Suriye'deki olaylara verdiği önem, İsrail'in tamamen bu ülkeyle olan coğrafi yakınlığı, yaşadığı savaş ve Suriye yönetiminin işgal altındaki Golan Tepeleri'ne ilişkin talepleri nedeniyledir. İsrail'in, iki ülke arasındaki ateşkesin çökmesinden ya da Golan'daki cephenin hareketlenmesinden duyduğu korku da bu ilgi ve önemin altında yatan nedenlerden biridir. Diğer bir neden ise, Suriye'nin sahip olduğu bölgesel rolün önemi, bu ülkenin Arap dünyasındaki yeri ve etkisi ile bütün bunların İsrail'in güvenlik ve bölgesel ilişkileri üzerindeki yansımalarıdır.
İsrail, sürekli Suriye'nin silah stokundan endişe duymuştur, özellikle de konvansiyonel olmayan silahlar ile uzun menzilli füzeleri İsrail'de hep kaygı yaratmıştır. İsrail, Suriye'deki gelişmelerin belirli bir aşamadan sonra bu silahları kendisine yöneltmesi ve bu silahların tamamının ya da bir kısmının İsrail'e düşman olan sorumsuz kişilerin eline geçmesinden korkmaktadır.
Belki de İsrail'i Suriye'yle ilişkilerinde baskılayan unsur, Suriye'nin İran'la olan dostane ilişkileridir. İsrail, İran'ı ve nükleer projesini kendisine yönelik en büyük stratejik tehdit olarak görmektedir. İran-Suriye ilişkilerinin gelişmesini, İran'a güç katan bir unsur olarak görürken, bu ilişkilerdeki bir aksamanın İran'a ve bölgedeki nüfuzuna darbe olarak telakki etmektedir.
İsrail'deki karar alıcıların ya da kamuoyu oluşturucuların üzerinde durduğu üçüncü boyut, Suriye'nin halen hesap defterini kapamadığı ve İsrail'in en şedid düşmanlarından gördüğü Hizbullah'a destek vermesidir. İsrail, Suriye rejiminin devrilmesi durumunda bir yandan Hizbullah'ın konvansiyonel olmayan silahlara sahip olmasından çekinirken diğer yandan da bu durumun Hizbullah'ın elini zayıflatacağını düşünmektedir.
Buna ek olarak, Suriye'nin Filistinli gruplar üzerinde etkisi bulunmaktadır. Arap komşularıyla etkileşim içerisinde olması, tahmin edilemeyen gelişmelere kapı aralayabilir. İsrail'i korkutan ve rahatsız eden şey, Suriye'de bilinmeyen bir alternatifin ortaya çıkmasıdır.
Bu ülkede olan biteni yakından takip eden İsrailli yetkililer, Suriye'deki olayların yansımalarının İsrail devleti ve güvenliği üzerinde stratejik bir etki yaratmakla birlikte, İsrail'in Suriye'deki olaylara ilişkin etkisinin oldukça zayıf ve marjinal olduğunu vurgulamaktadırlar.
Suriye rejiminin durumunu değerlendirme noktasında İsrail devletinde farklı ve birbiriyle çelişen tavırlar bulunmaktadır. Devlet yetkilileri ve uzmanlar rejimin sona yaklaştığı konusunda neredeyse hemfikirdirler. Ancak bazıları bu sonun hesabını günler ya da haftalarla yaparken bazıları yıllarla yapmaktadır.
Bazı yetkililer ve analistler, Suriye rejiminin çöküşünün İsrail devletinin lehine olduğunu, zira radikal eksenin bu hamleyle darbe yiyeceğini belirtmektedir. Buna karşın bir çokları, rejimin çöküşünün, güvenlik alanında ciddi bir kaos yaratması nedeniyle İsrail'e tehdit oluşturacağını, kaosun Suriye'de İsrail'e düşmanlık besleyen İslamcı grupları iktidara getireceğini ifade ediyorlar. Bu kişiler, rejimin devrilmesinin, Golan cephesinin açılmasına, yaklaşık otuz yıldır süren sessizliğin çökmesine yol açabileceğini düşünüyor.
İsrail'in tutumuna tesir eden faktörler
İsrail'in stratejisi sürekli olarak dönüşen ve kaçınılmaz olarak coğrafyaya bağlı olmayan "cepheler" kavramına dayanmaktadır. İsrail, hiçbir zaman kendisini coğrafi olarak belirlenmiş, sabit ve bilinen sınır kavramına mahkum görmemiştir. Çünkü Suriye, önemli bir bölgesel konuma sahip farklı cephelerde roller oynayan bir güçtür. İsrail'in bu ülkedeki olaylara ilişkin tutumu, sadece İsrail-Suriye ekseniyle ilgili değerlendirmelere değil aynı zamanda farklı cephelerdeki etkisine de dayanmaktadır. İsrail, Suriye'yi bölgede ağırlığı ve rolü olan bir aktör olarak görmektedir.
1. Golan Cephesi: İsrail, 1973 savaşından beri bu cepheye hakim olan sükunetin devam etmesini şiddetle arzulamaktadır. 20 yıl devam eden bu zımni ateşkes yılları boyunca tek bir İsrailli dahi ölmemiş ya da öldürülmemiştir.[i] Doğal olarak, Suriye olayları, bu cepheyi doğrudan etkileyecektir.[ii] Durumlar orada şimdilik sakin olmakla birlikte orada bir değişiklik olacaksa İsraillilere göre bu, en kötü senaryonun getirdiği bir değişiklik olacaktır. Rejim değişirse, buna bağlı olarak cephenin hareketlenme ihtimali artar. Yeni rejim, Golan'ı güç kullanarak ya da savaşla almaya kalkabilir.[iii] Mevcut rejim köşeye sıkışır da İsrailli bir gazetecinin dediği gibi "kafayı yeme"ye karar verirse,[iv] askeri bir çatışma çıkabilir.
İsrail, şu aşamada bazı pratik adımlar atarak, ani bir gelişme ihtimaline karşı bazı güçlerini teyakkuza geçirmiştir.[v] Ordu, ateşkes sınırına yakın geniş arazileri, görüş menzilini artırmak için buldozerlerle düzeltmiş, bu bölgeye anti-personel mayınlar yerleştirmiş, sınır şeridi boyunca yerleştirdiği tel örgüleri güçlendirmiş, Mecdel Şems bölgesine bitişik bölgeye "zeki tel örgüler" kurmuş, Golan tepelerinde görev yapan birliklere, Nekbe (Arapların 1967 yenilgisi nedeniyle ilan edilen yas günü) ve Nekse günlerinde (Arapların 1948 yılındaki yenilgisini andıkları gün) düzenlenen ve göstericilerin sınır şeridini geçmeye çalıştıkları taktirde göstericileri dağıtmada kullanılmak üzere güvenlik birimlerine araç gereç dağıtmıştır.[vi]
Suriye'nin tavrı, Golan cephesinin hareketlenmesi ya da sakinleşmesinde belirleyici olmuştur. Yıllar boyu bu sınırda kayda değer bir gelişme olmadığından, Golan hiçbir zaman medyanın gündemine gelmedi. Ancak İsrailli uzmanlar, siyasetçiler ve askerler, rejim değişikliği durumunda şartların değişeceğini söylüyor.[vii]
2. İsrail-İran cephesi: Bu cephe, İsrail açısından en sıcak, en tehlikeli ve en önemli cephe olarak görülmektedir. Siyonist devlet yetkilileri, Suriye'de rejimin değişmesi halinde bunun İran'ın bölgede liderliğini yaptığı radikal eksene büyük bir darbe olacağı hususunda görüş birliği içerisindedirler.[viii] İsrail'in istediği, Suriye'nin İran'dan uzaklaştırılması,[ix] askeri herhangi bir çatışma anında ya da ikisadi ve siyasi yaptırımların uygulandığı sırada Suriye'nin tarafsız hale getirilmesi/nötralize edilmesidir. Suriye bu alanda önemli ancak kesin olmayan bir role sahiptir.
3. Lübnan cephesi: Suriye, Hizbullah'a silah ve siyasi destek sağlayan en önemli ülke sayılmaktadır. Suriye, İran yardımlarının Lübnan direnişine ulaştığı bir kanaldır. Buradaki iç çatışmanın sonuçlarının Hizbullah'ın gücü, tutumu[x] ve Lübnan'ın genel olarak siyasi ve güvenlik durumlarına etkisi olduğu gibi, Lübnan-İsrail ilişkilerine de etkisi vardır.[xi]
4. Filistin direniş cephesi: İsrail, bir rejim değişikliği halinde Suriye'nin Filistin sorununa ilişkin tutumunda bir değişiklik gözlemlememektedir. Bu yüzden Suriye'deki herhangi yeni yönetim, içerde meşruiyete ihtiyaç duyacak, İsrail'e düşman olacak ve Filistin halkını destekleyecektir. Bunlar Suriye'de kurulacak herhangi bir hükümetin temel sacayakları, olmazsa olmazlarıdır.[xii] İsrail, Suriye'ye Filistinli grupları barındırdığı için saldırmaktadır. Ancak başka bir husus, İsrailli liderlerin Filistinli grupların başıboş kalmalarından duyduğu korkudur. Suriye rejimini, işleri belirli bir düzene koyan, kontrol altına alan ve kaosu engelleyen merkezi bir yönetim olarak görmektedirler.[xiii]
5. Yeni cepheler açılması: İsrail, Arap dünyasındaki değişikliklere uygun olarak, Netanyahu'nun Knesset'te yaptığı konuşmasında değindiği gibi, İsrail, Irak ve benzeri ülkelerden gelen tehditler ile İsrail karşıtı yeni bir eksen oluşturma imkanından, yeni cepheler açma riskiyle yüzleşmek zorunda kalmaktan korkmaktadır.[xiv] İsrail'in güvenlik ve siyaset işlerinden sorumlu heyetin başkanı Amus Gilad'ın da bir röportaj vesilesiyle belirttiği gibi: "Suriye rejimi değişirse, bu, Müslüman Kardeşler liderliğinde yeni bir İslam imparatorluğunun kurulması anlamına gelecek. Ortadoğu'da her kötüden daha kötüsü mutlaka bulunur. İhvan'ın ideolojisi, Mısır, Ürdün, Suriye'de bir imparatorluk kurulmasını savunur ve basitçe İsrail'in yok edilmesini ister.[xv]
Ayrıca başka etken ve faktörler de vardır. Örneğin görüşmeler,[xvi] Suriye'ye ait özellikle de konvansiyonel olan ve olmayan başlıklara sahip füzelerin kaderi, Suriye'deki olayların Ürdün'deki yansımalarının Türk-İsrail ilişkilerini etkilemesi,[xvii] ayrıca Rusya'nın Suriye rejiminin önemli destekçilerinden ve silah tedarikçilerinden biri olması hasebiyle Rus-İsrail ilişkilerine etkileri.[xviii]
İsrail'in tutumu, yukarıda zikredilen faktörlere dayalı olarak belirlenmektedir. Siyasi ve askeri elit, gazeteciler ve akademisyenlerin tutumu, konuların ağırlığına göre göre farklılaşmaktadır. Suriye'yle ilişkiler konusundaki en önemli hususun, Golan tepelerindeki ateşkes halinin ve sükunetin devam etmesi ya da İsrail'in daha radikal bir rejim ihtimalinden korkması olduğuna inananlar, İsrail'in rejimin bekasını istediği sonucunu çıkarmakta,[xix] İran'la çatışma çerçevesinde radikal eksene yönelik darbenin en önemli unsur olduğunu söyleyenler, Suriye rejiminin devrilmesinin İsrail'in çıkarına olduğunu söylemektedirler.
Tahmin ve tercih edilen senaryolar
İsraillilerin Suriye rejiminin yaşaması ihtimaliyle ilgili olarak yaptıkları tahminler çelişkili öngörülerdir. İsrail'deki analiz ve yorumcuların çoğu, Beşşar Esed'in başkanlığının birkaç hafta ya da ay içerisinde sona ereceğini belirtirken bazı tahlilciler ise yorumlarda acele edilmemesi gerektiğini söylüyor. Yediot Ahronot gazetesinin yorumcusu ve İsrail ordusundaki eğilimleri en iyi bilen isimlerden Alex Fishman, şunları söylüyor: "İsrail ve Batı'da uzmanlar, Esed'in düşmesinin içerden gelen bir baskıyla değil, uluslar arası bir kuşatma, etkili ekonomik yaptırımlar ile uzunca bir süre devam edecek izolasyon gibi rejimi felç edecek dış baskıların gerçekleşmesiyle olacağına işaret etmekteler. Doğası gereği bu baskılar, etkisini yavaş yavaş ve uzun vadede gösterecektir.[xx]
Beşşar Esed'in daha uzun süre Suriye'yi yöneteceğini tahmin eden bu yaklaşım, genel analizlerden farklılaşmaktadır. Haaretz gazetesinin muhabirleri Avi Isesharov ve Amus Heril, İsrail ordusunun Esed sonrası dönem için yaptığı hazırlık hakkında ortak bir makale yazmışlardır. Bu makalelerinde yazarlar, Esed'in durumunun 2012 yılında netleşeceğini, ancak bir tarih vermenin mümkün olmadığını ifade etmişlerdir. Yazarlar tezlerini "Ortadoğu'da Beşşar'ın uzun yıllar iktidarda kalacağına dair bahse giren birisini bulmak oldukça zor." İfadesiyle temellendirmektedir. Bu sözlerinin ardından yazarlar, Suriye rejiminin durumuyla ilgili olarak siyasi yaklaşımlarında gitgeller yaşayan Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat'ın son olarak Suriye'de rejim değişikliğinden yana tavır alan yaklaşımını örnek göstermektedir.[xxi]
Anar Şilo, Haaretz gazetesinde yazdığı bir yazıda İsrail'in Suriye'deki rejimin devrilmesine ilişkin tutumuyla ilgili, özgürlük mücadelesinin zafere ulaşması ve rejimin devrilmesine ilişkin İsrailli güvenlik aygıtlarında müthiş bir panik olduğunu belirtir. Şilo sözlerini şöyle sürdürür: "İsrail'in satır arasında Esed'in devrilmesinden heyecan duymadığını okumak mümkündür. İsrail, gizlice Esed'i desteklemekte. İsrail, katil diktatörün direnebilmesi için Allah'a dua ediyor. Diktatör rejim demek, Golan'da ateşkesin devamı ve sakinlik demektir".[xxii]
İsrail'de rejimin akıbetiyle ilgili kehanetlere gelince, liderler ve uzmanlar, Suriye olaylarının İsrail'e ve ülkenin güvenliğine etkisi bakımından farklı senaryolar kurguluyorlar. Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü uzmanı ve İsrail Milli Güvenlik Konseyi eski başkanı General Gira Ayland, dört mümkün senaryo geliştirmiştir.[xxiii] Onun bu senaryolarına bir çok araştırmacı ve uzman iştirak etmiştir. Bu senaryoları sıralamak gerekirse:
1. Rejimin yıllar boyu ayakta kalması: General Ayland, bu senaryoyu sunarken, İsrail'de senaryonun taliplilerinin çok olduğunu, zira İsrail'in mevcut rejimin nasıl davranacağını kestirebildiğine dikkat çekmektedir. Ayland, Ariel Şaron'un, 2005 yılında Hariri'nin suikasta kurban gitmesi ve Lübnan'dan çıkarılması nedeniyle Suriye'nin geçici zayıflığını fırsat bilerek herhangi bir girişimde bulunmayı ve Esed rejimini devirmek için harekete geçmeyi reddettiğini kaydeder. Şaron o dönem, alternatif senaryoların İsrail için en kötüsü olacağına inanmaktaydı. Ayland, Esed'in iktidarda kalması durumunda ülke içine çeki düzen vermekle meşgul olacağını ve uluslar arası meşruiyetini pekiştirmeye çalışacağını belirtir. Sonra da ekler: "Bu şartlarda Esed rejimi İsrail'le çatışmak için uğraşmayacak ve Hizbullah'a desteği azalacaktır. Bu senaryo gerçekleşir de Esed iktidarda kalırsa, İsrail-Suriye sınırına sükunetin hakim olması varsayılmaktadır."[xxiv]
Diğer analistler, mevcut rejimin uzun yıllar ayakta kalabileceğini söylemektedir.[xxv] Bunlardan biri de Askeri istihbarat eski başkanı ve Milli Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı General Amus Yadlin'dir. Kendisi, Enstitünün düzenlediği "Ortadoğu'da depremin üzerinden geçen bir yıl" adlı bir toplantıda, Suriye rejiminin çok zor durumda ve düşmeye yakın olduğunu belirterek şunları söylemiştir: "Turizm bitti, yatırımlar durdu, borçlar arttı, ekonomi de çöküşün eşiğinde." Ancak Suriye rejiminin ayakta kalabilme imkanının bulunduğunu da belirten Yadlin, İran'dan 3 ila 5 milyar dolar arası bir yardım geldiği taktirde rejimin hayatiyetini sürdürebileceğini ancak hiçbir zaman eski gücüne kavuşamayacağını belirtiyor.[xxvi]
