Siyasi iktidarlardan bağımsız ve kendi içinde çeşitlilik gösteren bir medyanın varlığının hür ve demokratik bir sistem için zorunlu olduğuna şüphe yok. Öte yandan, her ne kadar "basın dördüncü kuvvettir" sözünü dilimize pelesenk etmiş olsak da, Türkiye'de sadece hükümetlerin değil bizatihi medyanın da bu sözdeki hikmete uygun davrandığı çok şüpheli.
Şimdi, Maliye bürokratlarınca Doğan Medya grubuna en son tahakkuk ettirilen "astronomik" vergi borcu konusundaki karşılıklı iddialara gelince: Doğan grubu, söz konusu işlemin tamamen hukuk dışı ve haksız olup, aslında hükümetin "bağımsız" medyayı susturma girişiminden başka bir şey olmadığını iddia ediyor. Buna karşılık, Başbakan da bu grubun hükümete karşı yürütmekte olduğu sert "muhalefet"in arkasında hükümete baskı yaparak haksız çıkar sağlama arayışı olduğunun böylece ortaya çıkmış olduğunu söyledi.
Peki, bu iddiaların hangisi doğrudur dersiniz?...
Ben bu vergi işleminin hukukiliği konusunda kesin karar verebilecek kadar ne meselenin ayrıntılarına vakıfım, ne de işin teknik yönü hakkında yeterli bir donanımım var. Ama yine de, teoriden ve tecrübeden yararlanarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Her iki tarafın iddiası da aynı anda doğru olabilir.
Önce hükümet yanından başlayalım. Teorik olarak, iktidar sahiplerinin ellerindeki gücü kötüye kullanmaları ihtimal dışı değildir. Tam tersine, evrensel bir gerçek olan "iktidarın yozlaştırıcı etkisi" pekalá burada da işleyebilir. Onun için, AKP hükümetinin de, izlediği yayın çizgisinden rahatsız olduğu besbelli olan büyük bir medya grubunu "cezalandırmak" için maliye bürokrasisini onun üstüne salmış olması ihtimal dahilindedir. Hatırlayalım ki, bu hükümet daha önce de Uzanları çökertmek için hukuku zorlamıştı.
Elbette bu, AKP'nin Doğan grubunun yayınlarından rahatsız olmakta büsbütün haksız olduğu anlamına gelmediği gibi, bu grubun da "sütten çıkmış ak kaşık" olduğunu göstermez. Doğrusu şu ki, iktidar partisi karşısında açıkça muhalefeti desteklemesi değil ama (çünkü, olguları çarpıtmadığı sürece buna hakkı vardır), Doğan medya grubunun kimi konularda izlediği tutumun sadece hükümeti değil hepimizi -kamuyu- rahatsız etmesi gerekiyor. Son olarak Ergenekon soruşturması konusunda -Radikal gazetesi kısmen istisna edilirse- bu grubun yayın organları hiç de yüz ağartıcı bir tutum içinde olmamışlardır.
Öte yandan, aynı zamanda medya patronu da olan büyük iş adamlarının ellerindeki medya gücünü kendi çıkar arayışlarının hizmetine sokmaları, bu amaçla gazete ve televizyonlarını hükümetleri baskı altına almak için bir araç olarak kullanmaları da Türkiye'de alışılmadık bir durum değildir. Benim bir gözlemci olarak medya hakkında şu ana kadar edindiğim izlenim de, ne yazık ki, Aydın Doğan'ın "ihtiyaç halinde" böyle davranmayacağına inanmamı garanti etmiyor.
Doğan grubunun kendisine yönelik "baskı"yı kamuoyuna hükümetin "bağımsız medyayı" sindirme girişimi olarak takdim etmesi de bana problemli görünüyor. Hükümetin varsayılan niyeti açısından değil de (bunda belki de haklıdırlar), bu grubun kendi pozisyonunu tanımlaması açısından tabii... Evet, Doğan medya grubunun -başlangıçta değilse de şimdi- bu hükümet karşısında gerçekten de bağımsız bir konumu var. Ama problem şu ki, bu grubun aynı bağımsızlığı başka hükümetler karşısında da gösterip göstermeyeceği belli değildir.
Daha da önemlisi, Doğan grubunun, özellikle de Hürriyet gazetesinin, bürokratik statükodan ne ölçüde bağımsız olduğudur. Büyük medyanın hükümetler -ama özellikle de muhafazakár seçmen tabanına dayanan hükümetler- karşısında bağımsız durması kolaydır; mesele "Devlet" karşısında aynı "ilkeliliği" ve dirayeti gösterip göstermediklerindedir.
Star Gazete