M.J. Rosenberg
Bir zamanlar sosyal güvenlik, Amerikan politikalarında “Üçüncü demiryolu” olarak değerlendiriliyordu. “Üçüncü demiryolu” yüksek voltajda elektrik taşıyan tren hattıydı, buna dokunmak fücceten ölüm demekti.
Sosyal güvenlik için “Üçüncü demiryolu” benzetmesi onlarca yıl kullanıldı. Öyle bir hükümet programıydı ki Amerikan halkında çok yaygındı ve bunda herhangi bir değişiklik yapılmasını önermek bir politikacı için siyaseten ölüm manasına gelirdi.
Artık, değil. Her ne kadar halen sosyal güvenlik eskiden olduğu kadar yaygınsa da siyasetçiler artık ara sıra programda değişiklik önerilerinde bulunabiliyorlar, buna özelleştirmeyle para ve mal varlığı soruşturmaları da dahil. Öneriler genelde pek bir değişiklik ihtiva etmese de, iyi ki de öyle, yine de siyasetçiler bu değişiklikler için mücadele ediyorlar. Bugün, muazzam bütçe açıkları ve astronomik milli borç yüzünden sosyal güvenlik artık kutsal değil.
Birkaç hükümet programı var
Bunlardan biri ABD’nin İsrail’e yardımıdır. Doğrusu, ABD’nin İsrail’e 3 milyar dolarlık yardım programı, Amerikan politikalarında yeni üçüncü demiryoludur; Dokun ve öl. Bu öyle bir programdır ki liberaller, muhafazakarlar, Demokratlar, Cumhuriyetçiler ve Çay Particilerin hepsi bunun bir dolar bile kesinti yapılmadan devam etmesini savunur.
Gerçekte bu yanlış bir ifadedir. Bu farklı partiler ve gruplar, İsrail’e 3 milyar dolarlık yardım paketinin mukaddes olduğu kanaatinde değiller. Bunlar, yardım paketini desteklediklerini çünkü güçlü Amerikan lobisi Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi’nin (American Israel Public Affairs Committee, AIPAC), yardım paketine dokunmanın gelecek seçimde kendileri için ciddi sıkıntı vereceğini açık bir şekilde belirttiğini söylerler.
Sosyal programlarda kesintiler
Alelade bir Demokrat ve Cumhuriyetçi’nin, fakir çocukların eğitimini destekleyen programlar veya dezavantajlı kadınlar ve onların bebeklerine gıda yardımı yapan programlarda kesintiye gidilmesini savunurken İsrail’e olan yardımlarda kesintiyi gündem dışı bırakmaları çok da şaşırtıcı gelmiyor artık.
Şaşırtıcı değil çünkü Demokrat ve Cumhuriyetçilerin seçim kampanyasında mali komitelerin, lobiye karşı çıkmaları halinde meydana gelebilecek korkunç sonuçlar konusunda üyelerini uyardıklarını herkes bilir.
İşte bu yüzden Kongre'nin en liberal üyeleri bile hayati ehemmiyetteki yurt içi programlarını keserken İsrail'e askeri yardım fonlarına tam destek vermenin saçmalığına asla değinmezler. Kongre'de İsrail'in de fedakarlığı paylaşmasını bir tek Temsilciler Meclisi üyesi Ron Paul ve oğlu Senatör Rand Paul önerdi. Bunlar bütçede her programda kesinti yapılmasını savunurken buna İsrail'i de dahil ediyorlar.
Her iki Paul de, AIPAC'a yeterince korku verdi ve kuruluş, benzer görüşteki ("her şeyde kesinti" grubu) diğer Cumhuriyetçilerin de harekete geçmemeleri ve aynı mantık ve yoğunlukla bunları takip etmemelerini sağlamak için hemen çalışmalara başladı.
Mali işlerde muhafazakar olanlar?
AIPAC en çok ilk kez seçilen Cumhuriyetçilerden endişeliydi. Bunların çoğu, genelde mali açıdan son derece muhafazakar olan ve bütçe kesintilerinde istisnalardan hazzetmeme eğiliminde olan çay partililerin desteğiyle seçildiler.
AIPAC, Cumhuriyetçi ilk dönemcilere, ne kesinti yapacaklarsa İsrail'i bundan muaf tutacaklarını taahhüt etmek üzere imzalamaları için hemen birer mektup gönderdi. Ve yine neredeyse hemen 87 Cumhuriyetçi tazeden 65'i mektubu imzaladı. Diğerleri de daha sonra imzaladı.