2. Ülkenin kaosa sürüklenmesi: Bu senaryoya göre rejim devrilir, Suriye uzun yıllar süren çatışmalara ve istikrarsızlığa sahne olur. İran, bu kaosu fırsat bilerek Irak-Suriye sınırını geçmek için girişimde bulunur.[xxvii] Ayland, İran'ın etkin taraflarla irtibata geçerek nüfuzunu artıracağını ve Suriye'nin İsrail'e yönelik askeri tehdidinin azalacağını öngörmektedir. Ancak Golan'daki cephe, silahlı grupların aktiviteleri nedeniyle ısınacaktır.[xxviii] Ayrıca Ayland bu senaryoda, Suriye'nin silahlarının İsrail'in sorumsuz olarak gördüğü Lübnanlı ya da Suriyeli bazı grupların eline geçeceğini öngörmektedir.[xxix] İsrailli çevreler, İsrail'in güvenliğine olumsuz yansımaları olacak bir kaostan duydukları endişeleri dile getirmişlerdir.[xxx]
3. Radikal İslamcı bir düzene dönüşme ihtimali: Rejimin ömrü nihayete erdikten sonra, İsrail'in nitelemesine göre "Sünni, dindar ve radikal" bir rejimin iş başına gelmesi. Bu senaryo İsrail açısından en kötü senaryo olarak görülmektedir. Bu tür bir rejim, tırmandırma politikaları takip edebilir, Golan'ı geri almak için askeri çatışmayı tercih edebilir ya da sınır boyunca askeri faaliyetler gerçekleştirebilir.[xxxi] Bazıları bu tür bir yönetimin işbaşına gelmesinin İsrail'i kapsamlı bir çatışmayla karşı karşıya getireceğini düşünmektedir. İsrail istihbaratı eski başkanı General Ahron Zivi, Ortadoğu'daki yer sarsıntısına Arap Baharı demeyi kesinlikle reddederek şunları söylemektedir: "Sünni İslam, Türkiye ve Mısır'da yükselişe geçiyor. Gelecekte Suriye'de de aynı şey olursa bu, Ortadoğu'nun haritasını değiştirecektir.[xxxii] İsrail savunma Bakanlığında Güvenlik ve siyasi işler masası şefi General Amus Gilad, Esed rejiminin yıkılmasının, Arap doğusunda İsrail'i yok etmek isteyen bir İslam İmparatorluğunun doğuşuna yol açacağını söylemektedir.[xxxiii]
4. Ilımlı ve reformist bir rejime dönüşme: Bu senaryoya göre Suriye'de Batı yanlısı bir rejim kurulur. İsrail, bu gelişmenin İran'ın müttefiki Hizbullah'a sert bir darbe olacağını düşünmektedir. Ancak bu, İsrail'le barışa hazırlık anlamına gelmez, General Ayland'ın sözüne göre yeni Arap rejimleri, kendisini İsrail'e düşmanlık yaparak garantiye alacaktır.[xxxiv] Bununla birlikte uluslar arası toplum, bir anlaşmaya varmak ve Golan'ın Suriye'ye iadesi için baskı yapabilir.[xxxv]
Bu senaryolara ilaveten, İsrail askeri istihbaratı eski Başkanı General Amus Yadlin, mevcut rejimin yıkılmasından sonra mezhepler arasında geçici bir koalisyon olacağını tahmin etmektedir. Bir röportajında şöyle demektedir: "Son tahlilde Suriye'de işler rayına girecek. Katliamlar öngörmüyorum, hatta aksine Sünnilerin Hıristiyanlarla ve hatta Alevilerle bir araya gelmesi söz konusu." Yadlin, Suriye'nin bu durumda İran'la ve Hizbullah'la ittifakını bozacağını düşünmektedir. Ve sözlerini şöyle sürdürür: "Suriye'de işbaşına gelecek hiçbir rejim bizim açımızdan kolay olmayacak, Mısır Sünnileri neyse Suriye Sünnileri de odur. [xxxvi]
Şu ana kadar anlattıklarımız, İsrailli uzmanlara ait önemli analizler ve yorumlardır. Bu senaryoların çoğunda önyargıların ve iddia düzeyindeki bir takım bilgilerin etkisi vardır. İsrailli uzmanların Arap dünyasını çok iyi bildiklerini iddia etmelerine rağmen biz defalarca İsrailli uzmanların yanlış yaklaşım ve öngörülerine değindik. Bu yüzden söz konusu analizlerin, dikkatli olmak kaydıyla nazarı itibara alınmalarında bir beis yoktur.
İsrailli liderler ne diyor?
Öyle görünüyor ki bu konuda siyasilerle askerler arasında fark var. Askerler alternatiflerinden duydukları korku ve silahların başka ellere geçme tehlikesi nedeniyle rejimin kalmasını isterken[xxxvii] siyasiler rejimin devrilmesini istiyorlar, zira onlara göre bu durum, bölgede radikal eksenin zayıflamasına özellikle de İran ve Hizbullah'ın gücünü kaybetmelerine yol açacak.
1. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu: Netanyahu, Suriye'yle ilgili açıklama yapılmaması konusunda uyardı. Ne kadar az konuşulursa ona göre o kadar iyi.[xxxviii] Kendisi de bu konuya ilişkin çok az konuştu. El Arabiyye kanalına yaptığı açıklamada, söyleyeceği şeylerin sadece kendisine karşı değil aynı zamanda Suriye'de gerçek bir reform isteyenlere karşı da kullanılabileceğini belirterek, İsrail'in endişeli olduğunu, İsrail-Suriye sınırında sükunetin devam etmesini arzuladığını söyledi. Genel olarak da Arap devrimleriyle ilgili endişelerini dile getirdi.[xxxix]
2. İsrail Güvenlik Bakanı Ehud Barak: Barak, bir çok kez Suriye rejiminin yıkılacağını tahmin ettiğini belirtmiş ve bunu tercih edeceğini de söylemiş ve rejimin yıkılmasının Ortadoğu'ya bereket getireceğini ifade etmiştir.[xl] Rejimin aylar hatta haftalar içerisinde yıkılabileceğini belirterek bu rejimin çöküşünün başta İran ve Hizbullah olmak üzere radikal eksene güçlü bir darbe olacağını belirtmiştir. Barak, Knesset'e bağlı Dış Güvenlik Komisyonu'nda düzenlenen bir oturumda Suriye'deki bazı gelişmelerden duyduğu kaygıyı dile getirmiş ve "Kontrolün kaybedilmesi nedeniyle Suriye'deki olayların yansımaları, Golan'da mutlaka hissedilecek belki bunun etkisi daha geniş olacaktır." demiştir.[xli] Esed'in ailesinin durumunun giderek kötüleştiğini, bununla birlikte rejimin ne zaman yıkılacağını öngörmenin zor olduğunu kaydetmiştir. Rejimin çöküşünün haftalar mı aylar mı süreceğini bilmediğini ancak bildiği tek şeyin rejimin yıkılacağı olduğunu söylemiştir.[xlii] Davos Konferansı sırasında basın önünde yaptığı bir açıklamada ise Barak, İsrail'in olayları sakin ama dikkatli bir şekilde takip ettiğini,[xliii] özellikle gelişmiş silahların Suriye'den Lübnan'a kaydırılmasına özel bir önem verdiklerini belirtmiştir.[xliv] Bu konu, İsrail'in ABD ile birlikte takip ettikleri bir konudur.[xlv]
3. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman: Liberman konuyla ilgili hiçbir resmi açıklama yapmamış olmakla birlikte onun Suriye'nin daha gelişmiş silahlara sahip olmaması için Rusya nezdinde girişimde bulunduğu yönünde haberler nakledilmiştir.[xlvi]
4. İsrail Genelkurmay Başkanı General Beni Gantes: İsrail Genelkurmay Başkanı, rejimin çöküşünün an meselesi olduğunu, rejimin yıkılmasıyla birlikte İsrail'in, kitleler halinde Alevi mültecilerin İsrail'e göç etmesine kendisini hazırlaması gerektiğini söylemiştir.[xlvii] Bunun Suriye'deki yönetici kesime karşı bilinçli bir şekilde yapılmış propaganda mı yoksa gerçekten hatalı bir yorumun ifadesi olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Gantes, Esed'in içerdeki baskıyı azaltmak için silahlarını İsrail'e yöneltmesinin çok zayıf bir ihtimal olduğunu kaydetmiştir.[xlviii]
5. Askeri istihbarat dairesi başkanı General Afif Kohabi: Kohabi, Suriye rejiminin olaylara ilişkin söylediği şeylere dair "rejim bu kez doğru söylüyor, gerçekten orduya saldıran silahlı gruplar var ve ölenler içinde askerlerin oranı, üçte bir civarında. Kohabi, Beşşar Esed'in yakın çevresindekilerin kendilerini rahat hissetmediklerini ancak Esed'in neredeyse tek başına işleri yürüttüğünü, özellikle Mahir'in bu işleri yürütmesinin mümkün olmadığını söylemiştir.[xlix] Kohabi, Suriye rejiminin ciddi bir ekonomik kriz içerisinde olduğunu, bununla birlikte bir ya da iki sene dayanabileceğini, çünkü ordunun mutlak bir şekilde kendisine bağlı olduğunu belirtmiştir.
6. Planlama Dairesi Başkanı General Emir İşayel: İşayel, Suriye'de rejimin yıkılmasının ardından hangi ellere geçeceği belli olmayan devasa kimyasal ve biyolojik silahların akıbeti hakkındaki kaygılarını paylaşmış ve bu silah stokunun tamamının ya da bir kısmının sorumsuz ellere geçmesi tehlikesinin bulunduğunu kaydetmiştir.[l]
7. Kuzey Bölgesi Komutanı General Yeir Golan: Golan, rejimin çökmesi senaryosundan ve buna bağlı olarak söz konusu silahların, başta Hizbullah olmak üzere silahlı örgütlerin eline geçmesinden duyduğu endişeyi dile getirmiştir. Ordunun bu durumda Suriye ve Lübnan'a karşı stratejilerinde değişikliğe gitmek zorunda kalacağını, zira Suriye'de devasa dönüşümler yaşandığını, buradaki durumların Kaddafi devrilmeden önceki Libya'nın durumuna benzediğini söylemiştir. "Terörist gruplar" olarak isimlendirdikleri grupların yükseliş ihtimalini de sözlerine eklemiştir.[li] Ona göre, Esed'in düşüşünün İsrail için bir felaket olacağını düşünen Mossad eski başkanı Efrayim Haleva'nın görüşleri oldukça doğrudur.[lii]
8. İsrail savunma Bakanlığı siyasi ve güvenlik masa şefi General Amus Gilad: Gilad, rejimin çökmesi halinde İsrail açısından felaket olacak bir senaryo ortaya koymuştur. Bu senaryo ise İsrail'i yok etmek isteyen İslamcı örgüt ve yönetimler arasında bir pakt oluşturulmasıdır.[liii]
Sonuç:
İsrail'de Suriye rejiminin yıkılmasının İsrail'in çıkarına olup olmadığı noktasında farklı görüşler vardır. Suriye'deki olaylara ilişkin siyasi ve askeri elit arasındaki farklılıklara rağmen İsrail'in çıkarlarını ilgilendiren temel konularda neredeyse bir görüş birliği mevcuttur.
Suriye'deki mevcut rejim, özellikle Golan bakımından İsrail'in elini rahatlatan bir rejimdir. İsrail'de rejimin çöküşünün Golan cephesindeki ateşkesin çökmesine yol açmasından duyulan endişe ve korku vardır.Suriye'de iktidara gelecek her rejim, içerde meşruiyet elde edebilmek için İsrail'e cephe almak zorundadır. Öte yandan mevcut rejim şayet ayakta kalmayı başarabilirse dış meşruiyete ihtiyacı olacaktır, bu yüzden İsrail'e karşı tutumunu yumuşatmak zorunda kalacaktır.Öte yandan, karışıklıklar Suriye'nin İran ve Hizbullah'la olan ittifakından ayrılması için bir fırsattır. Bu, İsrail'in yüksek çıkarlarındandır.Bu karışıklıklar, kimyasal ve biyolojik silahların, karadan karaya füzelerin ve uçaksavarların başta Hizbullah ve Lübnan direnişi olmak üzere İsrail'e düşman silahlı grupların eline geçmesine neden olabilir. Bu, İsrail bakımından felaket olabilecek bir gelişmedir.İsrail'in Suriye'deki olayların gidişatında bir etkisi olmamakla birlikte olayların gidişatının İsrail'i etkilememesi mümkün değildir. Yaygın görüş, kırmızı çizgilerin geçilmesi, gelişmiş ve konvansiyel olmayan silahların Hizbullah'ın eline geçmesi söz konusu olmadığı taktirde Suriye'ye dair konuşulmaması gerektiğidir.
Dünya Bülteni için Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.
Dipnotlar:
[i] Alex Fishman, "İsrail sınırlarını koruyan Beşer Esed", Yediot Ahronot, 10/12/2011.
[ii] Barak: "Suriye'de hakimiyetin kaybedilmesi, Golan Tepelerini etkileyecektir" İsrail İkinci Kanalı'na ait internet sitesi, 08/01/2012.
[iii] David Eshel, "Mevcut durumun İsrail açısından yeniden şekillendirilmesi" Aviation Week, 17/01/2012.
http://www.aviationweek.com/aw/generic/story_channel.jsp?channel=defense&id=news/dti/2012/01/01/DT_01_01_2012_p20-400645.xml&headline=Remaking%20The%20Status%20Quo%20For%20Israel
[iv]Aviel Mangizi, "Esed çıldırdığında: Suriye, İsrail'e saldırabilir". Ynet, 23/12/2011.
http://www.ynet.co.il/articles/0,7340,L-4160689,00.html
[v] Barbara Opal, Roma, "İsrail Ordusu Kuzey Bölgesi Komutanı Yair Golan'la röportaj" Defensenews, 19/12/2011.
http://www.defensenews.com/article/20111219/DEFFEAT06/112190307/Maj-Gen-Yair-Golan
[vi] a.g.e.
[vii] David Eshel, a.g.e.
[viii] Barak: "Esed'in düşüşü, Ortadoğu için berekettir, şanstır." Maariv, 11/12/2011.
[ix] Ben Kesibet, "İstihbarat eski Başkanı General Amus Yadlin'le röportaj", Maariv, 11/12/2011.
[x] A.g.e.
[xi] Gira Ayland, "Ortadoğu'da karışıklıklar ve İsrail'in güvenliği", Stratejik Gelişmeler Dergisi, c.14, sayı: 2, (Temmuz, 2011).
[xii] A.g.e.
[xiii] Barbara Opal, Roma, a.g.e.
