Türkiye’nin deneyimi, iyi ve hızla ilerleyen bir model olması açısından bölge ve Araplar için kaçınılmaz görünüyor. Türkiye, dünya düzeninin değişmesinin ardından her alandaki rolünü yeniden kazanıyor. Bugün ülkede yaşanan değişiklikler siyasi rejimle ordu arasında tam bir ayrım yapılmasını ve ordunun nihai olarak kışlasına çekilmesini zorunlu kılıyor. Türkiye’nin siyasi sisteminin bundan böyle yabancı ülkelerden duyulan korku ve İslamcı partinin yarattığı endişe nedeniyle orduya tabi olması doğru değil. Anayasa değişikliği referandumu da epey önemli bir soruna tartışma kabul etmez bir biçimde açıklık getirdi. Bu sorun laiklik ve İslamcılıkla değil, genel ve bireysel özgürlüklerle ilgiliydi. Türklerin yaklaşık yüzde 58’inin önerilen değişikliklere onay vermesiyle birlikte askerin imtiyazları ortadan kalktı.

Bir siyasi sistemde ordu taraf olduğunda, siyasi ve sivil güçlerin taleplerinin başında özgürlükler yer alır. Türk toplumu artık hem içeride hem dışarıda özgürleşiyor; dışarıda Soğuk Savaş’ın, içeride de askerin yükünden kurtuluyor. Özgürlükler kök salıyor. Son referandum, Türkiye’de özgürlüklerin geri dönülmez bir evreye girdiğini gösteriyor. Zira eski askeri yaklaşımlar, hukuk devletinin tesis edilmesini, genel ve bireysel özgürlüklerin sağlanmasını engelliyordu.

Ancak Türkiye’nin özgürlük davasını kazanmasının ardından akılcı gelişimini hâlâ tehdit eden bir sorun var: Ülkedeki Kürt sorununa köklü bir çözüm hâlâ bulunmuş değil. Bu görev Kürt ve Türk siyasetçilerin. Kürt sorunu şu an Türkiye’deki karanlık nokta. Bana göre bu sorunun çözümünün giriş kapısı PKK’nın nihai olarak silah bıraktığını açıklaması, hükümetin başta PKK lideri Abdullah Öcalan olmak üzere bütün tutukluları serbest bırakması, örgütün askeri kanadı bulunmayan bir siyasi partiye dönüşmesi, bütün siyasi ve sivil alanlarda hedefler belirleyen barışçıl direniş çalışmasına başlaması ve Kürt mücadelesinde bütün barışçıl araçların kullanılmasıdır.

Ankara’ya düşense çözüm girişimlerini sürdürmek. Çözüm sürecinin devam etmesi için siyasi kurumların askıdaki bütün sorunları, iç barışı ve Türkiye devletinin egemenliği çerçevesinde Kürt kimliğini tehdit etmeden üstlenmesi gerekiyor. Daha da önemlisi, Türkiye hükümeti yeni özgürlüklerin sağlanması için Kürt vatandaşlarla hükümet arasındaki güveni yeniden tesis edecek acil adımlar atmalı. Türkiye gibi bir ülkede şu zamanda çözüm silahla dayatılamaz.

Askerle dolaylı koalisyon kurdular
Fakat Kürtlerin de hesaplarını yeni gelişmelere göre gözden geçirmesi gerekiyor. Kürtler her türlü hedeflerine ulaşmak için barışçıl direniş hakkına sahip. Kürt hareketinin referanduma katılmaması hataydı. Zira ordunun laikliğinin kazanması Türkiye’deki Kürt halkının lehine olmaz. Şunu unutmamalı: Kürt sorununun çözümü için adım atan parti İslamcı AKP’ydi.

Ayrıca referandum laik askeri yolsuzluğa ve ekonomik geri kalmışlığa karşı, Türk ekonomisinin gelişiminin de lehindeydi. Türk ordusunun sicili siyasilerin fiziksel olarak tasfiye edilmesinin yanı sıra Türk ve Kürt halklarına yönelik baskılarla dolu. O zaman Kürt hareketi bu askerlerle dolaylı koalisyon kurarak referanduma nasıl karşıt tutum alabilir? Laik ordunun ‘Kürt’ kelimesini bile duymaya hazır olmamasına rağmen, Kürtçe yayın yapan televizyon kanalları açıldı. Türkiye’de özgürlük tesis ediliyor. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 27 Eylül 2010)

Kaynak: Radikal