21 Şubat 1965'te Amerikan zenci lider Malcolm X suikaste kurban gitti. Her ne kadar onun siyasi bir suikasta maruz kalması bu büyük liderin zorunlu olarak tarih sahnesinden ayrılışına neden olsa da aynı zamanda bu, "efsaneleştirme/mitleştirme"nin, misyonun tamamlanmasının ve bu misyonun önemli bir rol oynamasının başlangıcıdır. Kaybolan lider, her ne kadar fiziki boyutuyla var değilse de, yok edilmesi güç, zamansal ve mekansal bir boyut kazanmaktadır.

İnsanlar, elbet bir gün onun haklı olduğunu ve her zaman hak üzere olduğunu öğrenecek, geleceği anlamak için sözlerini yorumlayacaklar, kişiliğini, oynadığı rolü çeşitli bağlam ve şekillerde, ne onun ne de onu öldürenlerin aklına gelmeyecek şekilde yeniden üretecekler.

Çeşitli bağlamlarda X'in sembolizmini ödünç alan dünyanın çeşitli yerlerindeki sivil hak savunucuları, İslamcılar, solcular ve milliyetçilerden oluşan geniş bir yelpaze mevcuttur. Gerçekte Malcolm X kimdir? Niçin suikaste kurban gitti. Amerikan posta idaresi neden 1999 yılında onun resmini bastı. Neden "Time" dergisi onun hayat öyküsünü 20. yüzyılda yayınlanan en önemli on kitaptan biri olarak nitelendirdi? Arap dünyasıyla yaptığı temaslar, düşüncesini geliştirme ve Amerikalıların hayatına etki etmesi bakımından merkezi bir rol oynamasına rağmen onun öyküsü neden Arap dünyasında neredeyse hiç bilinmemektedir.

Tarihi roller oynamış diğer şahsiyetlerden bir çoğu gibi Malcolm da hayata erken başlar. Irkçı beyaz bir çete, papaz olan babasını 1931 yılında siyah Amerikan toplumunun dayanışması sağlama yönünde yaptığı siyasi faaliyetler nedeniyle öldürdüğünde Malcolm henüz 6 yaşındaydı. Sosyal Yardımlaşma bölümü onu annesinden alınca bir dönem sona ermiş oldu. Boston'daki Harward Square'de kendisine bir kararganh edinen Malcolm, evlere soygunlar düzenleyen bir çetenin elebaşı olmuştu.

Malcolm yakalandı, hırsızlık ve ateşli silah bulundurmak suçundan 1948 yılında atıldığı hapiste altı yıl geçirdi. Burada kendi iç dünyasında arayışlara girdi ardından Elijah Muhammed liderliğindeki "İslam Toplumu" adlı cemaate katıldı. Hapishanede Malcolm; Will Durant, Nietcszhe, Kant gibi bir çok yazarı okuyacak, yazı ve hitabet kabiliyetini geliştirmek için İngilizce sözlüğü kelime kelime ezberleyecektir. Hapisten çıktığında Malcolm, artık "İslam Toplumu"nun en parlak yüzlerinden birisidir, Beyaz Amerikan toplumunun bilinçaltının derinliklerinden çıkarak onların en karanlık kabusu olacaktır.

Her ne kadar "İslam toplumu", konuşması için ona bir kürsü vererek dünyaya açılmasını sağladıysa da Elijah Muhammed'in onu davranışlarında aşırıya kaçmakla suçlayacak ve hayal kırıklığı yaşayacaktır. Dikkatlerin Malcolm üzerinde toplanması ve sürekli olarak medya tarafından sözleri ve açıklamaları çarpıtılan bir kişi haline gelerek sivrilmesi, "İslam toplumu"nun önde gelen isimlerini ve Elijah Muhammed'i rahatsız edecektir.

Malcolm konuşmalarıyla "İslam Toplumu"nu rahatsız ederken "İslam toplumu" da ona dar gelmeye başlayacak, sonra kopma meydana gelecek, Malcolm tek başına çalışmaya yönelecek, 1964 yılında Ortadoğu'ya yaptığı ziyaretin ardından Arap dünyasının doğusunda uygulandığı gibi Sünni öğretiyi hayata geçirmeye çalışacaktır.

Malcolm X budur. Bir radikal dönüşümden diğerine geçmiş, görünüşünü değiştirerek ve saçlarını düzleştirerek beyaz insana benzemeye uğraştıktan sonra zenci ırkçılığını savunmuş, Mekke'den dönüşünün ardından bütün insanlar arasında eşitliğe inanmış ve Beyazlarla iletişime geçmeye hazır hale gelmiştir.

Yıllar geçmesine rağmen düşünsel kaygısı devam etti ve sürekli cevap arayışı içerisinde oldu. Görünüşteki donukluğuna rağmen, öğrenciliğe meyli ve ruhi bir baba ya da önder arayışı hep varolmuştur. Ancak bu babalar onu sürekli kovalamaktadır. Tıpkı, bir poker oyununda ortaya çıkan anlaşmazlığın ardından Newyork'taki ilk çetenin lideri "Arşi"nin onu kovalaması ve çeteden dışlaması gibi, kurtarıcısı ve hocası Elijah da Malcolm'u, yıldızı parladıktan sonra cemaatten dışlamıştır.

Dönüşümlerin derinliği ve isimlerin değişmesi ne kadar keskin olursa olsun, Malcolm'un şahsiyetinde değişmeyen bir özellik vardır: Hapse girmeden önce de sonra da devasa bir karizma, müthiş bir etki ve örgütlenme kabiliyeti, farklı örgüt ve liderlerle ilişki kurma noktasında müthiş bir beceri.

Televizyon ekranında bazen olur bir suç örgütü üyesiyle argo konuşma yapabilen Malcolm bir akademisyen ya da sosyal bilimciyle de yüksek dille konuşabilmekte, düşünceyi en güçlü etkiyle hakim kavramları tepetakla edecek şekilde karşı tarafa iletme ve onu sersemletmeye gücü yetebilmektedir. Bu işte tam da onun söylediği gibi "sözün gücü"dür. Gerçekte onun metinlerinden ve analizlerinden bir çoğu, bugün de geçerliliğini koruyan bir önem arz etmektedir.

Burada "İslam Toplumu"nun İslam dünyasıyla ve bilindiği ve uygulanageldiği şekliyle İslam diniyle olan ilişkisi üzerinde biraz durmak gerekir. Her ne kadar biz bu topluluğun inanç ve akide sistemiyle ilgili şer'i bir incelemeye girişmeyeceksek de genel olarak Nation of Islam (İslam Toplumu)'nun inanç sisteminin İslam dünyasında bilinen şeklinden oldukça uzağa düştüğü açıktır. Bu da bu inanç sistemini, bilindiği şekliyle sünnilik ya da şiiliğin dışında görülmesine neden olmuştur. Elijah'ın takipçileri, zenci insanın beşeriyetin kökeni olduğuna inanır, dünya kurulalı beri yeryüzünü yöneten odur.

Ancak Jakop adlı şirret bir bilim adamı, Ege denizi'ndeki bir adada dünyanın geri kalan insanlarından izole yaşam süren bir grup zencinin genleri üzerinde farklı deneyler gerçekleştirmiştir. Altı yüzyıl süren bu deneyler neticesinde beyaz insan ortaya çıkmıştır.

Akide sistemi bir kenara bırakıldığında bu hareketin katkısının dini değil, daha çok siyasi ve toplumsal düzeyde olduğunu görürüz. Amerika'daki bir çok zenciyi yitirilmişlikten, sapmadan hatta kendinden nefret etme halinden kurtararak onları, düzgün davranış, doğru ahlak, ortak kimliğe ve şanlı bir tarihe inanma etrafında birleştirmiştir.

Bazı zenci Müslüman ve Hıristiyanların çocuklarına Arapça ve Savahilice isimler vermeleri, beyaz sayfa açan dönüşümün etkilerini bizlere yansıtırken, bu etkinin günümüze kadar sürdüğünü göstermektedir.

Ancak şu soru gündeme geliyor: "Öyleyse bu cemaatin bağlı olduğu İslam isimlendirmesi nereden gelmektedir? Topluluğun İslami kökeni ne olursa olsun, İslam'a geçişleri büyük ölçüde bir kısmının köleliğin zilletinden kendini arındırma ve köklere dönme şeklinde gerçekleşmiştir. Zira Afrika kıtasından Amerika'ya ilk getirilen kölelerin büyük bir kısmı aslen Müslüman'dı.

Ancak önemli bir boyut var ki bu zencilikle ilgili bir şey değil daha çok İslam'la ilgilidir. Tarih boyunca Batı'nın azgınlığı karşısında İslam, hep adaletli ve objektif oldu, gerek siyasi gerekse toplumsal düzlemde değişim ve direnişten yana tavır aldı. Bu özellik sayesinde siyasal İslam'ı Arap dünyasında ileriye taşımış, bazı Afro-Amerikan protesto hareketlerine de rengini vermiştir.

Konunun daha net anlaşılması bakımından, Arap dünyasında yaşananlardan ve siyah Amerikalıların tarihi arka planından oldukça uzak bir örnek verelim. Okuyucu Google'dan "Aryan Toplumu" (Aryan Nation) kelimesini girdiğinde bu topluluğun ırkçılığıyla bilinen ve beyaz ırkın üstünlüğüne inanan Amerikalı bir topluluk olduğunu görecektir. Ancak bu hareket son dönemlerde İslami bir renk almış, bazı açıklamalarını besmeleyle yapmaya tekbirle bitirmeye başlamıştır. Bu hareket, evrensel siyonizmin komplolarına, kapitalizmin hegemonyasına, şirket çıkarlarına ve tüketim toplumuna karşı "Ari Cihadı"ndan bahsetmektedir.

Bu ırkçı hareket, İslam'la Ari ırkın üstünlüğü düşüncesinin babası olan Hitler arasındaki sözde bağlantıyı kurmak adına daha da ileriye giderek, Nazi Almanyası ile Filistin Müftüsü Emin el Hüseyni arasındaki ilişkiyi anımsatma gayreti içerisine girmiş ve garip bir ideolojik uydurmayla, onda olmayanları ona yüklemeye çalışmıştır. Müftü Hacı Emin ile ilgili garip anımsatmalara ilişkin alıntılar yaptıktan sonra tekrar Malcolm X'le ilgili öykümüze dönelim.

Öyleyse Malcolm'la "İslam toplumu" arasında 1964 yılında bir kopma meydana geldi. Bu yılda Malcolm, Mekke'ye giderek Hac ibadetini yerine getirmeye ve İslam'ı Elijah Muhammed'in düşüncelerinden uzak bir şekilde anlamaya çalıştı. Gerçekten de bu seyahatin Malcolm X üzerinde ve İslam'ın Amerika'daki gelişimi üzerinde müthiş bir etki gerçekleştirdiğini görüyoruz.

Bürokratik bir takım zorluklarla başlayan ve ve havaalanında alıkonulmasıyla devam eden seyahati, İslam hakkında kesin düşüncelerle sonuçlandı ve Malcolm X'in Arap Birliği'nin ilk Genel Sekreteri Abdurrahman Azam Paşa'nın oğlu Ömer Azzam'la buluşmasından sonra son derece sıcak ilişkilere dönüştü. Buluşmada baba ve oğul Azzam'lar birlikte, Suudi Arabistan'da ikamet etmekteydiler.

Abdurrahman Azam Paşa, siyasi açıdan uzak görüşlü biriydi. Malcolm X'in faaliyetlerini de takip etmekteydi. Kahire Üniversitesi'ndeyken BM'de müsteşar olan Dr. Muhammed Şevaribi  aracılığıyla aralarında dostluk bağı kuruldu. Malcolm'un Azzam ailesi tarafından ağırlanması, kendi hayat hikayesinde bahsettiği Suudi Hükümetinin sıcak tavrıyla ilgili olarak Malcolm, kitabının geri kalanından oldukça farklı bir dil kullanmaktadır.

Burada öfkeli ve kindar Malcolm giderek yerine son derece hassas ve müteessir bir Malcolm gelmiştir. Büyük bir hayranlıkla misafirperverliğin en ince detaylarına iner. Arap ve Müslümanlardan gelen bu izzet ikramdan sonra bu insanların Beyaz olduğuna kani olmuştur. Tüm bu yaşadıkları, o dönemde varoluşsal krizin zirvesinde olan Malcolm'un manevi dünyasında derin izler bırakırken, gerek Beyaz gerekse Siyah arkadaşlarından hicap duymasına neden olmuştur.

Malcolm Kral Faysal bin Abdülaziz'le Suudi, Arap ve Müslüman bir çok şahsiyetle buluşmuştur. Malcolm'la aynı yıl hacc yapan Kudüs Müftüsü Hacı Emin Hüseyin bunlardan biridir, (Hayat hikayesinde yanlışlıkla adını Büyük Kudüs Müftüsü Hüseyin el Emini şeklinde yazmıştır). Malcolm, Hacı Hüseyni'yi sarı saçlı mavi gözlü olarak tanımlar. Bu, Malcolm'un İslam'ın sadece belirli bir ırk ya da renge has olmayan bir din olduğunu ispat etmek üzere kullandığı anlamlı bir ifadedir.

Malcolm, hayat biyografisinin "Mekke" bölümünde dünyanın dört bir tarafından onbinlerce hacının geldiğini söylemektedir: "Sarışını, esmeri, siyahı, mavi, kahverengi gözlüsü..Her milletten insan...Ancak hepimiz, birlik ve kardeşlik ruhu içinde aynı ibadeti yapıyoruz. Amerika'da Beyaz'la beyaz olmayan arasında böyle bir ilişkinin kurulabileceğini sanmıyorum..."

Şunları da söyler Malcolm: "Amerika, İslam'ı anlamaya muhtaç. Zira Amerikan toplumunda ırkçılık sorununu ortadan kaldıracak tek din İslam'dır. İslam dünyasına yaptığım seyahatlerde Amerika'da beyaz sayılabilecek insanlarla karşılaştım, onlarla konuştum, onlarla birlikte yemek yedim. Ancak İslam dini, onların zihinlerinden beyazlık sendromunu kaldırmıştı. Daha önce gördüğüm, derilerinin rengi ne olursa olsun her türden insanın uyguladığı kardeşlik gibi samimi ve sahtelikten uzak bir kardeşlikti.

Hac seyahati, Malcolm'un İslam hakkındaki düşünceleriyle beyazla siyah arasındaki karşıtlığa dair görüşlerini değiştirmişti. ABD'ye döndüğünde bazı insanları sırf beyaz oldukları için kötü olarak nitelemeyi artık bıraktığını belirtti. Malcolm'un bu dönüşüm ve tavırları, Amerikan tarihinde kendisini savunanlara, onu siyah ırkçısı, şiddet yanlısı, etnik provakatör gibi gösteremeye çalışanlara karşı yeterli malzemeyi vermişti.

Bugün Malcolm, sivil haklar hareketi tarihinin en önemli direklerinden biridir. Bu nedenle Amerikan Posta İdaresi, 1999 yılında onun resmini posta pullarına koyarak, zencilerin yaşam koşullarının düzeltilmesi ve haklar verilmesi konularındaki rolünü itiraf etmiştir. Bununla birlikte bazı Beyaz Amerikalılar, özellikle de muhafazakarlar, Malcolm hakkında şüpheler ileri sürerek onun bu rolünü kabule yanaşmamaktadırlar.

Bu seyahat, siyah toplumun Sünni İslam'a geçişinde bir köprü görevi görmüştür. Hacc'dan döndüğünde "İslam Toplumu" düşüncesini reddeden Malcolm'un bu düşüncesinden bir çok kişi etkilenmiş olup belki de bunların içinde en önemlisi Elijah Muhammed'in oğlu ve cemaat liderliğindeki halefi Varisüddin Muhammed'dir.

Bu hac seyahati, bir çok referans kitapta ve akademik çalışmada yeniden yorumlanmış ve düzenlenmiştir, zira Malcolm'un tanıklıkları, Siyah ırkla Beyazlar arasında gördüğü kardeşlik, "Arap Kardeşleri"nden gördüğü insani tavra ilişkin yazdıkları, Amerika'da Araplara yönelik vahşi, cinsi sapık türünden yapılan yakıştırmalardan ayırarak onlar hakkındaki egemen yargıları kırmaktadır.

Malcolm X, 42 yıl önce 21 Şubat'ta Newyork'un meşhur Harlem semtinde, anlaşıldığı kadarıyla kendisinden ayrılmasının intikamını almak isteyen "İslam toplumu" militanları tarafından öldürülmüştür. Suikaste uğradıktan sonra aradan geçen onca yıla rağmen Malcolm X efsanesi yaşayacaktır. Onun düşüncesine sahip bir çok kişi çıkacak, bu düşünceler üzerinde mülkiyet hakkı iddia edecektir. Siyah Amerikalılar, Malcolm X'i Martin Luther King'den sonra ırkçılığa karşı mücadele konusunda mücadelenin en önemli liderlerinden birisi saymaktadır. Bazıları onun bu konuda King'den de önde geldiğini, zira Malcolm X'in devrimciliği olmasaydı King'in Beyaz Amerikalılar nezdinde kabul görmeyeceğini belirtiyorlar.

Dünya solu onun Amerika'da, Afrika'da ve Asya'da ezilen insana verdiği desteği ve bu mücadele sonucunda elde ettiği zaferi selamlayacaktır. Müslümanlar, onu "Kardeş Malik Şahbaz" olarak hatırlayacak, hayatını İslam'ın asaletinin bir kanıtı olarak görecek, bu dinin farklı kıtalara ve milletlere yayılmasının bir sembolü olarak görecektir. Onun ateşli konferansları, hararetli televizyon konuşmaları, binlerce insanın İslam'la tanışmasına vesile olmuştur.

Malcolm hakkında yüzlerce makale, çalışma ve kitap lazılacak, adı okullara, üniversitelere ve fükeltelere, hatta Newyork'taki ve Boston'daki bazı önemli caddelere verilecek, bir çok siyasi ve gençlik örgütü onun adını taşıyacaktır. Afro-Amerikalılar onun için ağlamakta, Müslümanlar ona rahmet okumakta, mücadelesine övgüler düzmektedirler. Yönetmen Spike Lee, 1992 yılında filme çektiği ve Malcolm fırtınasını koparan "X" adlı filmle onun hayat hikayesini zihinlere kazımıştır.

Batı'da hakkında çok miktarda çalışma yapılmasına rağmen Arap ve İslam dünyasında onun hakkında yapılmış çalışma hemen hemen yok gibidir. Malcolm'un yaşam öyküsüne ilişkin olarak Arap dünyasında geniş ölçekli bir çalışma ya da yayın yapılmamıştır. 1964 yılında Arap coğrafyasına yaptığı iki gezi, Kral Faysal, Cemal Abdünnasır ve Abdurrahman Azzam Paşa ile yaptığı buluşmalar, Cezayir elçisiyle Gana ve diğer ülkelerde gerçekleştirdiği görüşmeler yazıya geçirilse ne iyi olurdu.

Malcolm'un Arap coğrafyasında yaptığı temaslar, Amerikan hayatı ve Arap imajı üzerindeki etkisi bakımından analiz edilmeyi hak ediyor. Terör kavramının İslam'la karıştırılmaya çalışıldığı bu dönemde bunun önemi daha da artmaktadır, zira bunlar, ırkçılığı ve nefret söylemlerini reddeden İslam'ın imajına olumlu katkıda bulunacak, Malcolm X'in yaklaşık yarım asır önce düşüncelerini değiştirmesiyle başlayan bu süreçte Amerika'da adalet ve eşitlik kavramlarının yerleşmesinde önemli katkıları olacaktır.

Dünya Bülteni için El Cezire'den Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.