11 Haziran günü yapılan yasal düzenleme ile TRT'ye Kürtçe kanal kurma yolu da açılmış oldu. Böylece devletin seksen yıldır büyük bir inat ve önyargı ile yürütmeye çalıştığı ve bir işe yaramadığı anlaşılan bir politika da sona eriyor.  
 
Aslında hiç yaşanmaması gerekirken, ret, inkâr ve asimilasyon politikalarıyla yok edilmeye çalışılan bir süreç de sona eriyor.

Yıllarca gözlerimizin içine baka baka yok denilen Kürt dili, TRT'nin yeni bir Kürtçe kanal kurma kararıyla yıllar öncesinde olması gereken bir biçimde artık toplum hayatında yerini alacak.

Umarız ki bu ülkede sıklıkla yaşanan yasal değişiklikler, yine sıklıkla hazırlanan yönetmeliklerle hiçbir işe yaramayan konuma sokulmaz ve belki iyi bir istisna ile biz de bu gelişmelerden iyi sonuçlar alıp doğru okumuş oluruz.

TRT, tam 40 yıldır TV yayını yapmaktaydı. Tabii Kürtler de 40 yıldır düzenledikleri her etkinlikte kendilerinden esirgenen ve birer insan olarak, ekmek gibi, su gibi hakları olan Kürtçe yayın taleplerini dile getirmekten geri kalmadılar.

Nitekim son olarak geçtiğimiz mayıs ayında yayınlanan ve değişik siyasi eğilimlerden gelen 1000 kadar Kürt şahsiyetinin yayınladığı ve Türkiye'de Kürt Sorununa Barışçı Bir Çözüm Çağrısı başlıklı bildiride de, "Türkiye'de Türkçe dilinde yüzü aşkın televizyon kanalları, onlarca üniversiteleri varken, Kürtçe dilinde ne bir tek legal televizyon kanalı, ne de ilk, orta ya da yüksek eğitim kurumları vardır." denilerek Kürtlerin TV talebi bir kez daha ifade edildi.

Elbette ki Kürtlerin tek derdi bir Kürtçe TV kanalı açılması değil. TV kanalı ve yayını sadece önemli taleplerinden birisiydi. Aslında Kürtlerin pratik olarak bir Kürtçe TV kanalına da ihtiyaçları yoktu. Ne var ki Kürtler de dünyanın geldiği bugünkü aşamada, devletin hâlâ bir Kürtçe TV kanalının olmamasını ve kendilerinden esirgemesini dışlayıcı, ayrımcı ve incitici bulmaktaydılar.

TRT, bu kanal ile Kürtlerin incinmiş duygularından uzaklaşmaları için kendi dillerinde ve kültürlerinde bir TV yayını yapacağına dair güven verici politikalar takip etmelidir. Daha önce kendisine zaten hitap edilmeye çalışılan, ama başarılamayan bir dildeki yayınları Kürtçeye çevirerek Kürtlerin dünyasına bu kez de farklı bir yöntemle girmeye çalışmamalı, Kürt dünyasına bir müdahaleden kaçınmalıdır. Kürt dünyasına ait bir yayın kanalı olmaya çalışmalıdır.

Yasak savma kabilinden -işte Kürtçe TV istiyorlardı, şimdi onu da verdik- gibi anlayışlardan uzak durmalıdır. TRT'nin Türkçe yaptığı televizyon yayınlarını bu kez Kürtçe olarak vermeye kalkmasının bir güven duygusu yaratmayacağı, aksine yeni bir hayal kırıklığı ve ayrışma duygusu yaratacağı endişelerini haklı çıkarmamalıdır.

Resmi statüsünü fazla öne çıkarmadan, ideolojik ve siyasi propagandalardan uzak kalmayı başarabilmelidir. Zaman zaman büyük eleştirilere hedef olduğu Türkçe yayınlarında bütünüyle başaramadığı objektif bir yayın politikası ve kalitesini gerçekleştirmeyi başarabilir.

Yayınlarında, yalnız yetişkinlere değil, her kuşaktan insana hitap etmeye çalışmalıdır. Genel sağlık sorunlarına, anne ve çocuk sağlığı sorunlarına, dil eğitimine, her alanda bilgi ve beceri geliştirici eğitici-öğretici yayınlara, çevre sorunlarına, haber programlarından hava ve yol durumu raporlarına, günlük medya haberlerinden güncel politik ve kültürel tartışma programlarına, skeçlere, eğlence ve çeşitli yarışma programlarına, belgesel film ve programlara, Kürtçe dizilere ve sinema filmlerine, çocuk programlarına, reklamlar dahil modern bir televizyon kanalında olabilecek her türlü programa yer verilmelidir.

Bütün bunları gerçekleştirebilmek elbette ki ilk bakışta zor görünmekte ve hatta moral bozucu bile gelebilmektedir. Ancak böylesi bir dönemde bu yayının sorumluluğunu üstlenmiş insanlara baktığımızda da, başta TRT Genel Müdürü olmak üzere kendisine yardımcı olan arkadaşlarını ve danışmanlarını, oldukça iyi niyetli bir yaklaşım içerisinde olduklarına, böylesi bir işin üstesinden gelebileceklerine dair umut verici buluyoruz.

Tabii ki, başlangıç aşamasında bazı sorunlarla karşılaşmak, kaçınılmaz ve hatta doğal da görülebilir. Aslolan bu işi iyi niyetle sürdürme eğilimlerinin inandırıcı bir biçimde ifade edilebilmesidir. Eğer yapılan işin arkasında bir art niyet taşınmadığından emin olunacak bir imaj yerleştirilebilirse, yapılan hataların da o ölçüde hoşgörüyle karşılanacağına emin olabilirsiniz.

 
Kaynak: Zaman