Ey Kudüs ey yolların ışığı

Ey parmaklarını yakan güzel çocuk

Ey Peygamber'in geçtiği gölgeli ova

Hüzünlü  gözlerinle ey kentlerin incisi

Acıdır cadde taşları

Acıdır müezzin sesleri

Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel…

Nizar Kabbani
 

İHH İnsani Yardım Vakfı'nın bir salonunda, sakin bir sesle sorularımızı cevaplıyor Fevziye Sudki Cabir. Dingin, güleryüzlü bir kadın, biraz önce geldi Ankara'dan, bu toplantımız için ama yol yorgunluğunu belli etmiyor. Durmuş oturmuş, itinalı; gelgelelim bir süredir evsiz barksız. Doğma büyümeli Kudüslü, Kudüs kızı, Kudüs gelini; ama ömrünün yarım asra yaklaşan bir çağında doğduğu şehirde bir adresten yoksun bırakıldı.

Şeyh Cerrah Mahallesi'nde bulunan, ailenin 56 yıldır, kendisinin ise gelin oldu olalı yaşadığı ev elinden alındı günün birinde ve o evi terk etmesi istendi. Onu evinden attılar, sonra sürdürülen gasp konusunda yasal bir boşluk kalmasın diye, boşalan evine Yahudi yerleşimcileri gönderdiler. Yerleşimcilerin biri geldi biri gitti, evin işgalinin kanuni süreci tamamlansın diye ve o evine yakın bir arsada kurduğu çadırdan izledi gelenleri, gidenleri.

Evi küçüldü, küçüldü; gide gide bir sandalyeye dönüştü.

Fevziye Sudki, 1999 yılında Mescid-i Aksa'ya komşu olan evinin bir bölümünü tamir etmek istediğinde, başvurduğu devlet dairesinde, o evin kendisine ait olduğunu kanıtlayan bir belgesi olmadığı iddiasıyla karşılaştı. İki bölümden oluşan evinin önce daha yeni olan ilk bölümü gaspedildi, 8 yıldır evinin diğer kısmından vazgeçmesi için psikolojik baskıya maruz bırakılıyor.


Geçtiğimiz sene, henüz evinin eski bölümünde yaşarken, bütün mahalleyi kuşatan yüzlerce asker eşliğinde 50 kişilik bir birlik evine giriyor, onu ve eşini dışarı atıyor. Kolaylıkla çıkmak istemiyor aile fertleri evden ve çıkan arbedede eşi kalp krizi geçiriyor. Siyonist askerler mahalleye ambulans girmesine bile izin vermiyorlar. O bir şekilde ulaşabildikleri hastanede durumu kritik olan eşinin başındayken, evini boşaltıyor, tahrip ediyor ve mühürlüyorlar. Eşini ve evini yitiren Fevziye Hanım, evini gören bir boş arsaya çadır kuruyor.

1999 yılına kadar sapasağlam bir adam olan eşi,  karşılaştıkları baskılar ve içine çekildikleri mahkeme sürecinde sağlığını yitiriyor. Şeker hastalığına yakalanıyor, kalbi rahatsızlanıyor ve nihayet  tekerlekli sandalyeye mahkum oluyor. Yıl 2001. Askerler evlerini basıyor ve onları evden çıkmaya zorluyorlar. Aynı bahçe içinde birbirine bitişik olan iki evin kapıları mühürleniyor. Evin ilk ve eski kısmının Yahudi bir yerleşimciye ait olduğunu gösteren sahte evraklar sürülüyor ileriye. Kudüs'te, şehrin kadim mahallelerindeki Müslümanların evlerini işgal amacıyla sahte evrak düzenleyen bir örgütten söz ediyor Fevziye Hanım. Nitekim evlerinden çıkartıldıkları sırada bir Yahudi asker, "Ben Yahudiyim, ama neler olup bittiğinin de ayırdındayım, bu adamlar evinizi sahte evrakla gaspediyorlar", diye onları uyarıyor.

Aile bir avukata koşuyor hemen. Hukuki girişimleri başlattıktan sonra, evlerinin ikinci bölümünün kapısındaki mührü söküp içine yerleşiyorlar. Askerler rahat vermiyor. Evin biri kız beşi erkek olan altı çocuğu bu direnişe katılmak istemiyor, ev tutarak gidiyorlar. 

Mahkemede savcı Fevziye Hanım'ın eşine, "Arsa adamın, siz kaçak bina yapmışsınız. Bana bu arsanın size ait olduğunu gösteren bir belge getirin, size vereyim. Bu Yahudi aile evrak veriyor",  diyor.

Yahudi ailenin verdiği evrak 100 senelik bir iddiaya sahip olsa da 3-5 senelik.  

Bir taraftan da dönemin Turizm Bakanı evini 15 milyon dolara satmasını teklif ediyor Fevziye Hanım'a. Karşılaştığı baskıları hatırlatan bazı yakınları, "Bu büyük bir para. Dünyanın istediğin bir yerinde bu parayla çok rahat bir hayat sürdürebilirsin", diyorlar. Ama o Kudüs'te yaşamak, bir sandalyelik alanda dahi olsa, Mescid-i Aksa'ya yürüyerek en fazla on dakikada, arabayla ise 3 dakikada ulaşılabilen evini görebileceği bir köşede onu evine kavuşturacağını umduğu bir direnişi sürdürmek istiyor.  

Yaşadıkları  münferit bir vaka değil. Siyonist yetkililer çoktandır Mescid-i Aksa'nın etrafındaki mahallelerde ikamet eden müslüman yerleşimcileri evlerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Parayla ikna edemediklerini ise sahte belgeler düzenleyerek evlerinden atıyorlar. Atılan bu evlere yine sahte belgelerle Yahudi yerleşimciler sahip çıkıyor. Bir sene dolmadan biri, sonra diğeri geliyor ve ev hiç boş bırakılmıyor. 

2001 yılında sayıları 70'i bulan Yahudi yerleşimcinin saldırısına uğruyor Fevziye Hanım, fakat içinde yaşamaya devam ettiği evinin eski bölümünü terk etmiyor, direniyor. Evini terk etmesi için yapılan baskıların, başvurulan komploların haddi hesabı yok. En yaygın komplo, eve silah bırakmak. İsrail kanunlarına göre içinde silah bulunan bir ev yıkılabilir, çünkü. Evine silah konuluyor. Hırsızlıkla suçlanması için pencereden bir cüzdanla bir cep telefonu sarkıtılıyor. Fevziye Hanım hukuk kurallarının bilincinde olduğu için, bu tuzaklardan rahatlıkla kurtuluyor. Farklı yollarla onu yıldırma çalışmalarını sürdürüyorlar. Bir keresinde zihni bulandıran bir madde olan strips atıyorlar içtiği suya. İki yıl korku şoku tedavisi görüyor. (Bir gece gözlerini açıyor ki evinin içi askerle dolu!)

Henüz eski evde yaşamayı sürdürüyorken gecenin ikisinde bir Yahudi'nin, "Bu ev, bu ev" diye seslenmelerle yağ dökerek evin etrafında dolaştığını fark ediyor aile fertleri. Sihir yapıyor olabilir diye, sihire büyüye pek inancı olmasa da bir imama başvuruyor Fevziye Hanım. Evde Kur'an okunuyor, o tuhaf olayın yaşandığı gecenin ardından.

Mahkeme süreci başlarken, 2008'in Kasım ayında evinden tamamen çıkartılıyor Fevziye Hanım.    

Çadırında da rahat bırakılmıyor. Gece uyurken çadırına göz yaşartıcı bomba atılıyor. Çadırının etrafındaki ağaçlar yakılıyor ki yangın çadırı kuşatsın. 6-7 kez yıkılıyor çadırı, o yeniden kuruyor. Kış ortasında çadırsız kaldığında bir sandalyeye oturuyor, başının üzerine de bir şemsiye yerleştiriyor, ama ayrılmıyor yerinden. 

Bazen sandalye-şemsiye evi de fazla geliyor, evlerinden atılıp da sokaklarda yatmaya mecbur kalan kader arkadaşlarını görünce. Onların arasına karışıyor.

Kudüslü  muhafazakar bir ailenin mazbut ferdi, 1952 doğumlu Fevziye Sudki böylelikle uluslararası alanda tanınan bir direnişçiye dönüşüyor.   

Haftaya kısmet olursa Fevziye Hanım'ın evini geri alma mücadelesini ve bu yolda kendisine verilen destekleri anlatacağım.