DTP'nin kapatılması kararının sıcak etkisi devam ediyor. Özellikle sokağa taşan öfke ve bunun doğurduğu karşı öfke kısa vadede tansiyonun daha da artacağını gösteriyor. Muhtemel komplo teorileri ve provokasyon kokan cinayetler, Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde yaşanan tecrübeye bakarak haklı olarak herkesi tedirgin ediyor. Kapatılmanın sonuçları bakımından adeta Türkiye'nin kapatılması anlamına gelecek bir basiretsizlik sergilenirken, hem devlet aklı adına hareket edenlerin hem de Kürtlerin temsilcisi olmak payesini beleşe kapan DTP'nin payına çok şey düştüğü de muhakkak. Yakın siyasi tarih açısından bakıldığında kapatmanın Kürtlerin 28 Şubatı anlamına geldiği tartışması da şimdiden uç göstermeye başladı. DTP'nin kapatılmasını "Kürtlerin 28 Şubatı" sayarak bununla Müslümanca hassasiyetleri adına siyaset yapanların başına gelen 28 Şubat sürecini karşılaştıranların atladıkları önemli birkaç husus var: bir kere Müslümanca hassasiyetler adına siyaset yapanların maruz kaldıkları postmodern darbenin muhatapları, daha doğrusu mağdurları önemli kısmı aynı zamanda Kürtlerdir. Müslüman/ca hassaiyetler/i adına siyaset yapan dönemin siyasi hareketi aynı zamanda Türk ve Kürdü bir arada tutan ortak hafızaya, ortak değerlere hitap ediyordu. En azından bunu temsil etme iddiasındaydı. Kısaca Müslümanlığı ortak kimlik olarak kabul edenlerin siyasetiydi. Bu bakımdan 28 Şubatın Kürtlere karşı da yapılmış bir hareket olması bakımından yeni bir kavramsallaştırmaya ihtiyaç var. YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLATINIZ