-Allah'ın sopası yok ki... diye bir söz var.
Yani, illa somut bir sopa yemediğiniz için kendinizi rahat hissediyorsanız, aldanıyorsunuz. Kaderin cilvesi bir yerden gelir, bulur sizi...
Meclis'in açılışı sırasında yaşanan bir olay, o meşhur MHP – DTP tokalaşması içinde kaynadı gitti. Oysa, sembolik değeri çok anlamlı bir olaydı o.
Olayı anlatayım:
Yeni Meclis, yemin için toplanıyor. Milletvekilleri teker teker gelip, genel kurul salonuna giriyorlar. Bu defa önemli sayıda bayan milletvekili var. Bayan milletvekilleri giysi olarak genelde beyazı tercih etmişler.
Bu arada CHP milletvekili Mehmet Sevigen, kendi partisinden yarım kollu tayyör giyerek gelip yerine oturan bir bayan milletvekilinin kulağına eğiliyor ve şunları söylüyor:
-Efendim, Başkanlık Divanı'ndan uyarı var. Mümkünse uzun kollu bir ceket giyebilir mi diye soruluyor.
Bayan milletvekili giydiği kıyafeti savunuyor:
“-Aslında kıyafetim iç tüzüğe uygun. İç tüzükte tayyör yazıyor. Benimki de tayyör. Orada kısa ya da uzun kollu denilmiyor.”
Mehmet Sevigen tekrar rica ediyor:
“-Efendim, ilk günden tatsızlık olmasın.”
Ve bayan milletvekili “ilk günden tatsızlık olmasın” diyerek, gidip kıyafetini değiştiriyor.
Tabii buraya kadar her şey Türkiye standartlarına uygun. Kıyafet sınırlaması şu bu, her şey tanıdık.
Peki bu olayı ilginç hale getiren ne?
Olayı ilginç hale getiren, bu bayan milletvekilinin kimliği...
Peki kim bu bayan milletvekili?
Prof. Dr. Necla Arat.
Necla Arat, İstanbul Üniversitesi'nin öğretim üyesi ve Nur Serter'le birlikte, oradaki başörtüsü yasağının baş uygulamacılarından biri...
Eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanı adayı karşısında en katı duruşlara sahip.
Başörtüsü konusunda hiçbir zaman özgürlükçü olmadı.
Hep, bu konudaki yargı kararlarına sığındı ve eğitim gibi, inanç özgürlüğü gibi insan haklarının, öyle ceffel kalem sınırlanamayacağını kabul etmedi.
İkna odalarının mucidleri arasında yer aldı.
Önlerinden, göz yaşları içinde yüzlerce başörtülü kız öğrenci geçti ve içlerinde Necla Arat'ın bulunduğu ekip, bu göz yaşlarına aldırış etmedi.
Cumhuriyet mitinglerinin organizatörlerindendi ve o mitingler de, bir yerde, eşi başörtülü bir Cumhurbaşkanına karşı yapılmıştı.
Sonra seçimler geldi. Aday oldu. Meclis'e girdi.
Ve o olay yaşandı...
-Efendim, Başkanlık Divanı'ndan uyarı var. Mümkünse uzun kollu bir ceket giyebilir mi diye soruluyor.
Ne hissetmiştir acaba sayın Arat, böyle bir uyarı karşısında?
Aklına ilk önce, üniversitelerdeki başörtüsü yasağı gelmiş midir?
Ne bileyim, mesela Merve Kavakçı'ya yaşatılan travmayı, hatırlamış mıdır?
Arada ne fark var ki?
Merve Kavakçı'da bir şey fazlaydı, Necla Arat'ta bir şey eksin...
Hatta Meclis'e başörtülü gelinemeyeceğine dair bir iç tüzük hükmü de yoktu.
Öyle nazik bir uyarı falan da söz konusu değildi.
Başbakan Ecevit'in koro başı olduğu bir işkence ortamı Meclis'e taşınmış ve Merve Kavakçı linç edilmişti.
Meclis'in tavanı “Bu kadına haddini bildirin.” sözleriyle çınlıyordu.
Meclis genel kurulu, DSP'nin ayağa kalkmış grubunun “Dışarı, Dışarı” sesleriyle inliyordu.
Genç bir kadın TBMM salonunda boğuluyordu; sırf kıyafeti yüzünden...
Oysa Necla Arat'a küçük bir uyarıda bulunulmuştu. Acaba o, göz yaşından başka savunma silahı bulunmayan kız çocuklarını hatırlamış mıydı?
Şu anda Meclis'te bir tek başörtülü milletvekili yok.
Türkiye'nin kadın nüfusunun önemli bir kısmı başörtülü...
Halk, başörtüsünün hayatın her alanında özgürce giyilebilmesini istiyor.
Başörtülü kadınlar oy kullanıp, iradelerini beyan ediyorlar.
Şu an Meclis'e giren ve başörtüsü takmayan bayan milletvekillerinin oraya gelmesinde, belki de binlerce başörtülü kadının emeği var. Özellikle Ak Parti kadroları için bu kesin.
Ama seçilme hakları yok.
Türkiye, kadınlarına çağın başında seçme - seçilme hakkı vermekle övünüyor. Ama bugün başörtülü kadın seçilme hakkını kullanamıyor.
Sayın Arat, Meclis'te karşı karşıya kaldığı kıyafet uyarısının ardından, bütün bunları düşünmüş müdür bilemem.
Yalnız, kendisinin içinde bir kıyafet sorununun yumaklandığını düşünmek yanlış olmaz.
Onca bayan milletvekili içinde neden o?
Bir kader planı mı?
Benim sorduğum bu soruyu neden Necla Arat sormasın?
Başörtülü genç kızlar, onların anne – babaları az göz yaşı dökmemiş, göz yaşlarını bir Kader planına az havale etmemişlerdir...
Kader planına inanmayanlar, olan bitenleri tesadüfe havale edebilirler...
Ama herkes er – geç bir gün Kader planını doğru okuyacaktır.
Çünkü herkese bir gün “Oku kitabını” denecektir.
Onun için insanoğlu uyarılır:
“-Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin.”
Ben bu uyarıyı çok önemsiyorum değerli dinleyiciler. Bence önemseyen kazanıyor.