İsrail ve Somali açıklarındaki korsanlık, açık denizlerde seyreden silahsız gemilere saldırarak uluslararası korsanlık suçunda birleşiyorlar. Fakat bu iki korsanlık arasında farklılıklar var. Somalililer bunu kazanç için yaparken, İsrailliler, felç geçiren Filistinlilere tekerlikli sandalye taşıyan merhamet gemilerine saldırmak için yapıyor.

 İsrail'in kazanç için korsanlık yapmasına gerek yok. Uydusu, Amerika Birleşik Devletleri'nden günde 10 milyon dolar alıyor. Long John Silver ve Somalili korsanlar bunca gelire sahip olsalardı çoktan emekli olmuşlardı. Amerikan yardımı sayesinde İsrailliler dünyanın en zengin insanları ve tarihin gördüğü en iyi silahlanmış korsanlar.
İsrail korsanlığı ile diğerinin arasındaki bir başka fark, İsraillilerin korsanlık sırasında öldürüp sonra da bunun meşru müdaafa olduğunu söylemeleridir. Korsanlık tarihinde bir ilktir bu. Geleneksel olarak korsanlar, kanundışı suçlulardır ve bunu kabul ederler. İsrail'in durumu “kurban direniyordu ve meşru müdaafa için onu öldürdüm” diyen bir tecavüzcünün durumudur. Böylesi bir savunma, bir çete avukatını bile utandırır, yanaklarını kızartır.

Tecavüz benzetmesi yapmamız tuhaf değildir. 2008 Aralık-2009 Ocak arasında yaşanan Gazze tecavüzünü düşünün. Bu, savaşa değil tecavüze benziyordu. Gazze'nin ordusu, donanması veya hava kuvvetleri yoktu; ve Gazze halkı İsrail'in, Mısır'ın ve İsrail uydusu ABD'nin kirli kuşatması altındaydı. İşgal altındaki halka tecavüz ederken 1.400 kişiyi öldürdüler, 3.354 evi, Gazze'nin tek un fabrikasını, hastahanelerini, câmilerini, 280 okul-anaokulunu, BM mülteci merkezlerini yıktılar ve fazladan bir de su ve kanalizasyon şebekesinin ardına düştüler...

Sürüp giden bir soykırım ve etnik temizliğin, insanlığa karşı suçun parçasıydı tüm o yaşananlar. İsrail'in savunması ne peki? Meşru müdaafa. Küstahlığın bu kadarından bir hayır çıkmaz.

Yazar hakkında: Marguette Üniversitesi Profesörü
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı