Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucuyla ilgili iki şey bilmemiz gerekecek: “Kim kazandı?” ve “Finans piyasaları sonuç hakkında ne düşünüyor?” Fransızlar, finans piyasalarının hükmünü vereceğini biliyor ve çoğu buna içerliyor. İkinci soru gündeme geldi, zira geçenlerde Nicolas Sarkozy’nin Başbakanı François Fillon, “Eğer François Hollande’ın seçildiğinin ertesi günü sol, euro kuşağı anlaşmasını sallantıya sokarsa, euro karşıtı spekülasyonlar tekrar tırmanır, ama bu kez set çekecek kimse olmaz” dedi.
Elbette Fillon, gidici cumhurbaşkanına destek sağlamak için Fransızları korkutmaya çalışıyor ama uyarısı saçma değil. Zira Hollande, önceliği ekonomik büyümeye vermek için euro bölgesi anlaşmasını yeniden müzakere etmek istiyor. Kendisi, bütçe açığının milli hasılanın % 0.5’inin üzerine çıkmasını yasaklayan ‘altın kuralı’ sağlama almaya da gönülsüz.
Hollande’ın istekleri mantıksız değil ama şimdiki haliyle euro bölgesi anlaşması, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve geri kalanlardaki bütçe felaketlerini bastırmaya yönelik tek araç. Ve karşılığında anlaşma, finans piyasalarına biraz rahatlama sağlıyor. Ama anlaşmayı parçalamak isteyen Fransa olursa, ortak para birimine güven azalır. Hollande bunları anlıyor. Seçim kampanyasını başlattığı konuşmada, asıl rakibine şöyle atıfta bulundu: “Gerçek rakibimin bir adı, yüzü ya da partisi yok. Adaylığını hiç koymuyor ama hep hükmediyor. Gerçek rakibim finans dünyası.”
Hollande’ın atıfta bulunduğu finans dünyası, Fransa’nın alacaklıları. Sayıları çok, zira Fransa’nın 1974’ten beri dengeli bütçesi yok. Bu alacaklılar, Fransa hükümetinin borçlarını satın almış bankalar, sigorta şirketleri, emeklilik fonları ve sıradan tasarruf sahipleri. Çoğu, Fransız kurum ve vatandaşları; bazısı da Londra, New York ya da daha küçük çaplı mali piyasalardan. Onlara tahvil sahipleri diyebiliriz. Şu an için herhangi bir ulusal hükümetten ve euro bölgesinin 17 üyesinin toplamından daha güçlüler.
Fransız zihninde bu düşmanın pek çok adı var. Eşit ölçüde ‘Anglosaksonlar’, ‘The City’ diye anılan Londra’nın finans merkezi, New York’taki Wall Street denilebilir. Koyu solcu aday Jean-Luc Mélenchon, genelde bu temaya sarılıyor. Kendisi, son anketlerde % 14.5 desteğe sahip ve Sarkozy ile Hollande’ın ardından üçüncü konumda. Bu kültürlü adam, geçen gün Bastille’de konuşurken, aniden İngilizceye geçerek şu gözlemde bulundu: “Evet, Bastille’de yeniden binlerce kızıl bayrak var. Evet, biz çok tehlikeliyiz.” Ve sonra anadiline dönüp, mesela Londra’nın finans merkezini eleştirmek yerine, silahını bizzat İngilizceye çekti. “Akıcı biçimde ‘küreselce’ konuşuyoruz; işgalcinin, zihinlerimizi işgal edenin dilini konuşuyoruz” vurgusu yapıp “Savaşımız bir kültür savaşıdır” diye ekledi. Anketlerde oy oranları neredeyse görünmeyen Jacques Cheminade ise kendi seçim posterlerine şu sloganı koydu: “The City ve Wall Street’siz bir dünya”. Öte yandan Stanford Üniversitesi’nde ders veren Fransız filozof Jean Pierre Dupuy de Fransız ‘siyasetinin, ekonominin aşağılamalarına teslim olmasından’ utanç duyduğunu söyledi. Dupuy, “Siyaset, ekonomik sorunlar ve piyasalarla yüzleşirken diz çöküyor” dedi.
Fransa’nın alacaklılarını tatmin etme gereğinin bir sonucu da anaakım adayların birbirine benzer ekonomi politikaları sunması. Sarkozy mali dengeyi 2016’da sağlamayı planlıyorsa, Hollande 2017’yi hedefliyor. Bunu başarmak için Sarkozy, vergi arttırımından ziyade kamu harcamalarında kesintiye güveniyor. Aslında iki taraf da detaya girmiyor. Yine de Hollande’ın yeniden müzakereden söz etmesi, Sarkozy’ye istediği açılış fırsatını verdi. İktidarı kaybederse, Fransa’nın da İspanya ve Yunanistan’la aynı borç krizine yuvarlanacağı öcüsünü ortalığa saldı. Alacaklılarına vaatlerini yerine getirme kapasiteleri olmadığından, emeklilik sisteminde kesintiye giden ve maaşları düşüren ülkelere atıfta bulundu. “Eğer Hollande kazanırsa, ya Yunanistan’daki ya da İspanya’daki gibi olursunuz” diye de ekledi.
Bu, Fransız tarzı sert siyaset. İşe yarayacağını sanırdım ama anketlerde halk desteğini kaybetmeyen Hollande, 2. turda zafer kazanma yolunda. Yine de Sarkozy, 2. soruya yanıtında haklı olabilir. Mali piyasalar, Hollande’ı Elysée Sarayı’nda görmekten hoşlanmayacak. (19 Nisan 2012)
Kaynak: Radikal