Mısır'da ordu yönetime el koydu. Mursi söz konusu müdahaleyi tanımadığını söyledi. Buna rağmen Mısır'ın ilk demokratik yöntem ile iş başına gelmiş olan Cumhurbaşkanı Mursi görevden alındı. Mısır ordusunun söz konusu askeri müdahaleyi yapabilmesi için herhangi bir kanuni yetkisi yok. Yani Sisi'nin ''vazifeşinaslığı'' tuttu. Pek tabii ki halkın talebinin bu yönde olduğunu belirtildi darbeciler tarafından.
Buraya kadar her şey sıradan bir darbe haberinin verileri olarak gözüküyor. Demokrasi hemen hazmedilen bir şey değil tabii ki deyip bir sonraki perdeyi beklemeye başlıyorsunuz. Bu noktada Dünya geneline bir bakalım, genel tepkiler ne yönde diye merak ediyorsunuz. Hani İkinci Dünya Savaşı bitimi ile Dünya barışını ve uluslararası güvenliği korumaya yemin etmiş bir örgüt kuruldu ya, hani sırf uluslararası barışı ve güvenliği korumak için egemen eşit olarak kabul edilen devletlerin iç karışıklıklarına müdahale edecek kadar ileri giden bir sistem oluşturuldu ya.. Bir de üstüne insan hakları ve demokrasi arasında kurulan sıkı bağlantıları düşünüyorsunuz; ve ilk izlenim olarak yeni dünya düzenini kuran güçlü batı devletleri bu demokrasi katliamını darbecilerin yanına bırakmaz sonucuna varıyorsunuz. Ancak belirginleşen tabloda farklı renkleri haiz bir resim zuhur ediyor.
Bu yeni resim bütün Dünya'ya demokrasi ve insan hakları pazarlamaya çalışan batı dünyasının sınıfta kalışının alegorik bir çalışmasıdır. Çünkü darbeye karşı verilen tepki demokrasi ve insan hakları noktasında ne kadar samimi olunduğunu ortaya koyar. ABD başkanı Obama bu haftasonunu golf oynayarak geçirirken dışişleri bakanı Kerry'de Nantucket'teki tatilinde rahatlamaya devam ediyormuş. Demokrasinin derdine düşen Mısırlı gruplar kızıyorlar ABD yönetiminin bu umursamaz tavrına. Ve samimi açıklama eski başkan Bush'un danışmanlığını yapmış olan Eliot Abrams'dan geliyor. Zamanı geri döndürmek ve Mursi'ye iktidarı devretmek noktasında bir oylama yapılsa Washington yönetiminin çoğu Mursi'yi tekrar yönetimde görmek istemez diyor Abrams. Abrams'ın açıklamasındaki bir sonraki cümle daha vurucu. Çünkü ihvan ABD'nin hasmıdır.
Acaba Avrupa ne durumda diye düşünmeden edemiyorsunuz? AB'den darbeyi kınayan bir açıklama yok. Birliğin bu tavrı İsveç Dışişleri Bakanı'nı da kızdırdı. Carl Bildt daha kapsamlı bir açıklama ile demokrasinin yanında durulması gerektiğini söyledi. Aksi takdirde şiddeti besleyen bir politika güdülmüş olacağını ortaya koydu. AB'nin lokomotif ülkesi Almanya'nın önde gelen haber sitelerinden Deutsche Welle'nin bugünkü haberi ise tam bir rezalet. Kahire'de sükunet yeniden sağlandı diye başlayan haber Tahrir meydanında toplanan kalabalığın orduya bağlılığını haykırdığını ve ihvana sövdüğünü belirtiyor. İnsanların çoğunun şiddet yanlısı İslamcıları polisin ve ordunun kontrol altına aldığı noktasında umutlu oldukları bildirilirken halk tarafından orduya methiyeler düzüldüğü ve darbenin haklılığını sorgulayan kimsenin olmadığı açıkça ortaya konuluyor. Bu arada en çok satan poster de Sisi'ninki imiş, 10 sente alınabiliyormuş. Bu nasıl bir çarpıtmadır dememek mümkün değil. Sanki Adeviye Maydanı'nda Mursi'yi destekleyenler toplanmamış ve sanki dün ve bugün onlarca insan ölmemiş gibi sunulan bu haber sinsi bir çarpıtma politikasının alt yapısını gösteriyor.
Batı Dünyası yanında Arap Birliği de demokrasi sınavında sınıfta kalmış gözüküyor. Haberlere göre Arap Birliği sekreteri Nebil el-Arabi darbenin olmadığını batılılara anlatmaya çalışırken Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'ın ardından Ürdün Kralı Abdullah da Mısır'ın geçici Cumhurbaşkanı Mansur'u arayarak tebriklerini iletmiş. Zaten Suudi Arabistan dışişleri bakanının Kahire büyükelçisine geçen yıl seçim öncesi Mursi'nin seçimde başarılı olmasının engellenmesi için talimat verdiği dedikodusu ayyuka çıktı. Ateş olmayan yerden duman çıkmazmış.
Genel durum değerlendirmesi yapma açısından şu hususlara değinmekte yarar var. Mursi karşıtı olduğu söylenen bazı Selefi ve Hıristiyan grupların Adeviye Meydanı'na inerek Mursi taraftarlarına destek vermeye başladıkları söylenmekte. Demek ki demokrasiye ve adalete sahip çıkmaya çalışanların sayısı artmaya başladı. Amerika'nın ve Avrupa'nın darbe ve demokrasi sınavında sınıfta kaldığı kesin. Arap Birliği'nin başarısızlığına zaten değindik. Darbeyi alkışlayanlar unutmamalıdır ki tarih demokrasi ve adaleti baltalayanları her daim kınayarak anmıştır. Halkın iradesine sahip çıkmayanların tavırları yakın gelecekte yüzlerine tokat gibi çarpacaktır. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulüm ise her daim kaybettirir.