Ortadoğu olarak adlandırılan (ne kadar yanlış olduğunu tekrarlamaya gerek yok) bölgede bulunuyoruz ve bu bölgenin tarihi de kültürü de bizim kimliğimizin önemli kısmını şekillendiriyor. Ortadoğu'ya uzak durmak, Ortdoğululara burun kıvırarak yüz çevirme lüksü yok Türkiye'nin. İster istemez burada olup bitenler bizi etkileyecektir.
"Arap Baharı" ile başlayan süreç Türkiye'nin tatrihi gerçekliği ile resmi tutumu arasındaki çelişkiyi ortaya çıkaran bir süreç oldu. "NATO'nun burada ne işinin olduğu" beyanı tarihi Türkiye'nin tepkisi ise NATO ile beraber operasyonlara katılmak resmi Türkiye'nin realpolitik adına çelişkisi idi. Ne var ki iki ayrı tavın aynı siyasal iradeden çıkmış olması Türkiye'nin bu derin çelişkiyi henüz aşamadığına işarettir.
Suriye'de yaşananlar bir yanda tarihi ve kültürel derinliğimizi ilgilendiriyorken diğer tarafta bu ilgi biçiminin resmi Türkiye'nin en çelişik boyutunu açığa çıkarma tehlikesi ile karşı karşıyayız. Şunu demek istiyoruz: bölgede empoze edilen kurgu bölgenin kültürel kodlarıyla örülmüş bir dille meşrulaştırılmak isteniyor.
Daha açık ifade ile Suriye meselsi daha geniş anlamda bölgesel yapıları yerinden oynatacak bir mezhep eksenli çelişkileri üzerine oturtulmak istenmektedir. DEVAMI>>>