Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile dün yaptığı görüşmeden önce BBC'ye verdiği demeçte umut yansıtan sözler sarf etmişti. "Bir vizyonumuz var" diye konuşan Hristofyas, "Kıbrıslı Türklerle Rumlar aynı adanın çocuklarıdır ve dış müdahale olmadan uzlaşma yolu bulmak zorundalar" diye eklemişti.
Rumların eski lideri Tassos Papadopulos'un söylemi anımsandığında bu sözler elbette ki Kıbrıs'ta çok farklı bir hava yaratıyor. Hristofyas'ın bu ve daha önceki bazı sözleri Rum tarafında kafaların gecikmeli de olsa değişmeye başladığını gösteriyor.

Bölünme ciddiye alınıyor
Örneğin, Hristofyas'ın geçtiğimiz günlerde, "Sorunu bu kez çözemezsek hiç çözemeyiz" demesi, Rum tarafının adanın kalıcı bir şekilde bölünebileceği olasılığını artık ciddiye almaya başladığını açıkça yansıtıyor.
Gerçek şu ki, Papadopulos'un Türk tarafını AB yoluyla dize getirme çabaları sokaktaki Rumların gözünde iflas etmiş bir politika olarak görülüyor. Zira ne Türkiye'nin ne de Kıbrıslı Türklerin bu yoldan gelen baskılara boyun eğmeyecekleri artık anlaşıldı. 
Özetle, dün Kıbrıs'ta yapılan ilk görüşme yeni bir sürece girildiğine dair açık bir işaret verdi. BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Michael Möller'in, iki liderin görüşmede ele aldıkları konularda "büyük ölçüde uzlaşma sağladıklarını" belirtmesi de bunu doğrular nitelikteydi.

Asıl iş şimdi başlıyor
Bu arada, Talat ve Hristofyas'ın görüşmeden güler yüzle çıkmaları da tabii ki gözlerden kaçmadı. Ancak esas iş şimdi başlıyor. Zira bu yeni sürecin açılışında yakalanan olumlu atmosferin gerçekten zorlu ve çetrefil konular karşısında sürdürülmesi gerekecek.
Bunun için de liderlerin kurulmasına karar verdikleri çalışma grupları ve teknik komitenin meseleye, "karşı taraf aleyhinde siyasi puan toplama" güdüsüyle değil, iki tarafın yararını gözeten bir anlayışla çalışmaları gerekecek ki bu egzersizden anlamlı bir şeyler çıksın.
Öte yandan, Rum tarafında "Annan Planı"na duyulan alerji artık fazlasıyla biliniyor. Ancak Rumlar açısından burada bir sorun var. Annan Planı'nın yeniden canlandırılmasını istemeseler de o planın temelinde yatan "iki kesimlilik," "iki toplumluluk" ve "siyasi eşitlik" gibi kavramların herhangi bir çözümün " olmazsa olmaz" koşulları olduğunun artık anlaşılması gerekiyor.

'Adanın çocukları'
Başka bir ifadeyle, Türkler ve Rumlar, Hristofyas'ın deyimiyle, "adanın çocukları" olduklarına göre, üç ay sonra başlaması planlanan yeni müzakere sürecinin de bunun ruhuna uygun bir şekilde yürümesi gerekiyor.
Türk tarafı Annan Planı sürecinde çözüm için gidebileceği noktayı dünyaya göstermiştir. Bu aşamada gözler bu nedenle Annan Planı'nı reddetmiş olan -ki buna Hristofyas da dahildir- Rumların üzerindedir.

Bu arada, yalnız Kıbrıslı Türklerin değil, Kıbrıs üzerinde uluslararası anlaşmalara dayanan söz hakkı olan Türkiye'nin de Rumların iyi niyetini görmesi gerekecek. Ortaya çıkmış olan yeni ve olumlu atmosferde bu açıdan peşin hükümlü olmamak gerekiyor.

Ancak, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Türk tarafı bu yoğurdu üfleyerek yiyorsa kimse kusura bakmasın. Zira geçmiş deneyimler bu ihtiyatı zorunlu kılıyor.

Kaynak: Milliyet