Başkan Obama yeni Afgan stratejisi konusunda hâlâ herhangi bir karara varamadı. Masada olduğu söylenen iki plan üzerinde düşünüp duruyor.
Bunlardan birincisi General McChyrstal'ın ek asgari 40 bin takviye asker talebi şeklinde; diğeri de Başkan Yardımcısı Biden'ın savunduğu mevcut hali daha çok sayı ve kapsamda özel operasyonlar ve DRONE denen insansız uçak saldırısıyla güçlendirmek, böyle sonuç almak şeklinde özetlenebilir.

Esasen son planın DRONE kısmı öteden beri güçlü bir şekilde uygulanıyor. Nitekim, dün bir Amerikan DRONE'u Pakistan'ın Bajur bölgesinde bulunan Abdül Melik adlı Taliban liderinin evine saldırmış, on kişiyi öldürmüş bulunuyor.

Bu bakımdan hangi plan uygulanırsa uygulansın Amerika'nın Afganistan-Pakistan sınır bölgesindeki DRONE saldırılarından hiçbir şekilde vazgeçmeyeceği anlaşılıyor; zira Amerika bu saldırılardan sonuç aldığına ve gelecekte de sonuç almaya devam edeceğine inanıyor. Ayrıca DRONE'lardan başka bölgelerde de faydalanma da çoktan beri aklındaydı.

Nitekim, bu hafta aklında olanı hayata da geçirdi de. Bu çerçevede bu hafta Somali korsanlarına karşı bölgede DRONE'lar uçurmaya başladı. Bölge de Somali suları ve Hint Okyanusu. Bugün sayıları açıklanmayan DRONE'lar Hint Okyanusu'nun güneyinde bulunan Seyşel Adaları'nda konuşlanmış bulunuyor ve haberlere göre faaliyete geçmiş bulunuyorlar.

Bu DRONE'lar alışılan PREDATOR tip DRONE'lar değil; bunlar yeni tip ve REAPER denen çok daha büyük ve gelişmiş uçaklar.Yer donanımlarıyla birlikte tanesi 70 milyon dolar olan REAPER'lar tank-buster denen A-10 tip uçaklarla hemen hemen aynı büyüklükte. Yaklaşık 5 ton ağırlığında. İstenirse silahlı hale getiriliyorlar. Silah yükleri de 14 Hellfire havadan yere güdümlü 14 Hellfire füzesi ya da dört adet bu füzelerden ve iki adet 250 kiloluk lazer güdümlü bomba şeklinde olabiliyor. Havada en az 16 saat kalabiliyorlar. Menzilleri de oldukça uzun. Söylendiğine göre 4 bin kilometre kadar... Kızılötesi, lazer donanımları, radar tespitli hedefleme sistemleriyle donatılı ve uydu bağlantılı haberleşme sistemlerine sahipler.

Amerika'nın geçen yıl tesis ettiği Almanya'nın Stuttgart karargah merkezli Afrika Komutanlığı'na bağlı olarak görev yapacak olan bu uçaklarla korsanların faaliyetlerinin yakından izlenmesi hedefleniyor. Bu çerçevede uçaklar Somali sularında ve Hint Okyanusu'nda saldırı hazırlığı yapan korsanlara karşı bir tür erken uyarı uçakları olarak uçuyorlar. Böylece bu sularda hareket eden tankerler, şilepler, kuru yük gemileri bu uçaklar sayesinde yaklaşan ya da saldırı hazırlığı yapan korsan teknelerinden önceden haberdar edilecekler. Bu erken uyarı sayesinde önceden tedbir alabilecekler ya da rota değişikliği yapıp korsanlardan kaçabilecekler. Ayrıca herhangi bir süpheli faaliyetten de önceden haberdar olabilecekler.

Bugün söz konusu sularda uçan REAPER'lar silahlı mı, silahsız mı, henüz bilmiyoruz. Esasen silahlı olsalar bile silahlarını rastgele kullanamazlar; zira yürürlükteki milletlerarası deniz hukuku meşru müdafaa hali dışında savaş gemileri ve uçaklarının korsan teknelerini batırmalarına izin vermiyor. Korsanlarla mücadele edenler sadece şüpheli teknelere çıkıp arama yapabiliyorlar. Şüpheli kişileri tutuklamak bile oldukça zor. Tutuklananlara ne yapılacağı da zaten muğlak bir konu. Korsanlar bunları bildikleri için pervasızca hâlâ gemi kaçırmaya, fidye almaya ve insanlara acı yaşatmaya devam ediyorlar.

Nitekim, bu hafta korsan faaliyetleri yeniden hız kazanmış bulunuyor. Bu hafta üç gemi daha kaçırılmış, bunlara ait 70 kadar mürettebat esaret altına girmiş durumda bekliyor. Zaten halihazırda 7 gemi ve 130 mürettebat aylardır korsanların insafına terk edilmiş bulunuyor.

REAPER'lar bakalım bu durumu ne kadar değiştirecek, korsanlık faaliyetlerini ne kadar önleyecek, bekleyip göreceğiz. [email protected]

 
Kaynak: Zaman