Bölge meclisi üyesi, biraz mazeret beyan eder bir tavır içindeydi: “Bölgemizde bakım evlerindeki çocuk sayısının İngiltere’de hemen hemen diğer tüm bölgelerdekinden fazla olması üzüntü verici bir meseledir” dedi. Ama daha sonra, “Bazı büyük şehirlerde yüksek seviyedeki göçler göz önüne alındığında belki de bu şaşırtıcı değil” diye ekledi. Mesajı yeterince açıktı: Problem, yine yabancılardı.

Çocukların ihmal ve istismarının mahalli bir problem olduğu ve kesinlikle bölgede yaşayan Portekizli ve doğu Avrupalı ailelerde yaygın olmadığı gerçeğini bir kenara bırakın. Bölge meclisi üyesi, dinleyenlerin ne arzu ettiklerini ve ne işitmek istediklerini biliyordu: Bu, yabancıların kabahatidir.

İngilizlerin ırk ve göçle ilgili düşünceleri konusunda Milli Sosyal Araştırmalar Merkezi (NatCen) tarafından İngiliz Toplumsal Tavır Araştırması kapsamında bu hafta yayımlanan yeni istatistiklerin ötesindeki gerçeği öğrenmek istiyorsanız ülkenin kırsal bölgelerini ziyaret edin. Burada, millet toplumsal olarak genelde giderek daha hoşgörülüyken açık bir ırkçılığın da yükselişte olduğunu görmek kesinlikle şaşırtıcı olmayacaktır. Ya da bir sürpriz olacaksa bu da rakamların ne kadar düşük olduğudur. İngiltere’de her üç kişiden sadece biri mi ırkçı olduğunu kabul ediyor? Bu nasıl doğru olabilir?

İngiliz ırkçılığı iki çeşittir: Westminster ve metropoliten medyada ciddi şekilde tartışılan bir türle, ülkenin büyük bölümünde insanların soludukları havanın bir parçası olan sessiz kalmış diğer tür.

NatCen rakamlarını tahlil eden siyasetçi ve uzmanlar, farklı teoriler öne sürdüler. Bazıları bunun 11 Eylül olduğunu söylediler. Ekonomide görülen resesyon, insanların işlerini kaybetme korkusu içine girmelerine yol açtı. AB içindeki göç olaylarının seviyesinin de bunda bir etkisi oldu. Eğitim problemleri var. Ama her gün görülen ırkçılık bağlamında bunların hiçbiri makul sebepler değildir. New York’taki saldırı sıradan bir İngiliz’in kafasında fazla yer etmemiştir. Ülkede göçmenler tarafından yapılan işler -kuşkonmaz ya da çilek toplamak- yerli halkın istediği türde işler değil. Bunun bir sınıf meselesi olduğu iddiası, doğruluktan uzaktır. İngiltere’nin büyük kısmında orta sınıf üstü bir akşam yemeği partisinde mahalli bir futbol maçındaki kadar ahmakça ırkçı bağnazlıklar işitmeniz muhtemeldir.

Gerçek zannedildiğinden daha basit ve aynı zamanda daha aldatıcı. Kibar İngiliz ırkçılığı, ülkenin bazı kısımlarında günlük hayatın bir parçasıdır. Karşınızdaki insan için şapka çıkarmak, her ikinizin temelde aynı tarafta olduğunuzu göstermenin bir yoludur.

Açık nefretten daha sinsi olan ve güvensizliğin her türünden daha yaygın olan aslında milli gururun pıhtılaşmış, iğrenç versiyonudur. Gündelik ırkçılık, siyah ya da kahverengi surat görülmediği zaman bile gayet aşikardır. Bu cehaletten kaynaklanır. Norfolk’ta yaşayan bir arkadaşım, alışverişe çıktıklarında Asyalı kız arkadaşıyla el ele dolaşırken yerli halkın gösterdiği tepkilere alıştı. İnsanlar, hayret dolu bakışlarla gözlerini dikip bakıyorlarmış.

Bu mesele hakkında uflayıp puflayan siyasetçi ve yorumcular, yabancı düşmanlığının çoğu İngiliz için rahatsız edici bir şey olmadığını, bunların ırkçı olmaktan oldukça mutlu olduklarını anlayamadılar. Gerçekten bunlar, kendilerine tavırlarının yanlış olduğu ne kadar söylense o kadar doğru yolda olduklarına inanıyorlar. Bunlar, Cameron, Clegg ve muhalefette Miliband’ı birleştiren şeyin, bununla mücadele etmeleri gerektiği düşüncesindeler.

Diğer konulardaki önyargılar ise kırsal bölgelerde bile azalmaya başladı. İnsanlar artık cinsel tercihlere daha hoşgörülü. Halen mevcut olsa da kadın düşmanlığı da gizlidir ve ayıplanır. Yeni araştırmanın doğruladığı üzere ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ise tam tersine yükselişte. Bu hususta en kötüsünü ise tabloid basın yaptı. İnternet megafonu da ahmakların bu önyargıları ahmaklara anlatmasına imkan verdi. Ve Nigel Farage ve Ukip, ılımlı kafada olan, gündelik bağnazlıkları yansıtmayan binlerce kişiye neşeyle barınak sağladı, bu da bunların saçma ve düşüncesiz tavırlarının haklı görülmesine yol açtı.

Geleneksel İngiliz önyargı biçimiyle -bir kelime, bir tebessüm, bir kaş kaldırma- mücadele dazlak kafalı, Aziz George haçı bulunan bayrak taşıyan türle mücadeleden çok daha zordur. O, sizi suç ortağı olmaya davet eder ve karşı koyarsanız sizin aksi ve laftan anlamaz biri olarak görünmenize yol açar.

O bölge meclisi üyesi (bu arada belirtelim, bir Muhafazakar), çocuk istismarını üstünkörü bir şekilde göçle irtibatlandırdı. Ben ondan delil istedim. Tabii ki hiçbir delil gösteremedi. Kötü ifade kullanmış olabileceği gerekçesiyle özür diledi. Almanlarla Romanyalılar arasındaki farkla ilgili soru sorulduğunda Farage’nin yaptığı gibi “Siz ne kastettiğimi biliyorsunuz” dedi. Gayet güzel bir şekilde gülümseyerek diğer toplantılarda da aynı göçmen karşıtı mesajı yaymaya devam edeceğinde şüphe yok. Neticede bugünlerde seçimleri önyargılar kazanıyor.

 

Kaynak: The Independent

Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu