Mısır’da yaşanan olağanüstü gelişmelerin – Mısır, Ortadoğu ve dünya için - tam olarak nereye varacağı bugünden belli değil.  Ancak gene de Mübarek sonrası Mısır geçmişe nazaran kesinlikle daha dengeli bir dış politika izleyecek gibi duruyor.

Mısır dış politikasının yeni yönelimlerinin en çarpıcı göstergelerinden biri de Kahire’nin islam Cumhuriyeti’ne karşı pozitif bir tutum sergiliyor olmasıdır. Londra’da yayınlanan El Kuds el Arabi gazetesinin dünkü haberine göre Mısır Dışişleri Bakanı Nebil el Arabi Kahire’deki İran Maslahatgüzarı ile yaptığı toplantı sonrasında “Kahire ve Tahran arasında devam eden temaslar, ilişkilerin normalleştirilmesini amaçlıyor zira ‘Mısır Devrimi’ dünyadaki tüm devletlerle normal ilişkiler tesis etmeyi istemektedir” dedi ve “İran Dışişleri Bakanı’nın Tahran davetini kabul ettiğini teyid etti.”

El Kuds el Arabi gazetesi editörü Abdulbari Atwan, Mısır dış politikasının “sıfır sorun politikası çerçevesinde tüm komşularla ilişkileri normalleştirmek, ekonomik ve stratejik çıkarları öne çıkarmak ve ihtilafların çözümü için diyaloğa başvurmak gibi Erdoğan Türkiyesi’nin o aynı metodunu benimsediğini” söylüyor.

Atwan yeni Mısır politikasının bir dizi önemli göstergelerini de zikrediyor:

1 Ömer Süleyman’ın yerine geçen yeni Mısır istihbarat şefi Tuğgeneral Murad Mawafi iki ülke arasındaki güvenlik ve stratejik eşgüdüm sağlanacak alanları görüşmek üzere gizlice Suriye’ye gitti.

2 Gazze Şeridi’ndeki bazı Hamas liderlerine Kahire Havaalanını kullanarak Şam’a gitme izni verildi. Devrik başkan Hüsnü Mübarek rejiminin uygladığı ambargonun apaçık bir ihlalidir bu. Mübarek, Filistin uzlaşmasına imza atmadıkları takdirde Hamas liderlerinin İsrail ablukası altındaki Gazze’yi terk etmelerine izin vermezdi.

3 İsrail ve ABD’nin protesto etmesine rağmen Suriye’nin lazkiye limanına doğru seyreden İran savaş gemilerinin hiçbir tâcize uğramaksızın Süveyş Kanalı’ndan geçmesine izin verildi.

4 Hizbullah ve onun Lübnan’daki müttefikleriyle arayı yumuşattı, daha dostane bir eğilimi benimsedi ve eski başbakan Said Harriri liderliğindeki 14 Mart ittifakıyla arasına mesafe koydu.

5 Mısır’ın yeni Başbakanı İsam Şerif ilk yurtdışı seyahatini Sudan’a yaptı. Nil Havzasına yeni dönemde öncelik verileceğinin, özellikle Körfez güvenliği dâhil diğer tüm meselelerin bu konunun gerisinde kalacağının göstergesidir bu.

Bunlar Jeopolitik mâlumatlar. Bölgede kimilerinin ve bazı Amerikalı analist ve yorumcuların (ki içlerinden bazılarına biz de katılıyoruz) dile getirdikleri bir görüş var: Mısır zaman içerisinde bölgesel nüfuz için İran’la rekabete girecek, Suriye, Türkiye ve diğer Sünniler için cazip bir ortak olacaktır. Bu görüşe göre Mısır’ın Arap ve İslam dünyasındaki geleneksel rolüne geri dönüşü, diğer bölge ülkelerine daha fazla diplomatik seçenek sunmaktadır ve uzun vadede İran’ın rolünü azaltacaktır.

Mübarek sonrası bir siyasi düzende Mısır’ın İran’la ve Ortadoğu’daki direniş blokunun diğer üyeleriyle daha iyi ilişkiler izlemek için güçlü bir eğilim sergileyeceğini düşünüyoruz. (Atwan’ın makalesinde değindiği çeşitli noktalar bu eğilimi göstermektedir.) Stratejik bakış açısından bunun anlamı, Mısır’ın İran-Suriye-Türkiye (ve belki de Irak) eksenine bahse değer bir ağırlık kazandıracağıdır.

İran ve Türkiye büyük ülkelerdir ve mevcut liderliklerinin hem kendi halklarının hem de bölge halklarının cazip bulduğu dış politika anlatıları var. (Suriye elbette ki İran ve Türkiye kadar büyük değil ama onun da inandırıcı dış politika anlatısı var.) Mısır da büyük bir ülkedir fakat Sedat ve Mübarek döneminde İsraille gizli dolaplar çevirmesi ve ABD ile stratejik ortaklığı yüzünden cazip anlatı işinden çıktı.

Mısır daha cazip siyasi ve dış politika anlatısı geliştirme potansiyeliyle şimdi tekrar sahnede. Bunu İran ve Türkiye’yle rekabete girerek yapabileceği savı saçma değilse de yanlıştır. Bize öyle görünüyor ki Mısır, siyasi ve dış politik anlatısını İran ve Türkiye ile yanyana geliştirecek. Suriye devlet başkanı Beşşar Esad’ın geçen sene dile getirdiği gözlemi bizi etkilemeyi sürdürüyor: İran, Suriye ve Türkiye’nin jeopolitik nüfuz bakımından birlikte yükselebileceklerini söylemişti. Mısır’ın bu yükselişe memnuniyetle  katılacağını ve Mübarek sonrası Mısır’ın bunu yapmaya değer diye düşüneceğini sanıyoruz.  

Mısırlı üst düzey diplomatlar Mısır’ın İran’la “ne az ne de fazla, tamıtamına normal ilişkiler” izlediğini söylüyorlar. AK Parti döneminde Türkiye’nin yaptığı tam da buydu - daha önce soğuk durduğu bölgesel taraflarla normal ilişkiler izledi. Türkiye ABD’yle ilişkilerinden vazgeçmedi, NATO’dan çekilmedi veya benzer bir şeye tevessül etmedi. Sadece bölgesel ilişkilerini genişletti. Fakat gördüğümüz üzere muazzam jeopolitik sonuçları olabiliyor.

Mısır’ın yeni dış politikası da işte böyle bir neticeye ulaştırabilir. Mısır’ın kıdemli diplomatları Mısır’ın İsrail’le ilişkileriyle ilgili olarak aşağı yukarı aynı kalacağını söylüyorlar ama şunu da kaydediyorlar: “Mısır’ın Amerika’yı etkileme arzusundan kalkışla İsrail’in kaygılarını gidermesi, taleplerini karşılaması diye bir şey yok masada.” Eğer Mısır, İran’la ve direniş blokunun diğer oyuncularıyla “normal ilişkiler” tesis ederse, Kahire, İsrail ve ABD’yle ilişkilerinin pek çok unsurunu muhafaza etse bile bunun jeopolitik neticeleri muazzam olacaktır.

Kaynak: Race for Iran

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı