Efendim, ABD'den Rusya'ya geçtiği söylenen Bedrettin Dalan, Ergenekon davasıyla ilgili üçüncü iddianameye giren bir telefon konuşmasında, Prof. Mehmet Haberal'a şöyle demiş Rahmi Koç'la ilgili:

"Senin kafanı ben alacağım! Korktu! Vehbi Bey rica etti, affettim!"

Ne zaman diyor bunu Rahmi Koç'a?

İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde.

Konuşma şöyle iddianameye göre:

"Rahmi Koç'un yerini yıkıyorum. 'Yıkamazsın!' dedi. Ben de 'yahu senin fakir fukaradan ne farkıın var, kanun karşısında' dedim. Ve yıktım. Kendi evlerinde, bir gün dedi ki bana: 'Menderes'i idam ettik sıra sende!' Ben de kendisine şunu söyledim: 'Beni Menderes okuttu. Ben onun için kafamı kestim (?) böyle başladım bu işe. Ama senin kafan kıymetli; senin kafanı da ben alacağım!'

'Bu sefer korktu. 'Yanlış anlaşıldım!' dedi. 'Yok yanlış anlaşılmadın, içindekileri kustun!' dedim. Ertesi sabah rahmetli babası geldi. Vehbi Bey ağlıyor hüngür hüngür(?!) oğlumu affet diye. Senin bir tane gözyaşına değmez bu iş. Sana yemin ediyorum, şeref sözü veriyorum, ben unuttum, sen de unut!' dedim"

Tekrar edelim: Bu konuşma, sözüm ona, ne zaman olmuş? Dalan'ın Belediye Başkanlığı sırasında. Dalan, Rahmi Bey'in kafasını koparacak! Vehbi Bey, rahmetli, gelip Dalan'a hüngür hüngür ağlayacak, 'Oğlumu affet' diye.

Bütün bunlar olurken Rahmetli Turgut Özal Başbakan. Yani Dalan'ın bir telefonluk canı var! Rahmetli Vehbi Koç, Rahmetli Özal'ı arasa, "Dalan bunları bunları söyledi!" dese, Turgut Bey'in ne diyeceğini çok iyi biliyorum. Açacak telefonu Dalan'a: "Bak iki gözüm! Çizmeyi aşmışın ki, öyle bildiğin aşmalardan değil' Sen kimin kellesini alıyorsun! Ali kıran baş kesen misin sen!" der ve Dalan, süt dökmüş kediye döner.

Ayrıca Rahmi Koç, lafını ölçüp biçerek konuşur. Öyle ulu orta, "Menderes'i idam ettik, sıra sende!' gibisinden bir laf etmez; hele Dalan'a asla! Her şeyden önce aklına gelmez böyle bir şey söylemek! Bu, Dalan-Haberal görüşmesi gerçekse, Bedrettin Bey'in, kendini dev aynasında görmesinden kaynaklanıyor, o kadar.

Aslında Rusya'dan kalkıp gelse de, anlatsa bu afraları tafraları kimlere ne zaman ve niye yaptığını! Hem öyle kelle koparacak kadar cesur bir adam niye diyar diyar dolaşır? Gelsin, kelle alıp kelle verdiği ülkesine, anlatsın neyin ne olduğunu!

 

Sonsuz yolculuğa çıkarken

Adamcağız ha son nefesini verdi ha verecek. Rahip kulağına eğilmiş:

"Şeytan'ı lanetle! Ondan nasıl nefret ettiğini haykır son nefesinde!"

Adam da çıt yok.

Rahip tekrarlamış biraz önce söylediklerini.

Adam gene ağzını açmamış. Sonunda Rahip sormuş: "Niye Şeytan'ı ve onun yaptığı bütün kötülükleri lanetlemiyorsun?"

Adam, belli belirsiz omuzlarını silkmiş:

"Nereye gideceğim belli olmadan, kimseyi kızdırmak istemiyorum..."

(Selahatin Bey, sizin fıkranızı da yayınladım işte. Bundan öncekiler yayınlanacak gibi değildi boşuna kızdınız bana, değil mi?)

 

BU SİBEL EDMONDS DA NEREDEN ÇIKTI?

FBI'da tercümanlık yaparken kovulan Sibel Edmonds adındaki hanım, Türk asıllı bir Amerikan vatandaşı. Hüneri, on parmağına on kara, herkese çalıyor. Türk ajanların (?) ABD'li senatör ve Temsilciler Meclisi üyelerine rüşvet vererek, ABD'nin nükleer sırlarını  çaldığını mı istersiniz, hem kadın hem de lezbiyen Türk ajanlarının, her kimse bunlar, ABD'de bir kadın Temsilciler Meclisi üyesini cinsel tuzağa düşürmeye çalıştığını mı, ABD'nin, Türkiye Büyük Elçisi Mark Grossman'ın, Türkiye'ye para karşılığında ABD'nin sırlarını sattığını mı daha neler neler.

Kadın, hepi topu bir kaç ay FBI'da tercümanlık yapmış; sonra da yapılan açıklamaya göre, "dedikoduculuğu yüzünden kovulmuş!" Bu doğrudur yanlıştır bilemem. Ama elinde bir tek somut kanıt olmadan, ABD'de televizyon televizyon dolaşıp başta Türkiye sonra da ABD, Irak, İran, Pakistan, İsrail'e sallamak ne anlama gelir, siz söyleyin.

Bu hatunu ABD'nin büyük yayın kuruluşları ABC, CBS, NBC, MSNBC vs., ciddiye almamış, bütün ısrarlarına rağmen onunla söyleşi, yapmayı kabul etmemiş. O da internettte, kimin sayfasını yakalarsa ona anlatıyor. Ha unutmadan 2010 yılında "Aracıyı Öldürün" adlı bir kitap yazıp yayınlayacakmış. Herhalde bu sallamalar kitabı satsın diye başlattığı reklam kampanyasının bir parçası... Hele çıksın kitabı, okuruz bakalım daha ne cevherler var Miss Sibel'de!
Demirel şapkayı alıp gidiyor

"Celal Bayar'ın, Kayseri Hapishanesi'nden tahliyesi sonrasında, Bayar otomobille yola çıkıyor, İsmet Paşa'nın 'özel uçak yollayalım' önerisini geri çeviriyor.

Celal Bayar, Ankara'ya geldiğinde, CHP'liler büyük arbede çıkardı. Çünkü Kayseri'den gelirken çok büyük ilgi görmüştü Celal Bey. Bu da CHP'lileri çileden çıkardı. Adalet Partililer de, o zaman partinin Kızılay'da Genel Merkezi'ndeyiz. Taş yağıyor binaya. 

Gün batarken, CHP'liler, birer ikişer dağılmaya başladı. Adalet Partisinin, o dönem, önde gelenleri de Genel Merkez'den çıkıp Mehmet Turgut Bey'in evinde toplanıyor. Durumu tartışacaklar. Aşağı yukarı on beş yirmi kişi kadarlar. Aralarında Süleyman Demirel de var. Yıl 1963. Celal Bayar da kızının evinde . Partinin Genel İdare Kurulu Üyesi Süleyman Bey, birden ayağa kalktı,

"Bu ülkede daha elli yıl demokrasi olmaz! Ben istifa ediyorum!" dedi. Herkes orada toplanmış. Hep bir ağızdan "Yahu senin istifa etmen bütün partiyi etkiler, bunu yapma etme.." diye uyarıyoruz. Herhalde birden paniğe kapıldı Süleyman Bey.

'Süleyman Bey şapkasını aldı kaçtı...' gibi söylentilerin başlangıcı bu olaydır işte!"

(Yalnız Demokrat-Ferruh Bozbeyli-
Sayfa 189-190)


Kaynak: Star