Son zamanlarda katıldığım en ince detaylarına kadar hesaplanmış, her bakımdan titizlikle uygulanmış en başarılı programdı Londra'daki konferans; Türklerin İngiltere başkentinde böyle bir etkinlik düzenlemesi yerel katılımcıları hayli şaşırttı. Üç gün boyunca aksayan hiçbir yön olmadı diyebilirim. İngiltere Parlamentosu Lordlar Kamarası'nda yapılan girizgâh toplantısını ertesi gün çok itibarlı SOAS (School of Oriental and African Studies) bünyesindeki iki ayrı salonda yapılan paneller izledi; üçüncü gün ise LSE (London School of Economics) binasında yapıldı toplantılar... Her şey olup bittikten sonra, İngiliz bir katılımcı, "Bunca zamandır panellerde konuşurum, hiç bu kadar dakik yürütülenine rastlamadım" diyordu takdirle... Bizden bir profesör de, son gün, toplantıyı düzenleyenleri uyguladıkları disiplin sebebiyle teker teker tebrik etti. SOAS, bilen biliyor, Büyük Britanya'nın Ortadoğu ve Afrika'ya dönük akademik yüzüdür. Hani Ortadoğu'yu en iyi İngilizlerin bildiğine dair bir yerleşik kabul vardır ya, o bilenlerin yuvalandığı yerdir SOAS... LSE ise, dünya çapında ekonomistler çıkarmış bir bilimler yurdudur; siyaset bilimi alanındaki çalışmalarıyla da ünlüdür LSE... Bu iki bilim yuvasının 'Değişim Sürecinde İslâm Dünyası: Gülen Hareketinin Katkıları' ana başlıklı bir toplantıya salonlarını açması, bence, toplantılarını orada düzenleyenler açısından iyi bir mesajdı. Toplantıları SOAS ve LSE çatıları altında yapmanın pratik yararı hemen görüldü zaten: Bu tür etkinliklerde hep karşılaşılan 'sen-ben-bizimoğlan' manzarasının yerini, bu toplantıda, İslâm Dünyası'na ve Türkiye'ye önem veren SOAS ve LSE mensupları almıştı. Bunun için de panellerin özellikle 'soru-cevap' bölümleri bayağı hareketli geçti; İngilizler tatmin olana kadar soru sormaya devam ettiler. Etkinliği 'Dialogue Society' adına düzenleyen Dr. Sabri Yılmaz doktorasını SOAS'tan almış bir bilimadamı. Londra Üniversitesi'nde Türkiye'yi ilgilendiren hemen her konuda dersler veriyor. Londra toplantısının bilim dünyasında ilgi uyandıracak düzeyde olması için olağanüstü bir gayret gösterdiği hemen anlaşılıyordu. Konusu ilân edildikten sonra dünyanın dört bir tarafından 150 kadar araştırmacı çalışmalarından özet göndererek ilgilerini belli etmişler. Dr. Yılmaz'ın oluşturduğu bilim kurulu o noktada devreye girmiş; konu başlıkları ve özetlerinden beğendikleri araştırmacıları tebliğ göndermeye teşvik etmişler... Bilim kurulunun en az üç üyesi her tebliği baştan sona okumuş ve kabul edilmeye değer 48 çalışmanın müellifini toplantıya çağırmışlar... En güzel sürpriz de, toplantıya sunulan tebliğlerinin hepsini, Londra'ya iner inmez 754 sayfalık kocaman bir kitap halinde elimizde bulmamızdı. Konuyla ilgili çalışacaklar için vazgeçilmez bir başvuru kaynağı olacak muazzam bir eser bu. Lordlar Kamarası'nda yapılan girizgâh toplantısında çok kısa bir açılış konuşması yapan Şikago'daki Loyola Üniversitesi profesörü Marcia Hermansen'in SOAS'taki birinci oturumda sunduğu "Gülen Cemaati'nin Gelişmesinde Hatıranın Yeri" başlıklı tebliğini çok beğendim. İlk günden bugüne hayli mesafe aldı hareket, ancak başlangıç günlerini her an taze bir anı gibi koruyan bir yönü de var. Geçmişle irtibatı koruyarak ileriye doğru yürüme yöntemi egemen harekete. Ülkelerinden uzakta açılmış okullarda ders verirken hayatlarını kaybetmiş genç öğretmenler... İlk baştan itibaren harekete destek çıkmış, her dönemeçte bilgeliğiyle doğru kararlar alınmasına katkıda bulnmuş Hacı Ata (Kemal Erimez)... Prof. Marcia Hermansen, "Bu simge isimler, yurttaki beşinci kat, birlikte yürünülen kadro, hepsi birden hareketin kolektif hatırasını teşkil ediyor" dedi. İlginç bir tebliğdi gerçekten... Türklerin kalabalık yaşadığı Londra'nın kuzeyinde, ilk görüşte 'Perili Köşk' filmlerini anımsatan eski bir okul binasını elden geçirerek eğitim hizmetlerine tahsis etmişler. İlk ve orta öğretim sınıfları olduğu gibi başka okullarda okuyan çocukların kültür takviyesi için haftasonu dersleri de veriliyor okulda. İngiltere'de yüksek öğretime gidebilmek için öğrencilerin belli sınavlardan başarıyla geçmesi gerekiyor; onu sağlayacak dersler de veriliyor okulda. Okulun müdürü, "Dershane görevi de yapıyoruz" dedi. Bir akşam okula gidip öğretmenlerin karavanasından yemek yedik. Londra'daki Türk üniversite öğrencileri bir musiki heyeti oluşturmuşlar, çaldılar ve bizler de dinledik. Sizin anlayacağınız, konferansa katılanlar da Türk-usulü seviyeli eğlenceyle tanışmış oldular... Bu toplantının artçı dalgaları olacaktır, eminim