Bugünlerde siyasette kimin yerinde olmak istemezsin diye sorarsanız cevabım hiç kuşkusuz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve diğer MHP yöneticileri olur.

Nedenlerini açmaya gayret edeceğim.

1995’den günümüze yanılmıyorsam Anayasa’da 35 değişiklik yapıldı.

Ancak, bu kez yapılacak değişiklik çok kapsamlı ve çok önemli.

23 artı üç maddelik anayasa değişiklik programında özellikle MHP’ye ilişkin üç konu aklıma geliyor: Yargıyla mesela Anayasa Mahkemesi’nin üye terkibi ile ilgili olan konu, 145. maddeyle yani askeri yargıyı düzenleyen madde ile ilgili olan ve yine mesela geçici 15. maddeyle yani 12 Eylül dönemi ve Kenan Evren ile ilgili olan.

Diğer madde değişiklik önerileriyle ilgili olanlar da çok önemli ama işin içinde MHP olduğunda aklıma nedense ilk gelen bu üç konu.

MHP ve Anayasa değişiklikleri konusuna girmeden önerim hafızamızı biraz tazelemek, çok değil üç sene geriye dönmek.

Büyük hukukçu Sabih Kanadoğlu 367 garabetini ortaya attığında (mahreç galiba başkası) bu işin Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini ve bu yüce Mahkeme’nin bu garabeti benimseyeceğini tahmin ettiğimden sürece ilişkin daha Ocak 2007’de siyasi içerikli bir yazı yazmış, ANAP (Erkan Mumcu) ve DYP’nin (Mehmet Ağar) Cumhurbaşkanlığı turlarına katılmamaları halinde siyaseten biteceklerini ifade etmeye çalışmış idim.

Mumcu ve Ağar’ın kulaklarına 367 sürecinde ne fısıldandı bilemeyeceğim ama tahminim doğru çıktı, TBMM ilk turuna katılmadılar ve siyaseten intihar ettiler, bittiler.

Bugün aynı tehlike çanları MHP için çalıyor.

MHP, TBMM oylamalarında anayasa değişikliğine hayır oyu verir ise, ki bugün için öyle görünüyor, kaçınılmaz olarak CHP, TSK, yüksek yargı siyasal bloğu ile birlikte hareket etmiş olacaktır ki, bu siyasal hareket tarzını MHP’nin seçmen tabanının nasıl karşılayacağı çok şüphelidir.

MHP, AK Parti anayasa paketi ile örneğin Anayasa Mahkemesi’nin üye terkibini değiştirmek isterken bu değişikliğe karşı çıkan CHP, TSK, yüksek yargı bloğunun türban değişikliği karşısındaki tavrı ile (kaosa!!! kalkan 411 el) aynı çizgiye düşecektir.

MHP yönetiminin bu yükü taşıyabileceği konusunda ciddi kuşkularım vardır.

Meselenin MHP için bir de pratik bir sakıncası vardır.

MHP’nin anayasa değişikliğine karşı çıkması durumunda değişiklikler çok büyük ihtimal referanduma götürülecek, referandumdan da çok ama çok büyük bir ihtimalle ve MHP tabanının da desteğiyle değişiklik yönünde bir sonuç çıkacak ve bu sonuç, başta MHP olmak üzere referandum sürecine neden olan siyasal partilere büyük bir siyasi maliyet, yük olarak, AK Parti’ye ise büyük bir siyasi artı olarak dönecektir.

AK Parti anayasa değişiklik hamlesi ile her durumda karlı çıkacağı bir satranç hamlesi yapmış bulunmaktadır.

CHP için bir şey söylemiyorum (taban sekterlikte tavan yapmıştır) ama MHP bu sürece karşı çıkarsa siyaseten büyük bir zarar göreceği ortadadır.

Anayasa değişikliğine karşı çıkan MHP’nin geleceği kısa vadede ANAP ya da DYP gibi olabilir; türk milliyetçiliği ülkemizde güçlü bir damar olduğu için orta vadede MHP yine kımıldar ama mutlaka başka bir yönetici grup ile kımıldar.

12 Eylül’de işkence gören ülkücülerin, idam edilen ülkücülerin ailelerinin de geçici 15. maddenin kaldırılmasına karşı çıkacak bir MHP yönetimine nasıl bakacakları da gerçekten merak konusudur. 

Bu günlerde en zor zenaat MHP yöneticiliğidir diye düşünürüm.
 

Kaynak: Star