Biz Müslümanlar, yediğimiz içtiğimiz gıdaların içerikleri konusunda hassas davranmanın sebeplerini de yeniden düşünmekteyiz oruç tutarken. Uzun süren bir açlığın ardından önüne gelen her yemeği yiyemez, bir denge gözetmeye çalışırsın. Ilık bir çorbanın ardından haşlama ya da salata tarzı bir sebze denemek istersin söz gelimi. Rafine olmayan şeker ve tatlıdan, mesela hurmadan yana olur tercihin çay kahve içerken. Çok mu iyimser ya da "organik" bakıyorum?

Hem yediğin gıdanın menşeine dikkat edeceksin, hem yediklerin arasında besin dengesi açısından bir uyum sağlamaya çalışacaksın, ayrıca sofradan biraz doymamış olarak kalkarken komşunun açlığının tokluğunun da kaygısını duyacaksın. Hastalık sebepleri, genetik etkenler bir yana, Müslüman obez olmaz gibi geliyor insana, İslami hayat tarzının incelikleri üzerine düşünürken. Bu sadece bir temenni, uygulamada. Müslüman da kola eşliğinde pizza yemeyi zamandan kâr sayabilir, günümüzün iş temposunda. Ee, zevkli de bu mönü, tavsiyelerinizi kendinize saklayın, bakalım siz bunca inceliğe dikkat ediyorsunuz da çok mu sağlığınız yerinde, diye soranlar olduğunu duyar gibiyim.

Basitçe söylemem gereken, hayat tarzı inceliklerinin sızma yeteneğinin şıradan şerbetten geri kalmadığı. Her türlü katkıyla ömrü uzatılmış gıdalar Müslüman evinin mutfağına girmiyor mu? Söz konusu olan sadece beden sağlığı değil, ruh sağlığı, çevre sağlığı yanında, ev sofrasının selameti...

"Şerbetli" diye bir deyim var. Kötü işlerden, kötülüklerden zarar görmeyen kişiyi anlatıyor. Günümüzün "şerbetli"si ne yazık ki kötülüklerden zarar görmeyen kişi olmaktan uzak. Kilo alsa da zayıf düşüyor, yemek yese de doymak bilmiyor. Mısır şekerinin düşük maliyeti yanı sıra olağan üstü üretimi; ünlü Amerikan obezliğinin sebebi de buymuş.

1970'lerden sonra "high fructose corn syrup" dedikleri, mısırdan elde edilen, maliyeti normal şekere göre bir hayli ucuz olan şeker şurubunu çok sıklıkla kullanmaya başlamış Amerika halkı. HFCS yani mısır şekeri diğer şekerlerden daha iyi çözünüyor, donma noktası daha düşük olduğu için ürünlerdeki kristalleşmeyi önlüyor ve tatlılık oranı açısından da diğer şekerlere göre daha avantajlı. Öte yandan HFCS tüketimi grafiği ile çesitli hastalıkların istatistiksel verileri kıyaslandığında, birçok bilim adamı artan obeziteyi HFCS tüketimine bağlıyor.

Her türlü ekmek çeşidinden tutun da içeceklere kadar olabildiğince yaygın bir şekilde kullanılıyor Mısır şekeri. Sabah kahvaltısında örneğin, çocuklar cornflex gibi süte katılan cereal dedikleri seyi yiyorlar. Bu kahvaltı türü okullara servis ediliyor, devlet tarafından. Bu tür kahvaltılıklarda high fruktose surubu var. Bu iş birilerine kârlı geliyor ve cereal'e televizyon önünde geçen abur cuburlu kanepe patatesi tarzı bir hayat da eklendiğinde, olan biçare çocuklara oluyor.

Ortaya çıkan damak zevkinin bedelleri ağır. Mısır şurubu içerisindeki fruktoz vücutta glukoz gibi insulin metabolizmasıyla çalışmadığı için, katkısının bünyede oluşturduğu etki, katıldığı gıdanın yenilmesinden kısa bir süre sonra kendini gösteren açlık hissi. Yani insanlar yiyip içerek sinsi, bünyeyi kemiren bir oruç tutuyorlar, doymak bilmedikleri için.

HFCS kullanan sektörlerin gücü yanında eleştiriler çok cılız ve etkisiz kalıyor. Mısır şurubu ucuza mal olmasından ileri gelen sızma yeteneğiyle ABD'de hükümranlığını korurken, Türkiye'de de artık yaygın olarak kullanılıyor. Mutfak alışverişleri, şurubun sızma yeteneği nedeniyle daha da dikkatli olmayı gerektiriyor açık ki...

Bu şurubun yaygın olarak kullanıldığı ABD, hayat tarzı modeli telkinleri nedeniyle ayrıca incelenmeye değer. Bu ülkede evde yemek pişmiyor olması, hareketsizliğin yanı sıra obeziteye kapı açan önemli sebeplerden biri olarak gösteriliyor. Amerikan hayat tarzı modeli ise her türlü kanalla "globalleşiyor". Bir taraftan da taze sebze ve meyvelerin dondurulmuş ve paketlenmiş olanlara nazaran 2-3 kat pahalı olması, mutfağa fazla zaman ayırmak istemeyen ailelerin besin tercihinde belirleyici oluyor. Organik sebze ve meyveler diğerlerine göre iki üç kat pahalı çünkü. İçeriği tatsız tuzsuz paketlenmiş gıdaların yenilebilir duruma getirilmesi soslarla sağlanmak isteniyor.

Mısır şurubu burada da karşımıza çıkıyor işte. Gıdalara katılan sosların ciddi bir kısmında şeker ve kötü yağ kullanılıyor. Mısır şurubu katılmış ekmekten yememek için evinde ekmek yapmaya başlayan insanlar tanıdım Amerika'da. Ne de olsa mısır şurubu katkısı bulunmayan ekmekler çok daha pahalı, katkılı olanlardan.

Çoğalan tehlikeyi küçümsememek gerek: Metabolik sendromlar çıkıyor ortaya. Mısır şurubu vücudumuzun kimyasını bozarken, aşırı şişmanlığın yanında peyderpey insülin direnci ve kroner kalp hastalıkları gibi ciddi rahatsızlıklara sebep olabiliyor.

New York'ta yaşayan, tezinde fruktozlu reaksiyonları konu almış olan genç bir kimyager arkadaşım, mısır şekerinin vücuttaki etkileri üzerine derinleşen araştırmaları üzerine konuşuyoruz zaman zaman, internet üzerinden. "Benim tezime göre -yani kendi bedenimden anladığıma göre- organik sebze meyve yemediğinizde metabolizmaniz bozuluyor. Sonuçta fruktoz meyve şekeri, meyveler nasıl oluyor da metabolizmamızı bozmuyor, diye soranlar olur. Meyvelerin lifli yapısı ve antioksiden içeriği fruktozlu yiyecek ve içecekler gibi doğrudan değil daha farklı hızlarla kana karışıyor çünkü. Mısır şekeri katkısıyla ise yedikleriniz sizi tatmin etmediği için saman gibi gelen yemeklerle doyduğunuzu hissetmiyor ve sürekli yemek yiyorsunuz; bunun sonucu da sürekli kilo almak" diyor kimyager arkadaşım.”  

Kuzey ülkelerinde sorun haline gelen obezite, Güney'den yayılan bir deri bir kemik aç insan, aç çocuk fotoğraflarıyla acıklı bir tezat teşkil ediyor. Büyük bir yanlışlık var ortada ve gıda sektörlerinin spekülasyonları yüzünden düzelmek bilmiyor. Kapitalizm sinekten yağ çıkartma yeteneğiyle alıştırıyor insanları markalara, ürünlere ve her yere sızma yeteneğine sahip mısır şurubuna da. Ramazan günlerinde bu konu üzerine düşünmekte fayda var. Oruç açlıkla tanışmayı öğretirken mısır şurubu sürekli açlık duyurtarak yağa dönüşüyor bedenlerde. Afrika'nın bir lokma ekmeğe, bir yudum suya muhtaç çocukları açısından bakıldığında ironik bir açlık, bünyede alışkanlıklara yol açarak obeziteye sebep olan...

Kola muhalefeti mısır şurubuna gösterilmiyorsa, bunun sebebi bir tek şurubun sızma yeteneği olmasa gerek. Bana kalırsa toplumumuz gıdaların güvenliği, menşei konularında standart bir temkinin ötesine geçme konusunda bir hayli tembel. Markaların, kurumların sağlığı sıhhati konusunda da aynı ölçüde meraksız ve aşırı iyimser.