Irak’taki Şii nüfus 1964’te Kerbala’da toplanıp Abdusselam Arif’in Sünni ağırlıklı mezhepçi yönetimini protesto etmişlerdi.

Görgü şahitleri, Amerikan ve İngiliz diplomatik yazışmaları, bir önceki yıl askeri darbeyle iktidara gelen rejime karşı 100.000’den fazla göstericinin toplandığını söylüyor. 1960’ların devamında Sünni ağırlıklı otoriteryan yönetim ile hayatı zorlaştıran bir dizi politikanın marjinalleştirdiği Şii câmia arasındaki protestolar artmaya devam etti.

Takip eden yıllarda, Baas rejimi ve diktatör lideri Saddam, Şia’yı daha bir şiddetle bastırdı.

Aradan geçen 50 yıl sonra, bugün, masa tersine döndü; Irak’ın Sünni nüfusu – bazen barışçıl şekilde bazen şiddet yoluyla – dışlanma ve ayrımcılıktan şikâyet ediyor.

Pazar günü 60.000 kişi Felluce’nin Anbar şehrinde sokaklardaydı. Son haftalarda Anbar’da ve Saddam devrildikten sonra Sünni isyanın merkezini teşkil eden kuzeydeki Sünni vilayetlerde pek çok protesto düzenlendi.

Bu insanlar siyasi tanımanın olmayışını, temel hizmetlerdeki sorunları, terörle mücadele kisvesinde ayrım gütmeden yürütülen baskınları ve tutuklamaları protesto ediyorlar.

Gösteriler, Sünni Maliye Bakanı Rafi İsavi’nin korumaları tutuklandıktan sonra başladı. Bu tutuklamalar, şu an Türkiye’de yaşayan ülkenin cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık Haşimi hakkında tutuklama kararı çıkarılmasından tam bir yıl sonra geldi.

Tüm bunlar Bağdat’ın işlevsiz siyasetini yansıtmaktadır. Başbakan Nuri Maliki, ciddi, verimli ve etkili bir hükümete uzaktan yakından benzemeyen bu şeye liderlik edemedi. Hükümet ve Kürt kuvvetleri arasında ülkenin kuzey bölgesinde yıkıcı bir iç savaşa da dönebilecek bir dizi dalaşma yüzünden Kürtlerle ilişkilere potansiyel olarak onulmaz şekilde zarar verdi. Ardından sırtını duvara dayayıp İsavi’nin üzerine yürüdü ve Sünnileri ayaklanmaya kışkırttı.

31 milyonluk ülkede kabaca nüfusun 3’te 2’sini teşkil eden Sünniler Irak’taki (artık hâkim olmayan) azınlık statülerini gönülsüzce kabul ettiler her ne kadar bu yeni duruma ayak uydurmaları için kanlı bir iç savaş ve beyhude bir isyan gerektiyse de.

Şikâyetleri meşru olabilir. Ancak yakından baktığınızda Irak’ta daha karmaşık şeyler olduğu görülür.

Sünniler gibi diğer gruplar da Maliki’nin gücü pekiştirme taktiklerinden dolayı marjinalleştirildiklerini iddia edebilirler.

Kürtler hatta Muktada Sadr gibi bazı önde gelen Şii oyuncular da Maliki tarafından kenara itilmekten şikâyetçiler. Maliki ile kanlı bir kapışma tarihi olan Sadr, Irak’ın Arap Baharı diyerek Anbar gösterilerinden çabucak istifade etmeye kalkıştı. Sadr’ın takipçilerinin ve Şii câmianın Sünnilere anlamlı bir desteğini sağlamadı bu. Güneyden gelen bazı sözcüler Anbar’ı ziyaret ettiler, desteklerini dile getirdiler ama yapmacık kaldı.

Anbar gösterileri, Saddam’dan 10 yıl sonra, Irak’ın cemaat ve hizip bölünmelerinden muzdarip olduğunu göstermektedir ki Suriye’deki çatışma bunu daha da azdırabilir.

Anbar gösterileri, Şii karşıtı sloganlar ve diktatörün el yazısını taşıyan taşıyan Saddam dönemi bayraklar sergilediğinden dolayı siyasi bakımdan etkinliğine dair ümitleri daha baştan kaybetti.

Anbar’daki protestolar da Irak karşıtı unsurlar da vardı. Bazı gözlemciler Şia karşıtı hissiyatın kılık değiştirmesi olarak gördüler bunu.

Bazı göstericiler de Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğraflarını taşıdılar.

Irak’ta bu gerilimden kimin kazanacağı henüz belli değil.

Sünnilerin ve Kürtlerin haklarından soyulması gitgide artarken, Maliki destek için Şii seçmenlerine yönelecektir. Onlar da Sünni ve diğer muhalefeti toplumdaki statülerine bir meydan okuma olarak görebilirler.

Suriye’den neyin çıkacağı tahmin edilebilir olmadığından dolayı Irak’ın geleceği halen belirsizdir. Şam muharebesi ve sonrası, Irak topraklarında sahnelenebilir.

Bölgede Sünni kuvvetlerin yükseliş ve mahareti, Sadr’ın Anbar gösterilerini Irak’ın Arap Baharı olarak anmakta haklı olabileceğine işaret etmektedir. Daha kesin ifadeyle, Irak’ta ve bölgede Sünni Baharı görmekteyiz.

Kaynak: The National (BAE)

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı