Cumhurbaşkanını halk oyu ile seçilmesi konusu, enine boyuna düşünülmüş müdür, yansımaları dikkate alınıp gerekli düzenlemeler yapılmış mıdır, yapılacak mıdır, nasıl, ne zaman yapılacaktır, parlamenter düzen içinde cumhurbaşkanının bugünkü yetkileri, hükümetin yetkileri nasıl dengelenecektir,, bütün bunlar 22 Temmuz'a yetişecek midir, bu arada referanduma gidilecek midir? Bunlar henüz net değil. Bunlara çözüm bulunmaz da değil.
Ama bir şey var ki, onun üzerinde durulması gerekiyor.
Baykal'ın sözleri:
“Cumhurbaşkanını halk seçerse milletin egemenliği parçalanır.”
YÖK Başkanı Teziç de “Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin rejim krizine yol açacağı” görüşünde. Teziç'e göre, Güney Amerika ülkeleri ABD'yi taklit etmişler ve başları darbeden kurtulmamış.
Bunlar “halk seçsin”e ilkesel karşı çıkışlar.
Aslında bu karşı çıkış yeni değil. Öteden beri alttan alta “Halk seçerse, Cumhurbaşkanlığına asla CHP çizgisinde birisi gelemez. Çünkü çok partili hayata geçildikten bu yana oy dağılımı yüzde 70 – 30 CHP aleyhine. Bu dağılım şimdilerde daha çok CHP aleyhine bozulmuş vaziyette. ” kaygısı seslendirip durulur. “CHP çizgisinde birisi gelemez”in anlamı da bazı çevreler için malum.
Geriye kalanlar, mazeret bulma çabasının ürünü.
“Millet egemenliği parçalanır”mış.
Sanırsınız ki çok istiyorlar millet egemenliğinin bütün halde kalmasını...
Oysa 27 Mayıs darbesinin derin gerekçesinde “millet hakimiyeti de çok oldu” anlayışı yok mudur?
1961 Anayasası, millet egemenliğini parça parça edip dağıtma amacı taşımıyor mu?
1961 Anayasası ile gelen bir yığın müessese, millet egemenliğini denetleme amacı taşımıyor mu?
1961 Anayasası “Hakimiyyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesini “Millet bu egemenliği yetkili kurumlar vasıtasıyla kullanır” şeklinde bir kayda bağlamadı mı? Ve asıl bu “millet hakimiyetinin parçalanması” demek değil mi?
Birileri yıllardan beri, millet iradesinin belli bir alana yoğunlaşıyor olmasından şikayet babında “Çoğunluk diktası”ndan söz edip durmaz mı?
Şimdilerde Meclis iradesi önünde Cumhurbaşkanı iradesi supabına sıkı sıkıya sarılınmıyor mu?
Cumhurbaşkanlığında bitmiyorsa Anayasa Mahkemesi supabı işlemiyor mu?
O da olmazsa, “asker iradesi”ne “gel gel” yapılmıyor mu?
Diyelim meclisi de millet belirleyecek, cumhurbaşkanını da...
Burada millet egemenliği açısından sorun olmaması gerekir. Millet bundan memnuniyet duyar.
Sorun nerede çıkar?
Millet iradesi ile seçilen bu iki kurumun arasındaki yetki dağılımında çıkar.
Onu tanzim ettiğinizde sorun kalmaması gerekir. Onu da yasalarla belirlersiniz. Olur biter.
Ama ilke olarak bir şeyin halk oyuna sunulmasına karşı çıktığınızda sizin “halk oyu” ile sorununuz var demektir.
Doğrusu bir kesimin halk oyu ile sorunu hep olmuştur, çünkü bazı konularda halka güvenilmemiştir. Halk “aldatılabilir” bulunmuştur. Halk “cahil” bulunmuştur. Hatta “Sokaktaki vatandaşla okumuş bir kimsenin oyu bir mi olsun?” denmiştir. Hatta “halk devrimleri yeterince özümsemeden çok partili hayata geçildiği” için karşı devrimci bir sürece kapı aralandığı ifade edilmiştir.
Bakmayın siz, son zamanlardaki mitinglerden yola çıkarak “İşte halk bizden yana” efelenmelerine... Bakmayın siz, “kadın ayaklanması” gibi yiğitlenmelere....
Hadi soralım halka:
“-Başörtüsü hem eğitim hayatında hem kamu görevlerinde serbest olsun mu olmasın mı?”
Soralım mı?
Tılsım hemen bozuluyor değil mi?
Kamuoyu yoklamalarında halkın yüzde 70-80 oranı başörtüsünün hem eğitim hayatında hem de kamu görevlerinde serbest olmasını istiyor.
Ama bazı şeyler halka sorulmaz! Onları sadece beylerimiz bilir. beylerimiz halkımız adına düşünür, karar verir.
Mitinglerde kadın milleti ayağa kalkmış. Şimdi aday adayları belirleniyor ve daha çok kadının aday olması temenni ediliyor.
Hadi soralım:
“Anadolu'da kadınların yüzde şu kadarı başörtülü. Peki başörtülü adaylara var mısınız?”
Tılsım bozuluyor değil mi?
Belki de şöyle cevap verilecek:
“-Cumhuriyet mitingine katılmışsa varız!”
Ne ala memleket.
“Bu kadına haddini bildirin!”
Meclis genel kurulunda çınlıyor bu ses!
Bu kadın!
Biz, Meclis'inden bir kadının apar topar ihraç edildiği bir ülkeyiz.
Ondan sonra kadın hakları için korkuyormuşuz!
Merve Kavakçı korkmadıysa kimin hakkı korkmak?
Zaman zaman “550 milletvekili bile şu görüşte olsa...” diye cümleler kurulur Türkiye'de. Cümlenin sonu “o görüş geçersizdir” şeklinde tamamlanır.
Millet iradesi parçalanırmış!
Sizin “millet iradesi” diye bir derdiniz olmasına sevindik sayın Baykal.
Hadi bir de şunu söyleyin:
-Başka iradelerin millet iradesini gölgelemesine karşı isyan ederiz!
Bunu adresi belli şekilde söyler misiniz?
Zor. Çünkü hıyn-i hacette “CHP artı...” denklemlerinden kurtulamazsınız. Milletin öteki taraftaki iradesini kontrol, hatta tehdit edecek bir zinde güç bulunmalıdır yedekte...
Halk oyuna başvurmakla millet iradesi parçalanmaya parçalanmaz. Ama “halk oyu” sözünün bir kesimin duygularını darmadağın ettiği bir gerçek.