MAHİNUR Özdemir, Belçika'da milletvekili seçildi, başında türbanıyla, Brüksel Parlamentosu'nda yemin etti. Güzel, güler yüzlü, şık ve sevimli bir genç kadın...
Kendisini yürekten kutluyorum, alkışlıyorum.
Kolay değil, Türkiye'den göçmen gitmiş bir ailenin kızı... Flamancayı ve Fransızcayı öğrenmiş, başında türbanıyla okumuş, Hıristiyan Demokrat Parti'den siyasete girmiş ve Valon bölgesinden milletvekili seçilmiş.
"Ninelerimiz, analarımız" başarabilir miydi bunu?!
Mahinur'un Hıristiyan Demokrat Parti'den seçilmesi daha bir anlamlı! Hıristiyan Demokrat Şansölye Merkel'in kulakları çınlasın!
Gerçi Fransız basını 'şoven' kışkırtmalar yapıyor; Mahinur'un "sözde Ermeni iddiaları" diye konuştuğunu, "soykırım'ı inkâr suçunu" işlediğini falan zırvalamaya başladı.  Ama olsun, Mahinur'lar Sarkozy'lere fikir hürriyetinin ve kültürel çoğulculuğun da güzel bir cevabıdır; AB ruhunun gerçek bir göstergesidir.
Avrupa parlamentolarında Türkiye'nin AB üyeliğini savunacak güçlü bir ses daha eklenmiştir artık.

Ayrımcılığa karşı
Mahinur'un partisi Hıristiyan Demokratların lideri Joelle Milquet bakın ne diyor:
"Temsili demokraside yaşadığımız sürece, seçilmişler de seçmenlerin temsil görevini üstlenirler. Anayasal olarak din özgürlüğü garanti altındadır."
Sarkozy'nin anlaması mümkün değil ama Merkel bunu anladığı zaman birçok sorun çözüm yoluna girmiş, Avrupa kendisini de tehdit eden "ayrımcılık" illetini tedaviye başlamış olacak.
Avrupa'da göçmen ve Müslüman iseniz ve hele de türbanlı iseniz vahim "ayrımcılıklar"la karşılaşırsınız; sosyal ve siyasi merdivenlerden çıkmak daha bir zordur. Mahinur bu engelleri aşarak başarıya ulaşmış.
"Türbanımı değil projelerimi konuşalım. 5 yıl sonra yaptıklarımı göreceksiniz" diyen Mahinur projelerini iki soruna odaklamış: İşsizlik ve ayrımcılıkla mücadele!
Demokrasi güzel şey... Bravo Belçika, bravo Mahinur...

İran'da Nida
Mahinur'un başarısından nasıl bir sevinç, bir 'inşirah' duyduysam... Tahran'da demokrasi gösterilerinde hayatını kaybeden felsefe öğrencisi genç kız Nida Sultani'nin ölümüne de o kadar üzüldüm.
Gencecik bir kız; elinde silah, belinde bomba falan yok. Tek istediği şey, demokrasi...
Mahinur'ların tesettürü de Nida'ların başlarını açması da kendi tercihleridir, doğal haklarıdır.
Nida İran'da demokrasinin ve kadın haklarının bir sembolü oldu; artık Nida'nın ruhu, Devrim Muhafızı denilen haydutlardan daha güçlüdür; zaman gösterecektir bunu.
İnsanlar okuyacak, dünyadan haberdar olacak, düşünecek ama kudret sahiplerinin emrettiği gibi yaşayacak, ezberletildiği gibi konuşacak! Hayır, geçti Bor'un pazarı...
"Zamanın ruhu" er geç galip gelecektir: Bırakınız diledikleri gibi düşünsünler, bırakınız istedikleri gibi yaşasınlar.

 

 

Kaynak: Milliyet