Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi’nin başkanlık seçimindeki zaferi, Mısır ’ın demokratik açılımına ufak ama önemli bir hareket aralığı sağladı. Tabii demokratik olarak seçilmiş sivil liderlerin ülkenin silahlı kuvvetleri üzerinde anlamlı bir yetkiye sahip olmalarının önünde daha uzun ve zorlu bir mücadele var. Bu gerçekleşmeden, gelecek hükümetlerin kendi politikalarını geliştirip uygulama konusunda hakiki bir otonomileri olmayacak ve kronik istikrarsızlık devam edecek. Eski rejim destekçileri, liberal olmayan laik siyasiler ve hatta bazı liberaller, Mursi’nin, bırakın, dört yıllık görev süresini tamamlamayı, bir yıldan fazla dayanamayacağından emin . Onlar yeni anayasanın yazılması ve gelecek aylarda yeni bir meclisin seçilmesini manipüle etmek için iktidarı elinde tutan Yüksek Askeri Konsey’e bakıyorlar ki, Mursi geçici bir devlet başkanından fazlası olamasın. Bu tutarsa, Mısır süresiz askeri gözetim altına girer.
Mısır ’ı ne bekliyor?
17 Haziran’da Yüksek Askeri Konsey’in yayımladığı anayasa değişikliği deklarasyonu, Mısır ’ı neyin beklediğinin işareti. Yüksek Askeri Konsey bütün niyetleri ve amaçlarıyla ‘yeniden başlat’ düğmesine abandı, böylece tüm geçiş dönemi düzenlemelerini, takvimleri, son 16 ayın-başkanlık seçimi dışındaki- sonuçlarını iptal etti ve en azından Mursi’nin başkanlık döneminin ilk altı ayına uzanacak ikinci bir geçici dönem ilan etti. Üstelik geçmişteki gibi siyasi partiler ve başkanlık adaylarıyla fikir teatisinde bulunmaya gerek görmeden, tek taraflı olarak yaptı bunu. Böylelikle Mısır ’daki en güçlü siyasi aktör olarak özel konumunun altını çizerken, oyunun sonuna yaklaştığına inandığını da gösterdi. Daimi hale getirmek istediği anayasal imtiyazları ve istisnai statüsüyle ilgili kartlarını artık masaya koyması lazım.
Yüksek Askeri Konsey’in ikinci geçici evreyi yapılandırışının dayandığı iki önemli kaldıraç var. İlkin anayasanın meclis tarafından onaylanması lazım, ama 14 Haziran’da Anayasa Mahkemesi tarafından feshedildiğinden meclisin yeniden seçilmesi gerekebilir. Meclisteki liderler bu kararın geri alınması için en üst idari mahkemeye başvurdu, ama karar değişmezse, Mursi yeni anayasanın şekillendirilmesinde en önde gelen kurumsal oyuncu ve en önemli siyasi müttefikinden mahrum bırakılacak. Çalışır bir meclis olmadan yeni hükümeti onaylama yetkisinin kimde olduğu da meçhul. Başbakanı atama yetkisi Mursi’de, lakin Yüksek Askeri Konsey baskı gücünün çapını genişletip bakanlar kurulunu onaylama hakkının kendisinde olduğunu yine iddia edecektir büyük ihtimalle.
İkincisi, Askeri Konsey, kendine, anayasa taslağının beğenmediği maddelerine itiraz edip nihai karar için Anayasa Mahkemesi’ne havale hakkı bahşetti. Anayasa Mahkemesi’nin bugüne dek ordunun hilafına karar aldığı görülmedi. Havale şartları, anlamsızlığa varacak kadar aşırı muğlak: Maddelere ‘devrimin ya da önceki anayasaların amaçları ve temel ilkeleri’yle çelişmeleri gibi gerekçelerle itiraz edilebilecek ki, bunun yanında Mübarek, sosyalist ve monarşik dönemler solda sıfır kalır. Doğrudur, anayasa değişikliği deklarasyonu, aynı itiraz hakkını Mursi’ye, başbakana, Yüksek Yargı Konseyi’ne veya yeni anayasayı hazırlayacak kurucu meclisin en az beşte birini oluşturan her bloka da veriyor. Ama burada asıl önemli olan, Yüksek Askeri Konsey’de tüm süreci erteleme gücünün bulunması.
