Bunu zaman zaman Türkiye'ye dönük çıkışlarla, uyarılarla açıkça dile getiriyorlar, Türkiye'nin yanlış yaptığını söylüyorlar.
Bu rahatsızlıklar bugüne kadar tehdit boyutuna ulaşmamış, sadece genel eleştiri çerçevesinde kalmıştı. Ne var ki, son birkaç gün önce verilen demeçlerle konu şimdilerde tehdide dönmüş bulunuyor. Bu bağlamda, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, Kremlin Sarayı'ndan yaptığı, televizyonda yayınlanan sert açıklamasında şöyle konuşmuş bulunuyor: "Amerikan yönetimiyle füze kalkanı görüşmeleri, endişelerimizi gideren bir çözümün bulunmasıyla sonuçlanmaz ise biz de kendi güvenliğimizi sağlayacak adımlar atarız. Samimiyetimle ve bütün ciddiyetimle söylüyorum: Füze kalkanı projesi sınırlarımıza doğru ilerlemeye devam ederse, Stratejik Silahların Sınırlandırılması Antlaşması'ndan (START) tek taraflı çıkacağımız gibi, kalkanı delecek yeni nükleer başlıklar geliştirmeye de başlarız. Amerika füze kalkanı konusunda Polonya, Romanya, Türkiye ve İspanya ile anlaşmalar yaparak bizi oldubitti karşısında bırakıyor. Bunu kabul edemeyiz. Füze kalkanına ev sahipliği yapan Rusya çevresindeki ülkeler, taktik İskender füzelerinin menzilinde olacak. Güç dengesini bozdurmayız."
Medvedev'in kelimesi kelimesine aldığımız bu sözleri, Rus Savunma Bakanlığı'nın açıklamasıyla da destekleniyor. Bakanlık, 500 km menzilli İskender füzelerinin sadece Avrupa'nın merkezinde yer alan ve Polonya'daki füzesavarları vurabilecek Kaliningrad'da değil, Kürecik'i menzillerine alabilecek mahallerde de konuşlandırılacağını söylüyor. Bu bağlamda Karadeniz kıyısındaki Krasnodar'daki Kuban bölgesinin adı geçiyor. Hem Medvedev'in ve hem de takip eden Savunma Bakanlığı'nın açıklaması, gayet net ve açık bir şekilde Kürecik radarının hedef alınacağını söylüyor ve bu şekilde Türkiye'yi tehdit ediyor. Bunun başka bir izahı olamaz. Diğer yandan, Kürecik radarından en az, belki de daha çok rahatsız olan İran da aynı şekilde tehdit ediyor. Bu bağlamda, İran Devrim Muhafızları Hava-Uzay Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, iki gün önce Hürremabad şehrinde Besiç gönüllülerine hitap ederken İran'a yönelik muhtemel bir saldırı durumunda ilk hedeflerinin Türkiye'deki NATO radarı (Kürecik) olacağı yolunda bir tehdit savurmuş bulunuyor. "...Biz kendimizi hazırlamışız. İran'a karşı bir saldırı olursa ilk adım olarak Türkiye'deki füze kalkanı sistemlerini vuracağız. Daha sonra diğer hedeflere yöneleceğiz." Hacızade'nin konuyla ilgili sözleri. Bu sözler, tevile meydan bırakmayacak kadar net ve açık. Bunlardan elbette tehdit anlamı çıkıyor.
Bu tehditler konusunda Türk yetkililer, bugüne kadar herhangi bir şey söylemediler, herhangi bir karşılıkta bulunmadılar. Ne var ki, bu Türkiye'yi yönetenlerin tehdide karşı sessiz kalmayı tercih etmelerinden değil, bunların sağduyuyu tercih etmelerinden, gereksiz laflar etmeme hassasiyetlerinden kaynaklanıyor. Esasen doğru da yapıyorlar. Rusya gibi, İran gibi ilişkileri etkileyebilecek, zehirleyebilecek, zarar verebilecek laf ve tavırlardan kaçınıyorlar. Ağırbaşlı, kendine güvenen devletler zaten böyle davranırlar.
Kaldı ki, hem Rusya'nın ve hem de İran'ın tehditleri zaten boş ve kof tehditler. Üstelik ortada henüz kurulup da faaliyete geçen bir radar tesisi de yok. Ayrıca bu radarın Rusya ve İran'ın güvenliğini gerçekten etkileyip etkilemediği de tartışılabilir. Medvedev, Rus basınında çıkan Türkiye'deki radarın Rusya için bir tehdit olmadığını ayrıntılarıyla savunan yazılara bu çerçevede bakabilir. Bu radarın Kafkas dağ silsilesi engeli karşısında Rusya'nın güneyi bakımından o kadar etkili olmasının mümkün olmadığını okuyabilir, dolayısıyla zaten bu bölgede konuşlu bulunmayan Rus stratejik gücünü saf dışı bırakmasının çok zor olduğunu görür. Bu bağlamda, İran da kendi işine bakabilir, Türkiye ile olan dostluğunun lüzumsuz tehditlerle zarar görmemesi yolunda daha dikkatli konuşur ve hareket edebilir. Ayrıca Kürecik radarının İsrail'i koruma amaçlı olduğu yolundaki vehminden de vazgeçebilir.
Kürecik radarı ile ilgili karar Türkiye'nin bugünkü ve gelecekteki güvenlik mülahazaları göz önüne alınarak alınmış, milli ve doğru bir karardır. Bu sadece Türkiye'yi ilgilendirir, o kadar. Türkiye'nin Rusya ve İran'ın kof tehditleri karşısında bu kararından dönmesi asla söz konusu olamaz. Kaldı ki, Türkiye, bugüne kadar ne Rusya'nın ne de İran'ın radarları ya da başka tesisleri hakkında herhangi bir söz söylemiştir. Bu bakımdan da bu iki ülkenin Türkiye'nin işlerine karışmamaları gerekir.
Kaynak: Zaman