İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman Suriye’ye yönelttiği bir dizi şahince yorum ve tehdit çerçevesinde ülkesinin imajına zarar veren bir pot daha kırdı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un Türkiye’yle diplomatik krize yol açmasının ardından İsrail, çoğunluğu barış isteyen halkıyla büyük ölçüde ters düşen ideologların son derece yanlış temsil ettiği bir dış politikaya göz yumdu.

 

ABD nihayet Suriye büyükelçiliğini tekrar açacağını ilan etmişken, İsrail’in kendisine yönelik olumsuz intibayı tamir edecek bazı jestler yapmayı düşünmesi ve komşusuyla ihtilaflarını çözmek için kuzeye bakmaya başlaması gerekiyor.

Türkiye epey başarı kaydetmişti

Türkiye geçenlerde İsrail’le Suriye arasındaki arabuluculuk rolünü sürdürmek istediğini tekrarladı. İsrail Türkiye’nin çabalarını dikkate almalı ve Suriye’yle müzakere edilmiş bir barış anlaşmasına kendisini vermeli. Zira bunun etkileri, bilhassa İran’ın Hizbullah ve Hamas’la bağlarını güçlendirmeye devam ettiği bir dönemde, bölgenin dört bir köşesinde hissedilecektir. Gazze harekâtı nedeniyle yaşanan anlaşmazlık ilişkileri germiş olsa da, Türkiye İsrail’in bölgedeki en önemli müttefiki ve Suriye’yle İsrail arasında arabulucuk yapmaya en uygun aday olma niteliğini sürdürüyor. İsrail’in Türkiye’nin arabuluculuk çabalarında tarafsız kalma yeteneğine dair duyduğu endişeler, Türk arabulucuların Dökme Kurşun Operasyonu’yla çöken müzakerelerin son raundunda kaydetmeyi başardıkları ilerlemeyi hesaba katmıyor.

 

İsrail, Arap dünyasına yakın olan müttefik bir Türkiye’den fayda görebilir. Türkiye İsrail-Suriye barışına sadece fiyakasını artırmak için değil, bölgesel barışın kendisi ulusal güvenliği ve ekonomik gelişmeleri üzerinde muazzam bir etkisi olacağı için de mesai harcıyor. Böyle bir barış İsrail’in ulusal güvenliği ekonomik çıkarları üzerinde daha da büyük etki yaratacaktır.

 

İsrail ve Suriye arasında toprak karşılığı barış öngören doğrudan müzakereler, Suriye’nin İran ve taşeronlarıyla ilişkileri üzerinde de uzun vadeli sonuçlara yol açacaktır. Suriye Golan Tepeleri’ni geri alma ve ABD’yle normal ilişkiler yürütme ihtimalinin yakın olduğunu hissederse, barışının Şam’ın Ortadoğu’daki stratejik çıkarlarını ve jeopolitik konumunu kökünden değiştireceğini görmek için kâhin olmak gerekmiyor. Suriye’nin stratejik çıkarlarını değiştirmek, İran, Hizbullah ve Hamas’ın tutumlarını doğrudan etkiler. Suriye üçü arasında bir kilit taşı görevi görüyor; Şam’ın lojistik ve siyasi payandasını ortadan kaldırmak (ki İsrail-Suriye barışının doğal sonucu bu olacaktır) Hamas ve Hizbullah’ı zayıflatır. Her iki örgüt de doğrudan doğruya İsrail işgalinin yan ürünleri ve İsrail’in Arap aşırılıkçılığıyla etkin şekilde başa çıkmaya başlayacak bir konuma gelmesinin tek yolu Golan işgalini sona erdirmek.

 

İsrail’in İran’ın nükleer programına dair endişeleri İsrail-Suriye barışıyla tamamen yatışmayacak olsa da, böyle bir barış Tahran’ı İsrail’e karşı stratejisini gözden geçirmek zorunda bırakacaktır. İronik olan şu ki, İsrail İran nükleer tehdidine dair sürekli yaygara çıkarırken (ve muhtemelen haksız da değil), bölgesel jeopolitik dinamiği nasıl değiştireceği ve İran’ın nüfuzunu nasıl kıracağı konularında odağını kaybetti. Suriye’yle barış nükleer tehdidi ortadan kaldırmak için İran’a karşı güç kullanma ihtimalini azaltacaktır. Fakat İsrail’le İran arasında herhangi bir şiddet içeren senaryo uyarınca, Tahran artık Hamas’la Hizbullah neredeyse otomatik desteğine bel bağlayamayacaktır. Bunu yapamamasının nedeni de, bu iki grubun ulusal çıkarlarının böyle bir durumda Suriye’nin stratejik çıkarlarıyla uyuşmaması olacaktır.

 

İsrail Suriye’yle müzakere fırsatını kaçırmamalı. Bunun nedeni sadece güçlü konumdan müzakere edebilecek olması değil, barış yapma yönündeki ortak Arap iradesi; Arap Barış Girişimi bu iradeyi defaaten dile getirdi. İsrail’in hem barış için çabaladığını iddia edip, hem de bu yönde ortaya çıkan fırsata kayıtsız kalamaz.

 

 

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, tıpkı babası gibi, İsrail’le barışa stratejik bir seçenek olarak öncelik atfediyor. Golan Tepeleri’nin geri verilmesi ve ABD’yle sağlıklı bir ilişki karşılığında İsrail’le anlaşma arzusunu ifade ediyor. İsrail bir seçim yapmalı. Arap dünyasının gerçek bir barışa ulaşmak için elini uzattığı bir dönemde, güvenlik adına işgali meşrulaştırma çabasını sürdüremez.

 

İsrail toprakla gerçek güvenlik arasında bir seçim yapmalı; Şam’ın toprak iddiaları sürdükçe İsrail’in kuzey sınırı güvenli olmayacaktır. Suriye barış yapma, ilişkileri normalleştirme ve İsrail’in meşru güvenlik kaygılarını giderme önerisinde bulunur ve İsrail bunu yine reddederse, Golan bir ulusal güvenlik imkânından ziyade ulusal bir yük haline gelecektir.

Golan işgali güvenliği aşındırdı
İsrail’in süregiden işgaline karşı uluslararası muhalefet büyüyor; zira Arap topraklarının işgali ve yerleşimler, bölgesel istikrarsızlığın devamının yegâne sebebi olarak görülüyor.
İşgalin ulusal güvenlik kaygılarına bağlanması, sadece İsrail’in kendi kendini yalıtmasının değil, şiddetin tekrarlanmasının da garantisi olarak algılanıyor.

 

 

Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, diplomatik maharetten zerre nasibini almamış olan Lieberman’ın Suriye hakkındaki pervasız açıklamalarına son vermesinin vaktidir. İsrail gerçekten ulusal güvenliğe odaklıysa, Golan Tepeleri’nden çekilmeli.

İsrail, Suriye’nin Golan’ı geri almak için Türkiye üzerinden müzakere yolunu tercih etmesinin ve muhtemelen burayı zor kullanarak alacak bir konumda olmamasının, statükoyu ciddi sonuçlar yaratmaksızın ilelebet sürdürebileceği anlamına geldiğini düşünmemeli. Suriye, İsrail’in Lübnan ve Filistinlilerle barış yapmasını engellemek konusunda muazzam bir kapasitesi olduğunu gösterdi ve bunu yapmaya devam edebilir.

Obama da kararlı
Robert Ford’un Amerika’nın yeni Suriye büyükelçisi olarak atanması ABD-Suriye ilişkilerinde yeni bir sayfa açma potansiyeline sahip. Obama yönetimi barış sürecini ilerletme çabasında son derece kararlı. Fakat İran, Irak, Lübnan ve Filistinlilerle bağlantılı olarak Ortadoğu’daki oyunu gerçekten değiştirebilecek şeyin bir İsrail-Suriye barışı olduğunu da biliyor. ABD’yle Suriye arasında iyileşen ilişkiler Şam’ın stratejik hesabını kaçınılmaz biçimde değiştirecektir, zira ABD’yle ilişkilerin normalleştirilmesi ve Golan’ı geri alma ihtimali Suriye’nin halihazırda İran, Hizbullah ve Hamas’la yürüttüğü taktik amaçlı ilişkileri geri planda bırakan bir ulusal önceliği haiz olacaktır.

ABD İsrail-Suriye barışını ileriye taşıma çabalarında aynı kararlılığı sürdürmek zorunda. Bu bakımdan Washington’ın iki ülke arasında bulabileceği en iyi arabulucu Türkiye olacaktır. (New York Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü, 14 Şubat 2010)

Kaynak: Radikal