‘Konsey’in yeni rakibi
Askeri Konsey net biçimde en güçlü konumda, ama bir ikilemle karşı karşıya. Önceki anayasaların otoriter hükümlerinin tıpatıp aynısını isteyemiyor, zira gelecekte devlet başkanlığı koltuğuna bir askerin ya da ordunun sivil bir müttefikinin oturacağını ve elinde topladığı yürütme yetkisini ordu adına kullanacağını garanti edemiyor. Askeri Konsey, olaylar geliştikçe şartlarını ortaya koyarak, sivil-asker ilişkilerini kamuoyunu meşgul eden baş gündem maddesi haline getirdi. Normalde demokratik bir sistemde sivillere ait olan –savaş ilan etmek, savunma bütçesi ile Amerikan askeri yardımını yönetmek, komutanları atamak, büyük silah anlaşmalarını onaylamak gibi- belli anayasal yetkileri gasp etmede eninde sonunda başarılı olabilir. Ama Mısır ’ın yeni sivil yetkililerinin yerel yönetimler, sivil bürokrasi, devletin kontrolündeki ticari işletmeler ve ekonominin diğer alanları, içişleri bakanlığı ve polis, istihbarat servisi başkanlığında ordunun nüfuzunu azaltma hakkına açıkça meydan okumakta büyük zorluk çekecektir.
Üstüne üstlük Yüksek Askeri Konsey’in Mursi nezdinde yeni bir rakibi var. Anayasa değişikliği deklarasyonu, geçiş süreci boyunca devlet başkanının yetkilerini kırptı. Geçiş süreci ne kadar uzun sürerse sürsün, şüphe yok ki, Mursi, yeni anayasanın şekillendirilmesinde belirleyici olmak için verilecek mücadelede, makamının tevcih ettiği meşruiyeti siyasi avantaja dönüştürecektir. Anayasa bir kez onaylandı mı, devlet başkanlığı ile meclis arasında nasıl bir güç dengesi kurarsa kursun, mantıksal olarak beklenecek olan, Mursi’nin anlamlı bir sivil yönetimi sağlama almak için meclis ile birlikte çalışmasıdır. Yeni seçimler yapılsa ve mecliste Müslüman Kardeşler’in temsili azalsa bile pek bir şey değişmez, zira başkanlık seçiminde Mursi’nin rakibi olan eski başbakan Ahmet Şefik’i desteklemiş olanların çoğu aslında eski rejimin yeniden tesisinden yana değil ve gelecekte demokratikleşme reformlarını destekleyebilir.
Demokrasi belirsizliği
Yüksek Askeri Konsey, ne yeni anayasanın onaylanmasını ne de hükme bağlanırsa yeni meclisin seçilmesini sonsuza dek erteleyebilir. Bir yandan yeni anayasada kutsal kabul edilmesini istediği imtiyaz ve istisnalarla kendini her türlü sivil yönetimin üstüne koymaya çalışırken, diğer yandan yönetimdeki doğrudan rolünü bırakmak ve tümden askeri yönetimin yerine devletin askeri gözetim altına alınması gibi daha kurnaz bir yönteme geçmek için can atıyor. Bunu başarmak için iddia ettiği egemenlik gücü artıkları ile anlamlı sivil yönetim için çabalayanlara esaslı ödünler vermek arasında denge kurması gerekiyor. Mısır ’ın demokrasiye geçişinin derinleşmesi hiçbir şekilde garanti değil, ama Mursi ile diğer siyasi tarafların kullanmaktan çekinmemesi gereken bir hareket alanı aralığı var.
(YEZID SAYIGH: Carnegie Ortadoğu Merkezi’nin kıdemli uzmanı)
Kaynak: Radikal