Batı'dan gelen ve karanlık ortaçağları anımsatan haberler karşısında insan nasıl tepki vereceğini bilemiyor. Bir zamanların özgürlükler kıtası Avrupa'da, burka veya başörtüsünün yanı sıra kurban kesilmesi üzerine komisyonlar kurulacağına ve oturumlar düzenleneceğine dair haberler var. İsviçre'de halkın yüzde 57'si minarelerin yasaklanması lehinde oy verdi. Fransa'da cami ve minare inşaatına karşı çıkanların oranının yükseldiğine dair haberler geliyor.

Bu ülkede yapılan bir ankete göre, sadece minarelerin değil, camilerin de inşa edilmesine karşı çıkanların oranı 2001'de yüzde 22'yken bugün yüzde 41'e yükseldi. Cami inşaatına karşı çıkmayanların oranıysa, son 25 yıldaki en düşük seviyeye inerek yüzde 19'a geriledi. Aşırı sağın birden fazla Avrupa ülkesinde seçimleri kazanması ve ABD'deki Kongre seçimlerinin de aşırılıkçı Cumhuriyetçilere çoğunluğu tekrar kazandırması beklenirken, bu salgın yayılabilir.

Bize baskı yapmayı biliyorlar
Batı'nın gelecekteki politikaları bir yana, İsviçre'de demokratik uygulama maskesi altında minarelerin yasaklanması, insanların sahip olduğu en temel ve en eski haklardan birini ihlal ediyor. Binlerce yıldır kiliselelerle camilerin yan yana bulunduğu, pazar ayinlerinin ve kilise çanlarının cuma namazı ve ezanla karıştığı bir ortamda yaşayan Ortadoğulu Müslümanlar açısından, İsviçrelilerin kararı İslam ve Müslümanlara yönelik tiksindirici bir ırkçılık.

Hepimiz bu yaklaşımın Avrupa'nın geri kalmışlık, cehalet ve etnik fanatiklikle
dolu geçmişinin karanlıklarında kaldığını düşünüyorduk; tüm bunların, Batı'nın uzun zamandır savunduğu demokrasinin ve 'daha az gelişmiş ülkelere' saygı göstermeleri yönünde baskı yaptığı insan haklarının ışığında
ortadan kalkmış olması gerekiyordu.

Tuhaf olan şu: Dini ayrımcılığın görüldüğü ülkelerin listesini çıkarma hakkını kendi kendilerine verenler, İsviçre'yi bu listeye almak için harekete geçmedi.Bu ülkeler Fransa ve Avrupa'da Müslümanlarla ilgili süregelen tartışmaları da eleştirmedi. Oysa bu tartışmalar, bu ülkelerin vatandaşları olan ve ibadet özgürlüğü dahil vatandaşlık haklarından yararlanması gereken Müslümanlara karşı ırkçılıkla dolu. İslam ve Müslümanlara karşı bu kampanyayı başlatanlar, İslam'ın yeryüzünün dört bir yanında insanlığa kılıç değil ikna gücüyle ulaştığını ve farklı medeniyetleri, dinleri ve ibadet şekillerini koruduğunu hatırlasın. Asya, Afrika, Avrupa, Amerika, Çin ve Hindistan'da farklı ritüeller görmemizin nedeni bu. 

Ortadoğu şaşkınlık içinde
Allah Kuran'da sadece Müslümanlara değil, diğer insanlara ve inananlara da seslenir.

İslam geçmiş peygamberlerin getirdiğini tamamlamak için gelmiştir ve kişi bütün peygamberlere inanmadıkça Müslüman olmaz. Gerçek İslami yaklaşımla Batılı yaklaşım arasındaki fark şu: İslam birlikte yaşamı temel alırken, Batı medeniyeti yerlileri ortadan kaldırmaya, bunu meşrulaştırmak için onları geri kalmış ve cahil diye nitelemeye, sonra da topraklarına ve servetlerine el koymaya dayanır.

Kiliselerle camilerin kucaklaştığı ve insanların kendi farklı yöntemleriyle ibadet ettiği Arap dünyasından gelenler, İsviçrelilerin minareler, camiler ve kadınların kıyafetlerine yönelik korkuları karşısında şaşkına dönmüş durumda. Zengin Müslümanların milyarlarca doları emanet ettiği İsviçreliler bir minare görmeye dayanamıyor! Bilimsel uzmanlıklarıyla tanınan İsviçreliler, bu kez tek tanrılı bir dinin mensuplarına karşı rahatsız edici bir ayrımcılık ortaya koymakta uzmanlaştı.

İKÖ harekete geçmeli
Batılı kafa yapısının Müslümanları haklar ve yükümlülükler bazında eşit vatandaşlar olarak kabul edememesi, Batı'nın İsrail'in Filistinlilere yönelik utanç verici uygulamalarına sessiz kalmasını da açıklıyor. İşte yerleşimciler dünyanın gözü önünde bir Filistinli'yi araçlarıyla ezerek öldürüyor. Arap evlerini yıkıyor, aileleri sokağa atıyorlar. Silahlarla donanmış askerler Filistin'in çocuklarını öldürüyor ve dövüyor. Batı'ysa saldırganı kurban, kurbanı terörist olarak gösteriyor.

Bu tablo her gün televizyon ekranlarında ve gazetelerde tekrarlanıyor.
İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) niçin Müslümanları dini özgürlüklerden mahrum bırakan ülkelerin yanı sıra bu ülkelerdeki aşırılıkçı partileri, siyasetçileri ve gazetecileri listelemiyor? Niçin bu kişilere karşı önlem almıyor? Niçin tanımlama ve damgalama sadece Müslümanlara karşı ırkçılık yapanlara ait bir hak olsun ki?

İKÖ niçin terörist örgütlerin ve dini ayrımcılık yapan ülkelerin listesini çıkaran ABD'den, savunmasız sivillere karşı terörün en çirkin türünü uygulayan İsrail'i terör listesine, İsviçre'yi de dini ayrımcılık yapan ülkeler listesine eklemesini istemiyor? (Londra'da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, Suriye göçmen bakanı, 2005'te Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterildi, 7 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal