Balkanları kaybetmiştik, Afrika ve Asya'dan sürülmüştük, Anadolu'da esir edilmiştik…

Uğradığımız korkunç hezimetler özgüvenimizi öyle sarsmış ve ufkumuzu öyle daraltmıştı ki, hayallerimiz Anadolu'yu kurtarmaktan öteye geçemiyordu.

Hatta, yüzyılların savaş yorgunluğu yüzünden birçoğumuz bunu bile hayal edemeyecek kadar takatsiz kalmıştı.

Milletçe korkunç bir humma geçirdiğimiz o günlerde, hummanın yanından bile geçmeyen, özgüvenleri zerre kadar sarsılmayan, ufukları zerre kadar daralmayan, başları zerre kadar eğilmeyen bir grup İttihatçı aydın, dağılan imparatorluğumuzun küllerinden Liva-yı İslam'ı yükselttiler.

Liva-yı İslam, yani İslam Bayrağı.

Her şeyin bittiği yerde her şeyin yeniden başladığını müjdeleyen bir dergi…

Emir Şekip Arslan ve arkadaşlarının anti-emperyalizme / anti-kolonyalizme armağanı...

Asya ve Afrika'daki istiklal hareketlerini yakın takibe alan, "Mısır'da İngilizlerden İntikam Cemiyet-i Hafiyesi kuruldu" gibi haberleri öpüp başının üstüne koyan, İrlandalı direnişçilere selam yollayan, Latin Amerikalı hürriyet savaşçılarını da ihmal etmeyen bir 'küresel intifada' platformu, evrensel ihtilal sözcüsü…

Ben bu geleneğin çocuğuyum.

Ve bu geleneğin çocuğu olarak kendimi, halkımı, ülkemi yeni bir dünyanın müjdecisi olarak tasavvur ediyorum.

Küresel meydan okumalarla baş edebilmek için Ortadoğu, Kafkasya ve Türkistan'la bütünleşmeyi –ayrıca Afrika ve Latin Amerika ile safları sıklaştırmayı- stratejik bir hedef olarak önüne koyan ve -bizi Balkanlar'dan Çin'e kadar her yerdeki kardeş/soydaş halkların hukukunu koruyacak güce de kavuşturacağından şüphe duymadığım- bu hedefe ulaşmak için toplumsal ayrılıkları-gayrılıkları aşmaya azmeden bir Türkiye hayal ediyorum.

Şartlar ne olursa olsun bu hayalden taviz vermem.

Çünkü biliyorum ki kurtuluşumuz bu hayaldedir.

"Ya ol, ya öl!" demişler; ya olacağız, ya öleceğiz.

Osmanlı küçülmemek, erimemek, yok olmamak için büyümüştü; biz de küçülmemek, erimemek, yok olmamak için komşularımzla birleşerek büyüyeceğiz.

Sadece kendi selametimiz için değil, bütün insanlığın selameti için büyümeye, güçlenmeye mecburuz.

Pan-Afrikanist devrimci Dhoruba Bin Wahad'ın dediği gibi: "Var olmak için mücadele etmek bize yakışmaz. Bize yakışan, mücadele etmek için var olmaktır."

Uzun lafın kısası; "Türkiye Avrupa Birliği üyesi olamaz!" diyen Nicolas Sarkozy'nin Fransa'daki devlet başkanlığı seçimini kazandığı haberi bana vız gelip tırıs gitmiş, hatta hoş gelip sefa getirmiştir.


Kaynak: Yeni Şafak