Lübnan'daki son üzücü olaylar bölgedeki ve bölge dışındaki bazı güçlerin, Lübnan'da var olan krizin kökten çözülmesini istemediklerini gösterdi.

Bu olaylar Lübnan'la sınırlı değil; bilakis Filistin'de Gazze'den ve Irak'ta Sadr kasabasından Beyrut'a kadar devam eden bir zincirin halkaları gibi.

Bu halkalarda Amerika, İsrail ve bölgedeki bazı Arap ülkeleri, bu karışıklığın mimarlarlığını üstlenmiş durumdalar.

Her ne kadar Sadr kasabası, Gazze ve Beyrut apayrı coğrafyalar olsalar da konumları itibariyle birbirleriyle ilintililer. Zira Ortadoğu'da Siyonist rejim ve Amerika'nın güvenliği bu üç bölgeyle doğrudan alakalı.

Lübnan bölgesi, Siyonist ordunun 33 Gün Savaşı sonundaki yenilgisiyle siyasi ve askeri dengeleri alt üst etti, Siyonist rejim için yeni güvenlik sorunları ortaya çıkardı.

İsrail'in güvenliği Amerika ve Batı'nın en önemli amacı olması hasebiyle, Siyonist ordunun yenilgisi zamanla rejimlerinin de çökeceği anlamına geliyor. 

Amerika ve Batı için İsrail'in güvenliğinin ve kalıcığının en önemli dayanağı kabul edilen ordusunun yenilgisi düşünülemezdi. Bu yüzden Temmuz 2006'daki 33 Gün Savaşı'ndan sonra Batı ülkeleri ve Amerika ile bazı Arap ülkeleri Hizbullah'ı Lübnan'da siyaset sahnesinden silmeye çalıştılar. 

Amerika ve Batı'yla alakası ortada olan şüpheli 14 Mart olayı, Lübnan'da Hizbullah'ı siyaset sahnesinden silme gayretinin adımlarından biriydi.

Bir başkası, Fuad Sinyora hükümeti, halkın büyük itirazlarına ve 8 Mart Grubuna bağlı altı bakanın kabineden ayrılmasına rağmen Hizbullah'a silah bıraktırmak istedi.

Sinyora hükümeti son olarak Hizbullah'ın Beyrut Havaalanı yakınlarındaki iletişim sistemlerini engellemeye çalıştı. Bu da İslamî direnişin iletişiminin Amerika ve İsrail casus aletlerine karşı etkisiz hale getirilmesi anlamına geliyordu.

Öbür yandan 14 Mart Hareketi ve Sinyora hükümeti, attıkları şüpheli adımlarla İslamî direnişin ordu ve hükümetten tamamen uzaklaştırılmasını amaçladılar. Bu plan kapsamında Beyrut Havaalanı Güvenlik sorumlusu Albay Vefik Şakir ve bir başka iyi bilinen şii komutan görevden alındı.

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın basın toplantısı ve Hizbullah'ın iletişim imkanlarının kısıtlanmasına tepkisi, Sinyora hükümeti, 14 Mart Hareketi, Amerika, İsrail ile bazı Arap ülkelerinin ortak planlarının bir kısmını açığa çıkardı.

Bu tepki, İslami direniş taraftarlarının heyecanlı bir gösteri yapmalarına yol açtı. Ancak 14 Mart Hareketi yanlılarının göstericilere karşı silah kullanmaları Lübnan'daki durumu krize dönüştürdü.

Bunlar olurken bazı Arap ülkelerinin toplumu Hizbullah aleyhinde tahrik etme amaçlı iletişim savaşı başladı ve bu da olayları daha da şiddetlendirdi.

Şimdi Sinyora hükümeti İslami direniş taraftarlarının baskısı karşısında önceki girişimlerinden geri adım atmışken, Arap Birliği üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları, krizin nedenlerine bakmadan Sinyora hükümetinin yanında olduklarını ilan ettiler. 

Bu durum, Arap Birliği'nin, bazı Arap ülkelerinin etkisi altında ve Lübnan sorununa taraflı bakmakta olduğunu, Lübnan'daki olayların kökten çözümüne yanaşmadığını gösteriyor.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri'nin bütün taraflar arasında yeniden diyalog kurarak  üzerinde anlaşılan bir cumhurbaşkanı seçip bir milli birlik hükümeti kurmak girişimleri Lübnan'ın krizden çıkışı için makul bir yol olarak görülüyor; fakat bu girişim 14 Mart Hareketinin engelleriyle başarısızlığa uğradı.

Şimdi Lübnan'ın durumu öyle bir hale geldi ki Fuad Sinyora hükümeti ve 14 Mayıs Hareketi güç dağılımı konusundaki isteklerinde diretecek olurlarsa, ülkenin durumu geçmiştekinden de girift bir hal alacak ve kontrol edilemez bir iç karışıklık ortaya çıkacak.

Ama eğer Meclis Başkanı'nın ülkedeki siyasi krize çözüm önerisi 14 Mart Hareketi ve diğer taraflarca dikkate alınır ve bölgedeki Arap ülkeleri de Lübnan'ın iç işlerine karışmaktan vazgeçerlerse ülke istikrara doğru yol alacak, İslami direniş de gücünü ve dikkatini Güney Lübnan sınırına yönlendirecektir. 

Farsça aslından Dünya Bülteni için çeviren: Kadir Turgut