[xiv] Netanyahu'nun Knesset konuşması, İsrail Başbakanlığı sitesi.
http://www.pmo.gov.il/PMOEng/Communication/PMSpeaks/speech40sig281211.htm
[xv] Amus Gilad: Esed rejiminin düşüşü, İslam İmparatorluğunun kuruluşunun önünü açar". İsrail ordu radyosu, http://glz.co.il/NewsArticle.aspx?newsid=95236
[xvi] Chay Pushinsky, "İsrail ne kadar az konuşursa o kadar iyi". Jerusalem Post, 29/12/2011.
[xvii] Liad Burat, "Suriye'de katliam, İsrail nerede?". Maariv internet sitesi, 21/06-2011
http://www.nrg.co.il/online/1/ART2/252/361.html
[xviii] Ronin Medzini, "Liberman, Putin'le buluşuyor", Ynet 07/12/2011.
[xix] Anar Şilon, "Esed'in iktidarda kalması kimin çıkarına?", Haaretz 20/01/2012.
[xx] Gira Ayland, a.g.e.
[xxi] 21. Avi Yisharov, ve Amus Herail, "Ordu, Esed sonrası döneme hazırlanıyor", Haaretz, 06/01/2012
[xxii] Anar Şilon, a.g.e.
[xxiii] Gira Ayland, a.g.e.
[xxiv] A.g.e.
[xxv] Alex Fishamn, a.g.e.
[xxvi] Avi Yisharov, a.g.e.
[xxvii] Mihail Sigal, "İran: İsrail'le savaşmanın en hızlı yolu Suriye hala açık", Jerusalem Center for Public Affairs internet sitesi, 24/01/2012.
[xxviii] Gira Ayland, "Ortadoğu'da karışıklıklar ve İsrail'in güvenliği", a.g.e.
[xxix] Ben Kesibet, a.g.e.
[xxx] Avi Yisharov ve Amus Heril, "Suriye, kaosa doğru ilerliyor", Haaretz, 10/06/2011.
[xxxi] Chay Pushinsky, a.g.e.
[xxxii] Ben Aleyzer: "İsrail, hiçbir zaman güvenlik bakımından bugünkü kadar kötü bir durumda olmadı", 30/11/2011.
[xxxiii] Amus Gilad, a.g.e.
[xxxiv] Gira Ayland, a.g.e.
[xxxv] Chay Pushinsky, a.g.e.
[xxxvi] Ben Kesibet, a.g.e.
[xxxvii] Anar Şilon, a.g.e.
[xxxviii] Chay Pushinsky, a.g.e.
[xxxix] el Arabiyye kanalının Netanyahu ile yaptığı röportajın tam metni, İsrail başbakanlık internet sitesi.
http://www.pmo.gov.il/PMOEng/Communication/Interviews1/interviewalarabiya210711
[xl] Barak: Esed'in düşüşü, Ortadoğu için şanstır, a.g.e., İtzik Wolf, "Barak: Esed ailesi yaşayamaz" New sone internet sitesi, 06/12/2011.
http://www.news1.co.il/Archive/001-D-283736-00.html
[xli] Barak, "Suriye'de kontrolün kaybı Golan'ı etkiler". A.g.e.
[xlii] A.g.e.
[xliii] Barak: "Esed'in düşüşü Ortadoğu için şanstır" a.g.e.
[xliv] Barak: "Esed, halkı tarafından devrilmeyi hak ediyor" Jerusalem Post sitesi, 29/01/2012
http://www.jpost.com/MiddleEast/Article.aspx?id=255541
[xlv] Jay Solomon, "ABD ve İsrail, Suriye'nin kitle imha silahlarını gözetliyor". Wall Street Journal, 27/08/2011.
http://online.wsj.com/article/SB10001424053111904009304576532652538547620.html
[xlvi] Ronin Medzini, "Liberman Putin'le buluşuyor" a.g.e.
[xlvii] Moran Ozlay, "Janets: Alevi mültecileri Golan'a yerleştirmeye hazırlanıyoruz", Ynet sitesi, 10/01/2012.
[xlviii] Jonathan Lis, Genelkurmay Janets: Esed'in İsrail'e askeri bir saldırıda bulunması zayıf bir ihtimal". Haaretz, 31/05/2011.
[xlix] Ben Kesibet, "Halkların baharı: Askeri istihbaratın karşılaşacağı bir sonraki meydan okuma". Maariv, 09/07/2011.
[l] Ben Kesibet, "Askeri İstihbarat eski başkanı Amus Yadlin'le röportaj", a.g.e.
[li] Barbara Opal, Roma, a.g.e.
[lii] Efrayim Haleva, "Esed'in devrilmesi İsrail için tehdittir". İsrail ordu radyosu, 12/12/2011.
http://glz.co.il/NewsArticle.aspx?newsid=95236
[liii] Amus Gilad: "Esed'in devrilmesi, İslam İmparatorluğu'nun kuruluşunun önünü açar, a.g.e.