İmzalayanlar arasında hemen hemen her yurt içi programda kesintiye gidilmesinin en hararetli savunucuları da vardı. Bunlar kendi bölgelerinde işten çıkarmaları öngören programları destekleyen ve fedakarlığın herkes tarafından paylaşılması ilkesine bağlılıklarını gururla belirten kişilerdi.
Fakat İsrail hariç.
AIPAC'ın mektubu hemen hemen diğer her programda kesinti yapılmasını onaylar görünüyor. Mektup, "kontrolden çıkan harcamalar ve trilyon dolarlık açıklar"a işaret ediyor. Hatta mektupta, "Federal harcamaların kontrolü için zor tercihlerde bulunulmalı" ve "Tasarruflara öncelik verilmesi işini daha iyi yapmalıyız" gibi itiraflarda bulunuluyor. Bu öncelikler, dev bütçe kesintileri listesinde taze vekillerin desteği için konmuş görünüyor.
Ve mektuptan şu cümle: "Bundan dolayı, Kongre karar almayı düşünürken Temsilciler Meclisi yönetimini, 10 yıllık ABD-İsrail Mutabakat Zaptı uyarınca 2011 Mali Yılı'na Amerika'nın tam 3 milyar dolarlık taahhüdünü de dahil etmesini kuvvetle talep etmekteyiz."
İşte İsrail'e gelince, mali konuda şahin olanlar bile en uysal kumrular olurlar.
Şartlı yardım
Bunlardan kastımız ABD'nin İsrail'e askeri yardımı kesmesi gerektiği değil. Yardım paketinin büyük kısmı, İsrail'in müttefikimiz olduğu, onu yok etmeye kararlı düşmanlarının olduğu zemininden hareketle haklı olabilir.
Fakat, hemen hemen diğer bütün programlarda kesintiye gidilirken tüm federal bütçeden bu programı seçmek ve hiç tartışmadan, detaylı inceleme yapmadan, bunun bütünüyle fonlanmayı hak ettiğini söylemek nasıl haklı görülebilir?
Basit gerçek şudur: Diğer yurt dışı yardım programlarımızda olduğu gibi yardımlarımızı belli şartlara bağlamamız ABD için de İsrail için de daha daha iyi olur.
Örneğin, İsrail'in yerleşim faaliyetlerini genişletmek için harcayacağı her bir dolar için yardım paketinden bir dolar çıkaracağımızı söyleyebiliriz. Veya İsrail tüm yerleşim faaliyetlerini dondurmayı kabul edinceye kadar paketin bir kısmını askıya alabilir, bu şekilde Filistinlilerle müzakerelere başlanmasını da sağlayabiliriz
Ya da en basitinden, yardım bütçesini madde madde inceleyebilir ve her bir programın ABD'nin siyasi hedeflerine uygunluğundan emin oluruz. ABD tarafından tedarik edilen ve halen Lübnan'da patlamakta olan misket bombaları çıkarlarımıza hizmet ediyor mu?
Fakat bunların hiçbirini yapmıyoruz. İsrail bir alışveriş listesi hazırlıyor ve Kongre'deki tahsis ediciler de malları temin ediyorlar.
Bu yanlış. Kongre, İsrail'e yardım paketine, Amerikalıların doğrudan menfaatlerine olan programlarla aynı şekilde muamele etmeli. Paketi destekleyenler, onu satır satır savunmaya zorlanmalı.
Fakat üzücü hakikat şudur ki, AIPAC, Ticaret Odası ve Büyüme Kulübü'nün özel ilgisi Kongre'nin gözünü korkutuyor ve Kongre de bunların istediği projeleri tartışmalardan bile muaf tutuyor. İsrail'e yardım bu sene de tartışılmayacak, sadece Kongre üyeleri AIPAC'a kayıtsız şartsız sadakatlerini bildirecekler.
Ancak bebekler, çalışan Amerikalılar ve fakirler gün gelir de birilerinin özel ilgisini çekerse, belki o zaman onlar da Kongre'nin gözünü korkuturlar. Eski bir Yahudi ifadesi şöyledir: Hepimiz çok uzun yaşamalıyız.
Kaynak: Aljazeera.net
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas