyor. İslamcıların halkın gözünde yeteri kadar kredisi olmadığına inananlar (özelikle de bu son olaylardan dolayı başarısız olduklarını kanıtladıklarına inananlar), seçimlerden başarıyla çıktıktan sonra tüm kanunları kendi isteklerine göre değiştirmeye çalıştıklarını zannediyorlar. Halkın gözünde kredisi olanlar da, sektörü temsil etmek için neye sahip olmaları gerektiğini biliyorlar. Ancak bunlardan bazıları seçimlerden elde ettikleri bazı oylar nedeniyle gelecekte tartışmasız Mısır'ın yeni lideri olacakları aldatmacasına kapılıyorlar. Bu kişilerin başında da Hamdan Sabahi geliyor.

Bu kadar itiraz edenler acaba hangi diktatörlükten bahsediyor? Veya ülkenin 5- 6 ayda kaos ortamından çıkmasını mı umut ediyorlardı? Ya da başkanın Murs'inin yargının elinde rehin kalmasını mı bekliyorlardı? Herkes yargının devrik liderin mirası olduğunu, halkın vicdanına dayanmadığını biliyor. Hatta üst düzey liderlerinin eski rejimin sayesinde oburca yediklerini ve farklı kademelerde rejimin her fırsatından istifade ettiklerini de biliyor. Ama Mursi'ye karşı ayaklananların hiç biri Mübarek'in atadığı savcıları, devrim çocuklarına ölüm emri verenlerle ilgili mahkemeye hiçbir delil getirmeyenleri ve Mübarek ve Habib El Adli haricinde suçlananların hepsinin beraat ettiği mahkemelerin ne olduğunu merak etmiyor.

Biz şu an derin devletin tüm sembolleri ve Hüsnü Mübarek zamanında halkın mallarını çalarak dönemin şartlarından fazlasıyla istifade eden iş adamları tarafından devam ettirilen saldırılarla ilgileniyoruz. Bunun yanı sıra Mursi'ye düşmanca yaklaşan partizan gruplar da cabası. Bundan daha da önemlisi ülkeyi harap etmek için çok önemli fonlar ayıran ve şu an ismini söyleyemeyeceğimiz büyük Arap ülkelerinin çarpıcı katkısını da hesaba katmak gerek. Çünkü bu büyük Arap ülkeleri Mısır devriminin başarılı olup, baharının kendi iktidarlarına ulaşmasını istemiyorlar. Hatta Mısır'ın tüm Arap bölgesine bütünüyle liderlik edeceği korkusunu da ayrıca taşıyorlar.

İran da aynı bu korkuyla savunma sahasına girip, ülkeyi tahrip etmeye çalışanlar arasında. Onun korkusu da Mısır'ın Türkiye ile olan yakınlaşmasından sonra Sünni İslam çizgisinin uzayacak olması. Aynı şekilde Mursi'nin Suriye krizindeki tutumu, İran'la arasındaki nefret tohumlarını artırdı.

Mısır medyasında başkanı tahkir eden ve onun saygınlığını zedeleyenleri takip edenler, aslında Mursi'nin devrimin başarısını ispat etmek ve onu korumak için savaştığını göreceklerdir. Bunu yaparken de sahte demokrasi gösterisi yapanlardan veya devrimin kıymetini çok az takdir eden çoğunluktan uzak durmaya çalışarak yapıyor.

Başkanın kendi yetkilerini sağlamlaştırma yönünde aldığı bazı kararlar sorun oluşturabilir. Bu doğru. Ancak kanunun bu bendini değiştirse bile hiçbir şey değişmeyecek ve karalamalar devam edecek. Çünkü herkes bunun geçici olduğuna o kadar inanmış ki parlamento seçimleri ve yeni anayasanın belirlenmesiyle son bulacağını düşünüyor.

Bu Mursi'nin mağdur olduğu ve diktatörlükten demokrasiye geçme amacıyla hiç alakası olmayan çirkin bir savaş. Gerekçeleri ne olursa olsun olaylar tüm çıplaklığıyla ortada. Ama İhvan'dan nefret eden yerel basın ve Arap medyası bu savaşa devam ediyor. Körfezdeki büyük medya unsurlarını takip edenler ne dediğimi çok iyi anlayacaklar.

Mursi şu an kıskanılacak bir konumda değil. Aksine yolsuzluk yapanlar tarafından hazineleri boşaltılmış, borcu dağları aşmış ve tahrip olmuş bir ülkenin başına geçti. Bu yüzden onun için en iyisi gerçekleşmesi çok ta mümkün olmayan sözler vereceğine insanların yüzüne gerçekleri haykırması olacak.

Bu yazı Mursi'yi veya İhvan'ı savunmak için yazılmadı. Burada sadece yüce devrim ve eğer vazgeçmezse bütün Arapları yeni bir ufka doğru sürükleyecek olan en önemli Arap ülkesi olan Mısır savunuluyor.  Eğer Mursi gerçekten diktatörlüğü arzuluyorsa onun karşısında durmak için bir an bile tereddüt etmeyiz. Ama biz başkanın nasıl zorluklarla ve gece gündüz kendisine karşı hazırlanan komplolarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Bu komplo sadece Mursi'ye veya İhvan'a karşı değil, hem kendi baharını diğer ülkelere taşıyan hem de Arapları yönlendiren güçlü Mısıra karşı düzenleniyor.

Son bir soru: Mursi aldığı kararlardan geri adım atarsa ne olur: kendisine karşı yürütülen kampanya sonlanır mı? Hayır, aksine tüm ihtimaller birkaç samimi niyetli hariç aynı gruplar tarafından takip devam edeceğini gösteriyor.

Kaynak: El Cezire
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız