KUZEY Irak'ta sivil kıyafetli Türk subaylarına karşı "taciz ve silah doğrultma" eyleminin yapıldığına ilişkin Genelkurmay açıklamasını, Türkiye'ye cuma gecesi CNN Türk duyurdu.

Hemen telefon yağmuru başladı: Bu olay Kuzey Irak'a dönük bir operasyonun işareti miydi?

"Sanmıyorum" dedim. Çünkü Genelkurmay, subaylarımızın "vukuatsız olarak üslerine döndüğünü" belirtiyor.

Sonra, yaşadığımız siyasi gerginlikleri yansıtan iç politika soruları: Acaba seçimleri etkilemek, yaptırmamak veya sonuçlarını tanımamak için 'derin devlet' Kuzey Irak'ta birtakım "provokasyonlar" mı hazırlıyor?!

Bu tür sorulara da "Sanmıyorum" diye cevap verdim. Çünkü Genelkurmay, peşmergelerin yaptığı "etik dışı" davranışların "yanlış anlamadan kaynaklandığının değerlendirildiği"ni çok net ifadelerle belirtiyor.
Öyle ise Genelkurmay'ın dili niye çok sert?

Tabii çok sert, çünkü yapılacak yanlış bir harekete çok sert karşılık vereceğini belirtiyor. Dilin sertliği, Kuzey Irak liderlerine bir uyarıdır; iç politikayla ilgisi yok.

Askeri müdahale?

İlgisi yok ama gergin bir politik süreçten geçtiğimiz için zihinlerde böyle vehimli bağlantılar kuruluyor. "Gece yarısı muhtırası"ndan itibaren ordunun politik hayatımızdaki rolü her yerde konuşuluyor, tartışılıyor.

Hatta Anayasa Mahkemesi'nin ünlü 367 kararının bile ordunun etkisiyle verildiğini düşünenler az değil.

Kaygılar dışarıya da yansıyor. Dış basında, hatta üye olduğumuz kuruluşların ve müttefik hükümetlerin açıklamalarında da "seçim sonuçlarına saygı gösterilmesini" isteyen ifadeler yer alıyor.

Biz gazeteciler ordunun rolü hakkında yine birçok soruya muhatap oluyoruz bugünlerde.

Terörün tırmanması da adeta 'geleneksel' olarak "Ordu ne yapacak?" sorusunu yaygınlaştıran sebeplerinden biridir.

Türkiye'de terörle mücadele ve laiklik için askeri müdahaleyi isteyenlerin bulunduğu da bir sır değil; maalesef akademik camiada bile!

Darbe olur mu?

Ne amaçla olursa olsun, darbe vatana ihanet olur! Çünkü vatanı büyük felaketlere sürükler!

Bırakın klasik darbeyi, 'seçim sonuçlarına saygı gösterilmemesi' bile ekonomiyi çökertir. Türkiye artık eskisi gibi kapalı bir köylü toplumu değildir. Bir müdahale halinde, finans, turizm, yatırım, ihracat ve tümüyle ekonomi mahvolur!

Ekonomik çöküntü terörü besler! Dahası, bir müdahale Türkiye'yi dünyada yalnızlığa sürükler... PKK'nın 'demokrasi' diye yürüteceği kampanya dünyada yeni taraftarlar kazanır ve içeride terörün büsbütün azgınlaşmasına fırsat verir!

Barzani sivil ve demokratik bir yönetim görüntüsü verirken, Ankara'nın seçim sonuçlarına tahammül edemeyen "güdümlü" bir görüntü vermesi nelere yol açar?! Bir düşünün!

Antidemokratik bir görüntü, Türkiye'yi dünyada yalnızlığa sürükler! Dünyada Türkiye karşıtlığını güçlendirir! Terörle mücadele ve Kıbrıs dahil, en hayati konularımızda peş peşe diplomatik hezimetlere uğrarız!

Batılı anlamda demokrasi Türkiye için sadece hür ve gelişmiş bir toplum olmamızın tek yolu değildir; dahası, yüksek stratejik değerde bir dayanaktır. Türkiye'yi böyle bir dayanaktan mahrum etmek, vatana ihanet çapında tahribat yapar.

Bu akılsızlığı, bu sorumsuzluğu ben hiçbir kurumdan beklemiyorum.